Esas No: 2015/13789
Karar No: 2016/508
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2015/13789 Esas 2016/508 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
1995 yılında yapılan kadastro sırasında ... ilçesi, ... köyü 132 ada 296 parsel sayılı 40.247,50 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 31/12/1962 tarih 26 ve 21/06/1994 tarih 4 sıra nolu tapu kayıtları ile 1936 tarih 2 ve 3 yazım numaralı vergi kayıtları uygulanarak tapu dışı paylaşma, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... mirasçıları olan ... ve paydaşları, 132 ada 298 parsel sayılı 17.915 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 1936 tarih 4 yazım numaralı vergi kaydı uygulanarak satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ..., 132 ada 300 parsel sayılı 42.582,50 m² yüzölçümündeki taşınmaz 1936 tarih 6 ve 7 yazım numaralı vergi kayıtları uygulanarak satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tespit edilmişlerdir.
İtirazları kadastro komisyonunca reddedilen davacılar ... ve arkadaşları; Aralık 1962 tarih 25 ve 26 nolu tapu kayıtlarına dayanarak tapu malikleri arasında paylaşma olmadığı, iştirak halinde paydaşlarının pay satışının geçerli olmadığı, kendilerine tapu miktarından az yer verildiği iddiasıyla dava açmışlardır. ... Yönetimi, re"sen davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece; davacıların dayandığı Aralık 1962 tarih 25 ve 26 sıra numaralı tapu kayıtlarının taşınmazlara uymadığı, zilyetliklerinin de bulunmadığı, davalıların taşınmazları haricen dava dışı zilyetlerinden satın aldıkları gerekçesiyle davanın reddine, dava konusu parsellerin tespit gibi davalılar adlarına tesciline karar verilmiş, hükmün davacılardan ... ve ... vekili ile ... ve ..."ın temyizi üzerine Dairece bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05.12.2006 tarih ve 2006/14613 E. - 2013/16971 K. sayılı bozma kararında özetle; “...Mahkemece yapılan tapu uygulamasının yetersiz olduğu, taraflar murisleri ... ve ... arasında harici paylaşım yapılıp yapılmadığı, çekişmeli taşınmazlar üzerindeki kullanım durumunun nasıl olduğu, zilyetliğin kimden kime geçtiğinin somut olaylara dayalı olarak saptanmadığı, bu sebeple öncelikle, dayanak tapu kayıtlarının ilk tesisinden itibaren tüm gittileriyle birlikte ... Genel Müdürlüğünden getirtilmesi, bundan sonra dosyada bulunan Asliye Hukuk Mahkemesinin yüzölçüm arttırılmasına ilişkin krokiden de yararlanılarak zemine uygulanması, kapsamlarının kesin olarak belirlenmesi, zilyetliğin kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğü, kimden kime geçtiği, paylaşma olup olmadığının somut olaylara dayalı olarak sorulup saptanması, uzun süreli kullanımın paylaşıma karine olacağı, paylaşım olmaksızın iştirak halinde maliklerden birinin 3. şahsa yaptığı satışın geçersiz olduğu, ancak mirasçıların birbirine paylarını devretmesinin mümkün olduğunun gözönünde bulundurulması, bu arada davaya dahil edilen ... Yönetiminin harcını vererek 3402 sayılı Kanunun 26/D maddesi gereğince davaya katılması halinde iddiasının yöntemince incelenmesi, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi...” gereğine değinilmiştir.
Bozma sonrasında ... Yönetimi davaya harçlı katılmıştır. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra davacıların tutundukları tapu kayıtlarının mahkeme kararıyla yüzölçümlerinin artırıldığı, yüzölçüm artırılmasına ilişkin kararın dayanağı olan krokinin 1959 yılında çelik metreyle oluşturulduğu, krokide açısal verinin bulunmadığı, sadece ölçekli olduğu için mesafelerin belirlendiği, krokinin tam ve eksiksiz uygulanamadığı, tapu kaydının batı sınırını oluşturan ve sabit kabul edilen su hendeği ile halen zeminde varlığını sürdüren kuru derenin kesiştiği nokta sabit kabul edilerek kesişen nokta ile 132 ada 296 parsel arasında kalan yerin sahibi senet yeri olduğu, sabitlenen güney ve batı sınırına göre yapılan uygulamaya göre 132 ada 296 sayılı parselin tamamını, fen bilirkişiler ... ve ... tarafından ortak düzenlenen 02.11.2010 tarihli rapor ekindeki 3 nolu krokide 132 ada 298 sayılı parselin koyu mavi renk kalemle taralı olarak işaretlenen 14.478,49 m² yüzölçümlü kesimini ve 132 ada 300 parselin 1 ile işaretlenen 1.006,93 m² yüzölçümlü bölümünü kapsadığı gerekçesiyle bu yerlerin 1/2 payının ... mirasçıları, 1/2 payının ... mirasçıları adlarına paylı mülkiyet üzere tescillerine, 132 ada 298 sayılı parselin kırmızı renk ile boyalı 3.492,42 m² yüzölçümlü kesiminin ve 132 ada 300 sayılı parselin yeşil renk ile boyalı 41.575,57 m² yüzölçümlü bölümünün tespit gibi tapuya tescillerine karar verilmiş, hüküm ... dışındaki tüm davacılar tarafından reddedilen bölümler yönünden, davalılardan ... ve arkadaşları vekili tarafından 132 ada 296 sayılı parsel yönünden, katılan davacı ... Yönetimi tarafından ise tüm parseller yönünden temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine ve orman kadastrosuna itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmıştır.
Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırı olduğu gibi hükmüne uyulan bozma ilâmının da gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; ... Yönetimi davaya harçlı katıldığı, mahkemece de 12.11.2010 tarihli oturumda ... Yönetiminin katılan davacı sıfatıyla duruşmalara kabulüne karar verildiği halde, karar başlığında davalı olarak yazılması ve ... Yönetiminin davası hakkında olumlu veya olumsuz hüküm kurulmaması doğru değildir. Yine, kısa kararda 132 ada 298 sayılı parsel yazılmakla birlikte gerekçeli kararda hükmün 1-B bölümünün birinci cümlesinde 132 ada 298 sayılı parsel yerine 132 ada 296 sayılı parsel yazılmak suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulması da usûl ve kanuna aykırıdır.
Bilindiği üzere; gerek 1086 sayılı Kanunun 388 ve gerekse bu Kanunu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Kanunun 297. maddesinde hükmün kapsamı açıkça belirtilmiştir. Hemen belirtelim ki, 6100 sayılı HMK"nın 297/1-b maddesinde, tarafların ve davaya katılanların kimlikleri, varsa kanuni temsilcileri ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerinin doğru olarak yer alması gerektiği, aynı maddenin 1-c fıkrasında (1086 s. HUMK"nın 388/3), hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerektiği; aynı maddenin ikinci fıkrasında ise (1086 s. HUMK"nun 388/son) hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir. Mahkemece anılan yasal düzenlemeye aykırı olarak hüküm oluşturulmuştur.
Kabule göre de; Dairenin az yukarıda özetlenen bozma kararında açıkça belirtildiği halde tarafların miras bırakanları ... ve ... arasında harici paylaşım yapılıp yapılmadığı, çekişmeli taşınmazlar üzerindeki kullanım durumunun nasıl olduğu, zilyetliğin kimden kime ve ne şekilde geçtiği yöntemine uygun olarak araştırılmamıştır. Bozma sonrası yapılan keşifte dinlenen üç yerel bilirkişinin bu yönlerdeki beyanları hiç alınmamış, çekişmeli taşınmazlar üzerindeki fiili kullanımın nasıl olduğu yönünde de davacı tanığı ..."ın bilgisine başvurulmamıştır. Davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının yüzölçümleri hükmen artırıldığı halde çekişmeli taşınmazlardan 132 ada 298 ve 300 parsel sayılı taşınmazların tesbit maliklerinin, tespit tarihinden önceki akdî veya ırsî bayilerinin anılan ilâmda taraf olup olmadıkları araştırılmadan sonuca gidilmiştir.
Diğer taraftan; davacıların dayandıkları tapu kayıtlarının yüzölçümleri hükmen artırılmış olup dosya arasında bulunan yüzölçüm artırılmasına ilişkin krokinin kuzeyi “... Varislerinden ...” okuduğu, çekişmeli 132 ada 300 parsele kadastro sırasında revizyon gören (uygulanan) 1936 tarih 7 yazım numaralı vergi kaydının maliklerinin de ... ve ... olduğu halde mahkemece 7 nolu vergi kayıt maliki “...” ile yüzölçüm artırılmasına ilişkin krokinin kuzey sınırında okunan “... varislerinden ..."ün aynı kişi olup olmadıkları, aralarındaki ilişkinin ne olduğu araştırılmamış, bozma öncesinde 24.06.2002 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ..., kuzeyde okunan “...den varislerine geçen yerin” 132 ada 300 sayılı parselin tespit maliki olan ... tarafından kullanılan yer olduğu yönünde beyanda bulunduğu halde anılan beyan üzerinde durulmamış, bozma sonrasında dinlenen yerel bilirkişilerin “... Varislerinden ...” yerini bilmiyoruz yönündeki soyut beyanları ile yetinilerek yukarıda özetlendiği şekilde sonuca gidilmiştir. Yine bozma öncesi ve sonrası keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar yüzölçüm artırılmasına ilişkin krokinin güneyinde okunan “Sahibi Senet” yerini 296 parsel içinde kalan yer olarak gösterdikleri halde mahkemece bu beyanlara neden itibar edilmediği yönünde açıklamada bulunulmadan yazılı şekilde karar verilmiştir.
Bunlardan ayrı, dosya kapsamından; davacıların Aralık 1962 tarih 25 ve 26 sıra nolu tapu kayıtlarına dayandıkları, Aralık 1962 tarih 25 sıra nolu tapu kaydının, Şubat 1958 tarih 10 sıra nolu kayıttan geldiği, Aralık 1962 tarih 26 sıra nolu tapu kaydının ise Şubat 1959 tarih 11 sıra nolu kayıttan geldiği, ..."un 29.04.1958 tarihli dilekçe ile; Şubat 1958 tarih 10 ve 11 sıra nolu tapu kayıtlarının yüzölçümlerinin artırılması istemiyle ..., ... , ..., ..., ..., ... eşi ... ve ... aleyhine dava açtığı, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.01.1961 gün 1958/71 E. - 1961/22 K. sayılı ilâmıyla Şubat 1958 tarih 10 ve 11 sıra nolu tapu kayıtlarının yüzölçümlerinin artırıldığı, temyiz edilmeksizin 13.03.1961 tarihinde kesinleştiği, anılan ilâma ait 1/2000 ölçekli kroki düzenlendiği, krokinin Doğusunun - bayır, Batısının - su hendeği, Kuzeyinin- ... Varislerinden ..., Güneyinin - Sahibi Senet tarlası okuduğu, Aralık 1962 tarih 25 sıra numaralı 59.200 m² yüzölçümlü tapunun davacıların miras bırakanı ... adına kayıtlı olduğu, anılan tapunun kadastro çalışmaları sırasında dava dışı olup davacılar adlarına tapuda kayıtlı 24.250 m² yüzölçümündeki 132 ada 299 sayılı parsele revizyon gördüğü, Aralık 1962 tarih 26 sıra nolu 81.125 m² yüzölçümündeki tapu kaydının 1/2 payının davacıların miras bırakanı ..., 1/2 payının bir kısım davalıların miras bırakanı ... adlarına kayıtlı olduğu, kadastro çalışmaları sırasında tapu malikleri ... ve ... arasında 1969 yılında paylaşım yapıldığı, paylaşıma uygun kullanıldığı belirtilerek ... mirasçıları adlarına tespit edilen çekişmeli 132 ada 296 sayılı parsele ve dava dışı olup davacılar adlarına tapuda kayıtlı bulunan 26.415 m² yüzölçümündeki 132 ada 297 sayılı parsele revizyon gördüğü anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacıların dayandıkları tapu kayıtlarından Aralık 1962 tarih 25 sıra nolu tapu kaydının davacıların miras bırakanı ... adına kayıtlı olduğu, ... mirasçılarının da 132 ada 298 ve 300 parsel sayılı taşınmazlara yönelik açılmış davaları veya mevcut davaya 3402 sayılı Kanunun 26/D maddesi uyarınca katılımları bulunmadığı halde mahkemece anılan tapunun kapsamı içinde kaldığı kabul edilen fen bilirkişiler ... ve ... tarafından ortak düzenlenen 02.11.2010 tarihli rapor ekindeki 3 nolu krokide 132 ada 298 sayılı parselin koyu mavi renk kalemle taralı olarak işaretlenen 14.478,49 m² yüzölçümlü kesimi ve 132 ada 300 parselin I ile işaretlenen 1.006,93 m² yüzölçümlü bölümünün 1/2"şer pay itibariyle ... mirasçıları olan davacılar ve ... mirasçıları olan bir kısım davalılar adlarına paylı mülkiyet üzere tescillerine karar verilmesi de doğru değildir.
O halde; bozma öncesi ve bozma sonrası keşifte dinlenen yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, hayatta iseler kadastro tespit bilirkişileri ve iki fen bilirkişi huzuruyla yapılacak keşifte çekişmeli taşınmazlar üzerindeki zilyetliğin kim/kimler tarafından ne şekilde sürdürüldüğü, kimden kime ne şekilde geçtiği, ... ile ... arasında paylaşım (taksim) olup olmadığı, olmuş ise hangi tarihte yapıldığı, paylaşımın bozulup bozulmadığı somut olaylara dayalı olarak sorulup saptanmalı, uzun süreli kullanımın paylaşıma karine olacağı, paylaşımda (taksimde) azlık çokluk ilkesinin uygulanmayacağı, ... ile ... arasında taksim yapılmış ve bozulmamış ise veya uzun süreli fiili kullanma biçimi oluşmuş ise anılan taksim ve kullanıma değer verileceği, paylı mülkiyette paydaşlardan birisinin üçüncü kişiye ve mirasçılara yaptığı pay satışının geçerli olacağı gözetilmeli, davacıların tutundukları tapu kayıtlarının dayanağı olan yüzölçüm artırılması ilâmının karar tarihi olan 25.01.1961 tarihinden önce çekişmeli 132 ada 298 ve 300 parsel sayılı taşınmazların kim/kimlerin kullanımında oldukları tespit edilmeli, anılan kişi/kişilerin ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1958/1 E. - 1961/22 K. sayılı yüzölçüm artırılmasına ilişkin ilâmında taraf olarak yeralan gerçek kişilerle aralarında akdî veya irsî ilişki bulunup bulunmadığı araştırılmalı, anılan ilâmın; tarafları, tarafların akdî ve irsî ardıllarını bağlayacağı düşünülmeli, yüzölçüm arttırılmasına ilişkin dava dosyasında 132 ada 298 ve 300 sayılı parsellerin tespit malikleri ile akdî veya irsî bayilerinin taraf olmadıklarının belirlenmesi halinde 132 ada 298 ve 300 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin dava yönünden davacıların dayandıkları değişir sınırlı tapu kayıtlarının ilk oluşumundaki miktarları itibariyle geçerli olacakları düşünülerek 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3 maddeleri uyarınca sabit sınırdan başlanarak ilk oluştukları miktarları ile geçerli kapsamları belirlenmeli, yüzölçüm artırılmasına ilişkin davada 132 ada 298 ve 300 sayılı parsellerin tespit malikleri ile akdî veya irsî bayileri taraf ise, 132 ada 296 sayılı parselin tespit maliklerinin murisi ... da anılan ilâmda taraf olduğundan, bu durumda tüm çekişmeli taşınmazlar (132 ada 296, 298 ve 300 parseller) yönünden yüzölçüm artırılmasına ilişkin kroki yerel bilirkişi yardımıyla ve kadastro fen bilirkişi marifetiyle taşınmazların kadastro paftasıyla birlikte çakıştırılmak suretiyle zemine aplike edilmeli; tapu kayıtlarının dayanağı krokinin kapsamı 3402 sayılı Kanunun 20/A maddesine uygun olarak belirlenmeli, krokinin fennî sıhhate haiz olup olmadığı, çekişmeli taşınmazlar ile örtüşüp örtüşmediği uygulama sonunda raporda tartışılmalı; keşif ve uygulama bilirkişilerinin düzenleyecekleri müşterek krokiye ayrı ayrı renklerle yansıtılmalı; dayanak tapu kayıtlarının dayanağı olan krokinin uygulanma kabiliyetinin bulunmaması halinde, tapu kayıtlarının dayanağı olan krokide yazılı sınırlara itibar edileceğinden, tapu kayıtları değişir sınırlı olduğundan eylemli olarak da taşınmazların sınırlarında Devlet Ormanı yer aldığından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20/C ve 32/3 maddeleri gereğince sabit sınırdan başlanarak miktarıyla (krokide yazılı miktarıyla) geçerli kapsamları kesin olarak belirlenmeli, uygulamada komşu parsel tutanak ve dayanaklarından yararlanılmalı, bilinemeyen sınırlar konusunda taraflara tanık dinletme olanağı verilmeli, toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak ve 6100 sayılı HMK"nın 297 (1086 sayılı HUMK"nın 388.) maddesine aykırı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle ... dışındaki tüm davacıların, davalılardan ... ve arkadaşları vekilinin ve katılan davacı ... Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 19/01/2016 günü oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.