10. Hukuk Dairesi 2016/13367 E. , 2018/9524 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Davacı, 01.01.1999-03.05.2009 tarihleri arasında davalı Bülent’in işyerinde kesintisiz olarak çalıştığının tespitini istemiştir. 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.
1.Mahkemece, talep konusu dönemde kesintisiz olarak davalı işveren yanında çalıştığının kabul edilmiş olmasına rağmen dava dışı işyerlerinden yapılan bildirimlerin dışlanmamasının çelişkiye neden olduğu açıktır. 29.04.2008-30.04.2008 tarihleri arasında 1005512 kurum sicil nolu ...’e ait işyerinden yapılan 2 gün bildirime ilişkin dava dışı işyerindeki çalışmaların iptali gerçekleşmeden çalışmanın kesintisiz olduğunun kabul edilemeyeceği aksi halde de hak düşürücü sürenin söz konusu olacağı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının, dava dışı farklı işyerinden 2 gün süre bildirilen çalışmalarla ilgili olarak dava dışı işverenin de hak alanını da ilgilendirdiği gözetilerek HMK 124. maddesi gereği husumet yöneltmesi için davacıya mehil verilmeli; usulüne uygun şekilde katılım sağlandıktan sonra onun da göstereceği bütün deliller toplandıktan sonra, yapılacak değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2.Mahkemenin kabul kararı verdiği dönem içinde ise; dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarından anlaşıldığından, dosya kapsamında çalışmaların geçtiği iddia edilen işyerine ait müfettiş raporlarında adı geçen çalışanlar ve komşu işyerlerine ilişkin dava konusu tarihte çalışmaları olan ve dinlenen bordro tanıkları dışında bordro tanıkları resen tespit edilip bilgi ve görgüleri alınmalı; davacının çalışmasının fiili ve gerçek bir çalışma olup olmadığına ilişkin gerekli tüm araştırmalar yapıldıktan sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan Pelit Turizm Petr. Tic. San. Ltd. Şti."ye iadesine, 19.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.