11. Hukuk Dairesi 2015/2392 E. , 2016/934 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
(TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)
Taraflar arasında görülen davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02.10.2014 tarih ve 2013/270-2014/822 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 26.01.2016 günü hazır bulunan davacı vekilleri Av. ...., Av. ... ..., Av. ..., Av. .... ve davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 14.06.2002 tarihinde imzalanan ve "Taahhüt işlemi" niteliğinde olan protokol ile davalının...."de sahip olduğu hisselerin tümünü müvekkiline 500.000 Euro karşılığında devretmesinin, ayrıca yönetim kurulu başkanlığından istifa etmesinin kararlaştırıldığını, bu protokolü müteakip 14.06.2002 tarihli protokolün tasarruf işlemi niteliğinde olan 07.10.2002 tarihli hisse devir sözleşmesi imzalandığını, ödenmesi kararlaştırılan 500.000 Euro"nun ödeme planına bağlandığını, ilk iki taksitin ödendiğini, üçüncü taksitin davalı tarafından iade edildiğini, ödemenin tamamının tek seferde yapılmasının ihtar edildiğini, 07.10.2002 tarihli hisse devir sözleşmesinin geçersiz olduğunun tespiti içinAsliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/128 Esas sayılı dosyasında açılan dava kabul edilip kararın Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleştiğini, tasarruf işlemi niteliğindeki 07.10.2002 tarihli sözleşmenin geçersizliğine karar verilse dahi 14.06.2002 tarihli taahhüt işlemi niteliğindeki protokol geçerli olup ifasının gerektiğini ileri sürerek, 14.06.2002 tarihli protokolde kararlaştırılan.... pay defterinde davalı adına kayıtlı 2000 adet A grubu nama yazılı hissenin terkini ile davacı adına kayıt ve tescilini, davalıya ödenmesi gereken bakiye 400.000 Euro"nun davacı tarafça depo edilmesi konusunda karar verilmesini ve yargılama sonunda depo edilen bedelin davalıya ödenmesini, TMK"nın 427/4. maddesi uyarınca hisselere yönetim kayyımı atanmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarınınAsliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/28-2010/100 Karar sayılı dava dosyasında değerlendirildiğini, hükmün kesinleştiğini, davacının aynı sebeple dava açarak kötüniyetli davrandığını, davanın kesin hüküm nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, 07.10.2002 tarihli hissse devir sözleşmesinin 14.06.2002 tarihli protokolün ön sözleşmesi değil yenileme (tecdit) sözleşmesi olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında imzalanan 14.06.2002 tarihli protokolün borçlandırıcı işlem niteliğinde olduğu, davalı tarafın bu protokolle hisselerini devir borcu altına girdiği, 07.10.2002 tarihli protokolün önceki protokolün tasarruf işlemi niteliğinde olduğu iddia edilmiş ise de somut olayda hisselerin şirket pay defterine kaydı ve bunun Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından ilanının tasarrufi işlem niteliğinde olduğu, taraflar arasında imzalanan 07.10.2002 tarihli sözleşmenin “tecdit” niteliğinde, bedelin nasıl ödeneceği hususunda, önceki 14.06.2012 tarihli sözleşmeden farklı bir iradenin yansıdığı yine taahhüt (Borçlandırıcı) niteliğinde yeni bir sözleşme olduğu, önceki sözleşmenin tasarrufi işlemi niteliğinde olmadığı, 07.10.2002 tarihli sözleşme bedelin ödenmesi hususunda önceki sözleşmeden farklı vadenin kararlaştırıldığı yeni bir sözleşme olup Borçlar Kanunu"nun yenilemeye ilişkin hükümlerine göre bu ikinci sözleşme ile ilk sözleşmenin hükümsüz hale geldiği, hükümsüz hale gelen sözleşmenin ifasının da talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/28 Esas 2010/100 Karar sayılı dava dosyası ile işbu dava dosyasının tarafları aynı olsa dahi her iki davanın konusunun farklı bulunmasına göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, taraflar arasında imzalanan 14.06.2002 tarihli protokol uyarınca dava dışı.... pay defterinde davalı adına kayıtlı nama yazılı hissenin terkini ile davacı adına kayıt ve tescili, bakiye hisse devir bedelinin davalıya ödenmek üzere depo ettirilmesi, TMK"nun 427/4. maddesi uyarınca hisselere yönetim kayyımı atanması istemlerine ilişkindir.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı vekili müvekkili ile davalı arasında 14.06.2002 ve 07.10.2002 tarihli iki protokol imzalandığını, bunlardan ilkinin taahhüt işlemi, ikincisinin tasarruf işlemi niteliğinde olduğunu,Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/128 Esas 2010/100 Karar sayılı dosyasında 07.10.2002 tarihli protokolün geçersiz olduğuna karar verilerek kararın Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleştiğini, tasarruf işlemi niteliğindeki 07.10.2002 tarihli protokolün geçersizliğine karar verilse dahi 14.06.2002 tarihli taahhüt işlemi niteliğindeki protokolün geçerli olduğunu ve ifası gerektiğini iddia etmiştir.
Mahkeme gerekçesinde “tasarruf işleminin; borçlandırıcı işlemde kararlaştırılan davranışın- edimin kendisi olduğu, hisse devrinde ise hisselerin şirket pay defterine kaydı ve bunun Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından ilanının tasarruf işlemi olduğu” belirtilmiş ise de davaya uygulanacak mülga 6762 sayılı TTK’nın 416. maddesi “Nama yazılı hisse senetleri, esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça devrolunabilir. Devir ciro edilmiş senedin devralana teslimi ile olur. Şu kadar ki; devir, şirkete karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade eder” hükmünü havidir. Buna göre nama yazılı hisse senetleri, esas sözleşmede aksine hüküm olmadıkça devrolunabilir. Devir, ciro edilmiş senedin devralana teslimi ile olur. Şu kadar ki; devir, şirkete karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade eder. Hisse senedine veya ilmühabere bağlanmamış nama yazılı payların devri ise alacağın temliki hükümlerine tabi olup, yazılı şekilde yapılması geçerlilik koşuludur. Anonim şirket hisse devir sözleşmeleri, menkul satımı niteliğindedir. Akdin nispiliği ilkesi gereği ancak tarafları hakkında hüküm ve sonuç doğurur (Dairemizin emsal 11.09.2012 tarih 2011/7183 Esas 2012/13029 Karar sayılı ilamı). Bu itibarla mahkemenin, “hisselerin şirket pay defterine kaydı ve bunun Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından ilanının tasarruf işlemi olduğu” yönündeki gerekçesi yerinde değildir.
Yine mahkeme gerekçesinde “taraflar arasında imzalanan 07.10.2002 tarihli sözleşmenin tecdit (yenileme) niteliğinde olduğu, Borçlar Kanunu"nun yenilemeye ilişkin hükümlerine göre, bu ikinci sözleşme ile ilk sözleşmenin hükümsüz hale geldiği, hükümsüz hale gelen sözleşmenin de ifasının istenemeyeceği” kabul edilmiş ise de tecdit, mevcut bir borcun, yeni bir borç meydana getirilerek sona erdirilmesidir. Tecditin söz konusu olabilmesi için, geçerli bir borç mevcut olmalıdır. Bundan başka yeni, geçerli bir borç meydana getirilmelidir. Ve tarafların “yenileme iradesi” olmalıdır. Diğer bir deyişle taraflar mevcut bir borcun, yeni bir borç meydana getirilmek suretiyle sona erdirilmesini istemiş olmalıdır. 818 sayılı BK"nın 114/1. maddesi “borcun yenilendiği sözleşmeden açıkça anlaşılmalıdır.” hükmünü içermektedir.
Tecdit sonucu bir borcun sukut edebilmesi yeni borcun muteber olarak doğumuna bağlıdır. Yeni borcun konusu imkansız olduğu veya kanuna, ahlaka, adaba aykırı bulunduğu için yeni borç muteber değilse veya yeni borcun doğumu şekle bağlı olup şekle riayet edilmemiş ise tecdit gerçekleşmeyeceği için eski borç sona ermez (Prof.Dr. Kemal OĞUZMAN, Doç.Dr. Turgut ÖZ, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Basım yılı 1995, syf. 416).
Yukarıda yapılan açıklamalar nazara alındığında mahkemenin taraflar arasında imzalanan 07.10.2002 tarihli sözleşmenin tecdit niteliğinde olduğu yönündeki kabulü de yerinde değildir. Bir an için 07.10.2002 tarihli sözleşmenin tecdit niteliğinde olduğu kabul edilse dahi Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleşenAsliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/128 Esas 2010/100 Karar sayılı kararı ile 07.10.2002 tarihli protokolün 22348 sayılı ve 24.08.1995 tarihli RG"de yayınlanan Yabancı Sermaye Hakkındaki Tebliğ hükümleri uyarınca yabancı uyruklu ortaklardan yerli ortaklara ya da Türkiye’de yerleşik diğer kişi ve kuruluşlara hisse devri için ..... Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü"nden izin alınmasının gerektiği, açıklanan izin koşulu sağlanmadan .... vatandaşı olan ..."un şirketteki hisselerinin tamamının devrine yönelik olarak ... ile 07.10.2002 tarihli sözleşmeyi imzalamış olması karşısında devrin geçerli sayılabilmesi için gerekli izin alma koşulunun yokluğu nedeniyle bu hisse devir sözleşmesinin geçersiz bulunduğuna karar verilmiş olması karşısında tecdit koşulları gerçekleşmeyip eski borç sona ermeyeceği için mahkemenin tecdit gerekçesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, aşağıda yazılı bakiye 04,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 28.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.