Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/3644
Karar No: 2018/9593
Karar Tarihi: 20.11.2018

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2017/3644 Esas 2018/9593 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2017/3644 E.  ,  2018/9593 K.

    "İçtihat Metni"

    .....
    Dava, aksi Kurum işleminin iptali ile 1479 sayılı Yasa kapsamında bağlanıp da Kurumca kesilen ölüm aylığının yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, .... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince davalının istinaf başvurusunun kabulü ile davanın esastan reddine karar verilmiştir.
    ..... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili, davacıya . ...... bünyesinde çalışan ve 2007 tarihinde vefat eden eşinden dolayı dul aylığı bağlandığını, ........ sigortalısı olan ve 1992 yılında vefat eden babasından dolayı yaptığı başvuru üzerine de kendisine 2007 Nisan ayından itibaren yetim aylığı bağlandığını, davalı Kurumun 2013/26 sayılı Genelgeye dayalı olarak babasından dolayı almakta olduğu yetim aylığını keserek kendisine ödenmiş olan 20.633,95 TL"yi geri istediğini, talep tarihinde hak edilmiş olan ölüm aylığının Genelge ile geri almasına ilişkin Kurum işleminin yasal mevzuata aykırı olduğunu belirterek "Kurumca tesis edilen işlemin iptali ve davacının borcu bulunmadığının tespitine, davacının Kurumca kesilen ....... yetim aylığının kesilme tarihinden itibaren yeniden başlatılması gerektiğinin tespitine" karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    II-CEVAP:
    SGK vekili, davacı hakkında yapılan işlemlerin yasal mevzuata ve kurum genelgesine uygun olduğunu buna göre davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.

    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk derece mahkemesi, Davanın yasal dayanağı, mülga 1479 sayılı yasanın 45/2c maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre 18 yaşını, ortaöğretim yapması halinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması halinde 25 yaşını doldurmayan ve bu kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malül olan çocuklarla yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve bu kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalardan dolayı gelir ve aylık almayan kız çocuklarına, aylık bağlanacağı hususu düzenlenmiştir.
    Somut olayda, davacının eşinin 2007 tarihinde vefat ettiği ve eşinden dolayı kendisine 5434 sayılı emekli sandığı kanunu kapsamında ölüm aylığı bağlandığı, yine davacıya 1991 yılında vefat eden babasından dolayıda ayrıca Mayıs/2007 tarihi itibariyle 1479 sayılı yasa kapsamında ölüm aylığı bağlandığı ve bağlanan bu aylığın daha sonra Kurum tarafınan iptal edilerek davacı adına borç çıkarıldığı görülmektedir.
    Ölüm sigortasının aylık tahsis taleplerinde, kural olarak hakkı doğuran olay ve hak sahipli sıfatının kazanıldığı tarihlerde yürürlükte olan yasal mevzuatlar dikkate alınarak belirlenmesi gerekmektedir. Davacı, eşinin vefat ettiği 2007 yılı itibariyle babasından dolayı hak sahipliği sıfatını kazanmıştır. Bu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 1479 sayılı yasanın 45 maddesi gereğince babadan dolayı ölüm aylığı bağlanmasına engel bir durum bulunmamaktadır. Davacıya bağlanan aylık ise kanunda belirtildiği gibi kendi çalışmasından dolayı olmayıp, eşinden dolayı bağlanmış bir aylıktır.
    Bu nedenlerle, davacının babasından dolay da ölüm aylığına hak kazandığı kanaatine varılarak, davanın kabulüne karar verilip, davacının babasından dolayı ölüm aylığını kesen Kurum işlemi ile davacıya gönderilen borç tahakkuk işleminin iptaline ve kesilen aylığın yeniden bağlanması yönünde hüküm tesis edilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, Uyuşmazlık, 5434 sayılı Kanun kapsamında iştirakçi olan ve 25.03.2007 tarihinde vefat eden eşi ..... dolayı 01.04.2007 tarihinden itibaren ölüm (dul) aylığı bağlanan davacının, 18.08.1991 tarihinde vefat eden ve 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olan babası .........n dolayı ölüm aylığı almaya hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
    5510 sayılı Kanun"un geçici 1"inci maddenin 1 ve 2"nci fıkralarında yer alan düzenlemeler karşısında, somut uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken yasal norm 1479 sayılı Kanun"dur.
    Davanın yasal dayanağı olan 02.09.1971 gün ve 1479 sayılı Kanun"un eş ve çocuklar ile ana ve babaya tahsis yapılmasına dair 45/2 maddesinin (c) bendinde yer alan "18 yaşını (veya orta öğrenim yapması halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını) doldurmamış yahut yaşları ne olursa olsun çalışamıyacak durumda malul bulunan çocukları ile geçimini sağlıyacak başka bir geliri olmamak kaydı ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarının her birine % 25 i," oranında ölüm aylığı bağlanması yönündeki düzenleme, 04.10.2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 24.8.2000 gün ve 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişikliğe uğrayarak (c) bendinde yer alan “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiş ve 1479 sayılı Kanun"un “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46"ıncı maddesinin 2"nci fıkrasına “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiştir.
    Anayasa Mahkemesinin 08.11.2000 gün ve 24224 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, yayımı tarihinden 9 ay sonra 08.08.2001 günü yürürlüğe giren 26.10.2000 gün ve 2000/61 - 2000/34 sayılı kararı ile 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname tümden iptal edilmiştir.
    Kanun koyucu, iptal kararı sonrasında 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun"un ölüm aylığına ilişkin hükümlerinde 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile benzer düzenlemeye gitmiştir. 4956 sayılı Kanun"un 23"üncü maddesi ile değişik 1479 sayılı Kanun"un 45/2 maddesinin (c) bendine göre "Onsekiz yaşını, orta öğrenim yapması halinde yirmi yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde yirmibeş yaşını doldurmayan ve (18 yaşını doldurmayanlar hariç) bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malûl olan çocuklarla, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından  dolayı  gelir  veya aylık  almayan  kız  çocuklarının  her  birine % 25"i," oranında ölüm aylığı bağlanır.
    02.08.2003 tarihi öncesindeki dönemde kız çocuklarının ölüm aylığına hak kazanması için aranan "geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu", 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında "çalışmama ve çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama" olarak değiştirilmiş ve 1479 sayılı Kanunun 46"ncı maddesinin 2"nci fıkrasına eklenen cümle ile "evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına" bu aylıklardan fazla olanının ödeneceği açıklanmıştır.
    01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun"un 54"üncü maddesinin 1/a-5 numaralı bendinde ise "Hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığı," ödenir düzenlemesi yer almaktadır.
    Somut olayda, ...... olan ve 25.03.2007 tarihinde ölen eşi ... dolayı kendisine 01/04/2007 tarihinde dul aylığı bağlandığı, 2014/7. ay itibariyle aylık ödeme tutarının 3.417,78 TL olduğu, 18/08/1991 tarihinde vefat eden ve 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı babası ........dan dolayı ölüm aylığı bağlanması için tahsis dilekçesinin 06/04/2007 tarihinde Kuruma verilmiş olduğu, Kurumca davacıya hak sahibi sıfatıyla babasından dolayı 01/05/2007 tarihi itibariyle ölüm aylığı bağlandığı, sosyal güvenlik denetmeni tarafından düzenlenen rapor gereği aylık gelirinin 16 yaşından büyükler için uygulanan brüt asgari ücretten fazla olması nedeniyle aylığın iptaline karar verdiği ve 24.07.2014 günlü yazısı ile ölüm aylığının ağustos 2008 tarihi itibariyle kesildiğinin bildirildiği ve yersiz ödenen aylıkların Kurumun hatalı işleminden kaynaklanması nedeniyle 510 sayılı Yasa"nın 96/b maddesi uygulanmak suretiyle 26.734,06 TL’nin talep edildiğinin bildirildiği, davacının 14.10.2014 tarihli itiraz dilekçesinin 23.10.2014 tarihli yazı ile reddedildiği, davacının bağ kur sigortalısı olan ve 18.08.1991 tarihinde vefat eden babasından dolayı yetim aylığı bağlanması hakkının 25.03.2007 tarihinde doğacağı, yukarıda sıralanan yasal mevzuat çerçevesinde 1479 sayılı Kanunun 46"ncı maddesinin 2"nci fıkrasına eklenen cümle ile "evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına" bu aylıklardan fazla olanının ödeneceği düzenlemesi gereğince, 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olan babasından ölüm aylığı almasının mümkün bulunmadığı ve Kurum işleminin yerinde olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın esastan reddine dair karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davacı vekili, aslen ilk derece mahkemesinin kabule dair verilen kararının usul ve yasaya uygun olup istinaf isteminin esastan reddine dair karar verilmesi gerektiğini beyanla, kararın bozulmasını istemiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    25.03.2007 tarihinde yaşamını yitiren 5434 Sayılı Kanun kapsamında iştirakçi eşi üzerinden 5434 sayılı Kanun hükümleri gereğince kendisine dul aylığı bağlanan davacıya, 18.08.1991 tarihinde vefat eden 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olan babası üzerinden ve 06.04.2007 tarihli tahsis talebi üzerine, hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla 01.05.2007 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlandığı, fakat 2013/8. Ay itibari ile durdurulan aylıktan sonra, 23.10.2014 tarihli Kurum işlemiyle davacının aylığının kesilerek 01.08.2008-31.08.2013 tarihleri arasında yapılan ödemelerin yersiz ödeme borcu tahakkuk ettirildiği ve davacının, Kurum işleminin hukuka uygun olmadığından bahisle Kurum işleminin iptali ile kesilen aylıkların yeniden bağlanması talepli eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. 
    5510 sayılı Yasa"nın geçici 1. Maddesinin ikinci fıkrasında yer alan;”…. 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1"inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır.” Hükmü gereğince davanın yasal dayanağı 1479 Sayılı Yasa hükümleri olup eldeki uyuşmazlığı çözümünde bu yasa hükümlerinin dikkate alınması gereklidir.
    Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.01.2018 günlü ve 2017/3192Esas. 2018/101 Karar Sayılı ilamında belirtildiği üzere, her uyuşmazlığın yürürlükte bulunduğu mevzuat hükümlerine göre çözülmesi gerektiği kuralı gereğince ve 1479 sayılı Kanunun 41. maddesinde ölüm aylığının ne zaman başlayacağına dair “Sigortalının ölümde hak sahibi kimselerine bağlanacak aylıklar, ölümle aylığı hak kazandıkları tarihten sonraki aybaşından başlar.” şeklindeki düzenlemeye istinaden, somut olay bakımından davacının ölüm aylığına müstehak olup olmadığı irdelenirken, hak sahipliği sıfatının kazanıldığı babanın ölüm tarihi olan 29.07.1990 tarihindeki kanuni düzenlemelere değer verilmesi gerekmektedir.
    1479 sayılı Kanunun “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması halinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması halinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malûl bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilip 1479 sayılı Kanunun “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46. maddesinin 2. fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiş, ancak, söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 gün 61/34 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
    İptale konu düzenleme daha sonra, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren ve anılan (c) bendini değiştiren 4956 sayılı Kanunun 23. maddesiyle benimsenerek, sigortalının evli olmayan/boşanan/dul kalan kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilmesi için “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartı, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiş, aynı zamanda 46. maddenin 2. fıkrasına da “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi yeniden eklenmiştir.
    Görüldüğü üzere, 1479 sayılı Kanunun 46. maddesinin ilk halinde, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile getirilen “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” ifadesi bulunmamakta, sadece sigortalının kız çocukları yönünden aylık bağlama şartları arasında “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartının, kesme nedeni olarak ise evlenme olgusunun var olduğu görülmektedir.
    Diğer taraftan, 5510 sayılı Yasa"nın yürürlüğe girmesinden önce, ....... ayrı ayrı tüzel kişiliğe sahip, ayrı ayrı yasalara göre sosyal güvence sağlayan Kurumlardır. Her bir Yasa kendi sigortalıları açısından hüküm ifade eder. Açıkça atıf yapılmadıkça diğer yasa hükümleri dikkate alınamaz.
    Eldeki davada ise, davacı hakkında, ölüm aylığına müstahaklık yönünden yapılacak irdelemede, 5434 Sayılı Yasa kapsamındaki eşinden dul aylığı almasının, geçimini sağlayacak başka bir geliri bulunduğu anlamına gelemeyeceği dikkate alınmalı, bu kapsamda, 02.08.2003 tarihi öncesinde, gelir getirici başka bir faaliyetinin bulunup bulunmadığı ile toplam gelirinin ölüm tarihindeki net asgari ücretin altında olup olmadığı araştırılmalı, bulunamaz ise, davacı hakkında 02.08.2003 tarihine kadar aylığa müstahak olduğu kabul edilmelidir. Ne varki eldeki davada, davacıya, yasal değişiklik sonrasında 01.05.2007 tarihinden ölüm aylığı bağlanmış olup davacının talebi dikkate alınmalıdır.
    Diğer taraftan, geçimini sağlayacak başka bir gelirinin olması halinde dahi, bu kanuni şarta dair ibare, 02.08.2003 tarihi itibari ile yürürlükten kalktığı için, 1479 sayılı Yasanın 45’inci maddesinde yer alan “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” şartlarını taşıyan davacı hakkında, ölüm aylığı hakkını doğuran olaya göre, en azından, yasanın yürürlüğe girdiği tarihi takip eden 01.09.2003 tarihi itibari ile ölüm aylığına müstahak olacağı ve bu tarih sonrası bakımından, 5434 sayılı Yasa kapsamındaki eşi üzerinden dul aylığı alması olgusunun, her bir Yasanın kendi sigortalıları açısından hüküm ifade etmesi gereği dikkate alınarak, 1479 Sayılı Yasa kapsamında uygulama olanağının bulunmaması nedeniyle, 46’ncı maddesi anlamında bir kesme nedeni oluşturmadığı, sonuç olarak 01.05.2007 tarihinden itibaren 1479 Sayılı Yasa kapsamında ölüm aylığı alan davacının aylığının kesilmesine dair kurum işleminin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmakta olup, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek yapılacak araştırma ve değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    Kabule göre de, davalı Kurum işleminde 5510 Sayılı Yasanın 96’ncı maddesinin “b” bendi kapsamında işlem yapıldığı belirtilse de, kurum işlemlerinden yasanın “b” bendinde yer alan 5 yıllık faizsiz tutar dışına çıkılarak “a” bendindeki 10 yıllık tutara göre borç tahakkuku yapıldığı, yapılan Kurum işleminin bu yönden de yasaya aykırı olduğunun dikkate alınmaması ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve .... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    ......



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi