3. Hukuk Dairesi 2015/19485 E. , 2017/5387 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili;düğünde davacıya takılan ziynet eşyalarının, davalı(koca)da kaldığını ve iade edilmediğini belirterek dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının aynen, mümkün olmadığı takdirde şimdilik 73.490,00 TL ziynet eşyası bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ;ziynet eşyalarının bir kısmının davacının yanında götürülmüş olduğu,bir kısmının düğünde yapılan masraflar için bozdurulduğunu,diğer bir kısmına ise davacının ortak konuttan ayrıldığı sırada zarar verdiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece;davanın kısmen kabulü ile;10 adet burma bilezik her biri 22 ayar 20 gr. ağırlığında ve 2.000,00 TL değerinde (100x20 gr.x10=20.000,00 )1 adet kelepçe (40 gr. 110x40= 4.400,00 TL), 5 adet hediyelik bilezik her biri 14 ayar 10 gr. ağırlığında ve 800,00 TL değerinde (80x10x5= 4.000,00 TL ), 1 adet yüzük 14 ayar ve 300,00 TL, 1 adet takım (küpe + kolye + künye 3 parçadan oluşan 22 ayar pres takım toplam 4.000,00 TL), ziynet eşyalarının davalıdan alınarak aynen davacı tarafa iadesine, bunun mümkün olmaması halinde dava tarihi itibariyle ziynet eşyalarının toplam olan 32.700,00 TL"sinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş ,hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedellerinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
1-Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere
ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen
kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Evlilik birliği içerisinde bozdurulan ziynetlerin iade edilmemek üzere erkek eşe verildiği vakıasının ispatı halinde ise, davalı erkek lehine hak çıkacağından, ziynetlerin kadına iade edilmemek üzere bozdurulduğunu kanıtlama yükü de erkek eşe aittir. Öteki deyişle, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkek eşe verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iade yükünden kurtulur. Davalı, iade edilmemek üzere söz konusu ziynet eşyasının kendisine verildiğini kanıtlamadıkça iade ve tazmin ile yükümlüdür.
Somut olayda, davacı(kadın) dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise ziynet eşyalarının bir kısmının davacının yanında götürülmüş olduğu,bir kısmının düğünde yapılan masraflar için bozdurulduğunu,diğer bir kısmına ise davacı tarafından ortak konuttan ayrıldığı sırada zarar verildiğini iddia etmiştir. Mahkeme ise tarafların beyanlarının aksine davacının dava konusu ettiği ziynet eşyaları ile nakit paranın davalıda kaldığını ileri sürdüğünü ,davalının ise tüm ziynet eşyaları ile düğünde hediye edilen paraları ortak konuttan ayrılırken davacı tarafından götürüldüğünü savunduğunu belirtmiş olup ,bir kısım ziynet eşyası yönünden davacının ortak konuttan ayrılırken bunların zorla elinden alındığını veya götürülmesine engel olunduğunu ispat ettiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Oysa davalı bir kısım ziynet eşyasının (35 adet çeyrek) düğünde yapılan masraflar için bozdurulduğunu beyan etmiş olmakla bu ziynetler yönünden davada ispat külfeti yer değiştirmiştir. Davalı, söz konusu ziynet eşyalarının, davacının kendi isteği ile iade edilmemek üzere verildiğini kanıtlamadıkça iade ve tazmin ile yükümlüdür.
Bununla birlikte,davalı tarafın beyanları dikkate alındığında, bozdurulup harcandığı veya götürüldüğü belirtilen ziynet eşyaları miktarı ile mahkemenin hükmettiği ziynet eşyaları miktarı birbiri ile uyuşmamaktadır.
O halde mahkemece,yukarıdaki ilkeler gözetilerek,öncelikle düğünde takılan ziynetlerin tamamının miktarının tespiti ile taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre kabul ve red edilen ziynetler yönünden gerekçeli bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Davacı ve davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle, temyiz olunan kararın BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı ve davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Başkan