3. Hukuk Dairesi 2016/4420 E. , 2017/5425 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali-tenkis davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 18.04.2017 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili Av.Aybüke Demircioğlu geldi. Karşı taraf ve vekili adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının zorlama ve baskı nedeniyle ortak murislerinin düzenlemek zorunda kaldığı vasiyetnamenin iptali ve tenkis talebinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece; davanın reddi cihetine gidilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 18.02.2014 gün ve 2013/18304 Esas- 2014/2352 Karar sayılı ilamı ile "Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak; HUMK.nun 388.maddesinin 3 ve 5.bentleri hükümlerine (...nun 297/1-c md) göre, mahkeme kararlarının asgari olarak, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli şahıslar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri göstermeleri zorunludur. Yine Anayasanın 141/3.maddesine göre tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması amir hükümdür.
Karardaki gerekçe sayesinde taraflar hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK.nun427.(...nun 361.md) maddesine uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilir. Diğer bir deyişle, Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir.
Ayrıca, davada “vasiyetnamenin iptali, olmazsa saklı paya yönelik tenkis” talebi mevcut olup, mahkemece vasiyetnamenin tenkisine yönelik talep hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmeden eksik inceleme ile hüküm tesisi de doğru değildir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, davacının vasiyetnamenin iptali, olmadığı taktirde saklı paya yönelik tenkis taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Taraf ehliyeti davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti, medeni(maddi) hukuktaki medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Buna göre,medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek vetüzel kişi, davada taraf ehliyetine de sahiptir. Her gerçek kişi, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahiptir. Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu nedenle, davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan yoktur.
Mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Ölen taraf davalı ise, davacı, davayı davalının mirasçılarının hepsine karşı birlikte devam ettirebilir. Mirasçıların bazılarına karşı yürütemez. Bu durumda davalı tarafta mecburi dava arkadaşlığı durumu ortaya çıkar. Davalının sağlığında ona karşı açılan davada verilecek hüküm, bütün mirasçılar için verileceğinden ve öncelikle terekeye karşı icra edileceğinden böyle bir davanın mirasçıların hepsine karşı yürütülmesi zorunludur.
Bir davada tarafların taraf ehliyetine sahip olmaları dava şartlarındandır. Bu nedenle, davanın taraflarından birinin taraf ehliyetine sahip olup olmadığı mahkemece kendiliğinden gözetilmelidir.
Somut olayda, davalılardan ..."ın yargılama devam ederken 11.02.2015 tarihinde vefat ettiği, davacı vekili 08.10.2015 tarihli celsede, ..."ın mirasçılarından ....."ın da davaya dahil edilmesi gerektiğini belirterek süre talebinde bulunduğu, mahkemece aynı celsede ara kararı ile " mirasçı ....."ın davanın başında davalı olarak gösterilmediği, bu mirasçıdan herhangi bir talepte bulunulmadığı bu nedenle salt mirasçılık sıfatı nedeniyle davaya katılmasının gerekmediği, davaya katılmasının dava şartı olmadığı gibi yargılamaya da birşey katmayacağı inancına varılmakla davaya katılması talebinin reddine" karar verilmiştir.
Yukarıda belirtildiği üzere, davalı ..."in yargılama sırasında ölümü ile taraf ehliyeti son bulmuştur. Davanın mirasçılarından hepsine karşı birlikte devam ettirilmesi zorunludur. Davalı tarafta yer almayan dava dışı mirasçı ....."ın da davaya dahil edilerek karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile söz konusu mirasçının davaya dahil edilmemesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2) Bozma nedenine göre davacıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı için takdir edilen 1.480 TL vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.