1. Hukuk Dairesi 2015/11816 E. , 2016/1865 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTAL VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tapu iptal tescil isteğine ilişkindir.
Davacı; 176, 177, 178, 179, 180, 182, 184, 187, 198, 199, 436, 437, 438, 439, 440, 441, 442, 443, 444, 445, 449, 450, 451, 452, 453, 454, 455, 456, 457 ve 458 parsel sayılı taşınmazların paydaşlarından "..."nin isminin davalılar tarafından açılan tapuda isim tashihi davası sonucunda “... Kızı ...” olarak düzeltilmesine karar verildiğini ve bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiğini, ancak taşınmazların davalıların murisi ile ilgisi olmayıp kendi murisleri “...ve ... kızı ...”a ait olduğunu ileri sürerek ... ... kızı ... ... adına olan kaydın iptali ile ... ... mirasçıları adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, taşınmazların mirasbırakanları adına mahkeme kararına dayalı olarak tescil edildiğini, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalılar tarafından çekişme konusu taşınmazların paydaşlarından “...”nin mirasbırakanları “... kızı ...l” olduğu ileri sürülerek açılan... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/247 Esas, 2013/116 Karar sayılı tapuda isim tashihi davasının kabulle sonuçlanıp kararın temyiz edilmeksizin 27.05.2013 tarihinde kesinleştiği ve 06.08.2013 tarihinde tapuya tescil edildiği, bilahare intikal suretiyle davalıların paydaş hale geldiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 701 ila 703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK"nin 701. maddesinde (...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
TMK"nin 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarih 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, mirasbırakan ...’ın dava dışı mirasçılarının olduğu sabittir.
Hâl böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine TMK"nin 640. m. uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de; gerek davacı ve gerekse davalıların mirasbırakanı ...’nin anne isminin ... olduğu,...’nin üst soyuna ilişkin arşiv kayıtları getirtilerek kadastro tespit tutanaklarındaki bilgilerle karşılaştırılması, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle çekişme konusu taşınmazlarda kadastro ile adına pay tescil edilen “...”nin davacıların murisi olup olmadığının tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek neticeye gidilmiş olması da isabetsizdir.
Davalıların temyiz itirazı açıklanan nedenlerden dolayı yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.