Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/2742
Karar No: 2021/1482
Karar Tarihi: 16.03.2021

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2018/2742 Esas 2021/1482 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2018/2742 E.  ,  2021/1482 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUKDAİRESİ
    DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istekli dava sonunda ilk derece mahkemesince asıl ve birleştirilen davanın reddine dair verilen kararın asıl ve birleştirilen davada davacılar tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak asıl ve birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 16.03.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    -KARAR-
    Asıl ve birleştirilen dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
    Davacılar asıl ve birleştirilen davada, boşanmış ve çocuksuz olarak ölen mirasbırakanları ...’ın maliki olduğu 3525, 435 ada 328, 418 ada 40 parsel sayılı taşınmazlar ile 8271 ada 13 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1, 2 ve 6 no’lu bağımsız bölümleri, mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle davalıya temlik ettiğini, mirasbırakanın hukuki işlem ehliyeti bulunmadığını, mirasbırakan henüz sağ iken davalının 1 ve 6 no’lu bağımsız bölümleri 3. kişiye sattığını ileri sürerek ...’da bulunan asıl dava konusu 435 ada 328 parsel sayılı taşınmaz ile 8271 ada 13 parselde bulunan 2 no’lu bağımsız bölümün ve ...’da bulunan birleştirilen dava konusu 3525 parsel ile 418 ada 40 parsel sayılı taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, olmazsa tenkisini istemişlerdir.
    Asıl ve birleştirilen davada davalı, mirasçı olmadığını, mirasbırakanla geçerli şekilde yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesi uyarınca bakım görevini yerine getirdiğini, saklı paylı mirasçı olmayan davacıların tenkis isteklerinin dinlenemeyeceğini, mirasbırakanın mal kaçırma iradesiyle hareket etse idi bağış yoluyla temliki yapabileceğini, zira bu durumda davacıların böyle bir dava açma hakları olmayacağını, ancak hasta ve yaşlı olan mirasbırakanın asıl amacının bakılmak olduğunu, mirasbırakanın fiil ehliyeti bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    İlk derece mahkemesince; mirasbırakanın sözleşme tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu raporuyla anlaşıldığı, ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, saklı paylı mirasçı olmayan davacıların tenkis de isteyemeyecekleri gerekçeleriyle asıl ve birleştirilen davanın reddine dair verilen kararın asıl ve birleştirilen davada davacılar tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, mirasbırakanın hukuki işlem ehliyeti konusunda Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor alınması gereğine işaret edilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; gönderme kararı üzerine ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mirasbırakanın sözleşme tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu Genel Kurul raporuyla da anlaşıldığı, ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle davalıya yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı, saklı paylı mirasçı olmayan davacıların tenkis de isteyemeyecekleri gerekçeleriyle asıl ve birleştirilen davanın reddine dair verilen kararın asıl ve birleştirilen davada davacılar tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, mirasbırakanın sözleşme tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğu, ancak ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle yapılan temliklerin bakım borcunun karşılığını aşar miktarda olup, mirasbırakanın davacılarla arasının iyi olmadığı da gözetildiğinde temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçeleriyle istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1933 doğumlu mirasbırakan ...’ın 18.09.2012 tarihinde dul ve çocuksuz olarak ölümü üzerine davacı kardeşleri ...ten olma davacı yeğenleri ... ve ...’dan olma davacı yeğenleri... ile ...’den olma dava dışı yeğenleri ..., ... ve ....’nin mirasçı kaldıkları, ... 2. Noterliğinin 16.09.2009 tarih 16405 yevmiye no’lu ölünceye kadar bakma sözleşmesine göre, mirasbırakanın, asıl davada dava konusu olan ve ....’da bulunan 435 ada 328 parsel sayılı taşınmaz ile 8271 ada 13 parsel sayılı taşınmazda bulunan 2 no’lu bağımsız bölümü, yine aynı ada parselde bulunan dava dışı 1 ve 6 no’lu bağımsız bölümleri; birleştirilen davada dava konusu olan ve ...’da bulunan 418 ada 40 ve 3525 parsel sayılı taşınmazları ölünceye kadar kendisine bakması karşılığında mirasçısı olmayan davalıya temlik ettiği, davalının da anılan sözleşmeye istinaden 18.09.2009 tarihinde dava konusu 435 ada 328 parsel sayılı taşınmaz ile 2 no’lu bağımsız bölümü ve 23.09.2009 tarihinde de dava konusu 418 ada 40 parsel ile 3525 parsel sayılı taşınmazları tapuda adına tescil ettirdiği, Adli Tıp Kurumu raporlarına göre, mirasbırakanın 16.09.2009 sözleşme tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 611. maddesine göre, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514).
    Diğer yandan; bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
    Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
    Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde mirasbırakanın yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
    Somut olaya gelince, mirasbırakanın sözleşme tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu raporlarıyla sabit olduğu, saklı paylı mirasçısı bulunmayan mirasbırakanın bir kısım mirasçı kardeşi ve yeğenleri tarafından eldeki davanın açıldığı, toplanan deliller, tanık beyanları ve mirasbırakanın kısıtlanması için açılan vesayet davasında mirasbırakanın alınan beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde, 76 yaşında, tekerlekli sandalyeye mahkum olarak ve tek başına yaşayan mirasbırakanın sözleşme tarihinden önce de kendisiyle ilgilenen davalıyla bakım sözleşmesi yapmakta haklı ve makul nedeninin bulunduğu, sözleşme tarihinden sonra mirasbırakan ile bakım borçlusu davalının aynı evde yaşadıkları, mirasbırakanın içinde bulunduğu koşullar nazara alındığında bakım ihtiyacı içinde olduğunun ve davalı tarafından bakım görevinin yerine getirildiğinin tartışmasız olduğu, mirasbırakanın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla hareket etmiş olsa idi, çekişmeli taşınmazları bağış yoluyla ya da ölüme bağlı tasarrufla davalıya temlik edebileceği, bu durumda saklı paylı mirasçı olmayan davacıların muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak eldeki davayı açamayacakları, ne var ki; mirasbırakanın ivazlı sözleşmelerden olan ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmayı tercih ettiği, davacılarla ve dava dışı akrabaları ile iletişimi olmayan mirasbırakanın davalıyı ise kızı gibi gördüğü, davalıyla sözleşme yapmaktaki amacı bakılmak olan mirasbırakanın, mal kaçırmak iradesiyle hareket ettiğinden söz edilemeyeceği, çekişmeli taşınmazların davalıya temlikinin muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
    Hal böyle olunca, asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Asıl ve birleştirilen davada davalının yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nin 371/1-a maddesi gereğince ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.03.2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    KARŞI OY
    Asıl ve birleştirilen davalar, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
    İlk derece mahkemesince, mirasbırakanın temlik tarihinde hukuki ehliyeti haiz olduğunun belirlendiği, ölünceye kadar bakım akdiyle yapılan temliklerin muvazaalı olmadığı, tenkis yönünden de davacıların saklı paylı mirasçılar olmadığı gerekçesiyle tapu iptali tescil ve tenkis istemli davaların reddine ilişkin karar, bölge adliye mahkemesi tarafından temliklerin mal kaçırma amacıyla yapıldığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüyle iptal ve tescile karar verilmiş, davalının temyizi üzerine Dairenin sayın çoğunluğu tarafından temliklerin muvazaalı olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.
    Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile şartları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
    Somut olayda, mirasbırakanın dava konusu edilmeyen başka taşınmazlarının devrinden sonra kalan tüm taşınmazlarını da davalıya devrettiği, daha azı ile bakımın sağlaması mümkün iken tüm malvarlığını devretmek suretiyle makul karşılanabilecek sınırın aşıldığı ve davalılar ile mirasbırakanın akrabalık ilişkilerinin de iyi olmadığı gözetildiğinde temliklerin muvazaalı olduğu anlaşılmaktadır.
    Bu nedenle, bölge adliye mahkemesinin muvazaanın varlığını belirlemek suretiyle davanın kabulüne ilişkin kararı doğru olduğundan, hükmün onanması gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.











    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi