İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ... ... mirasçıları ... ... ve ... ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı ... ... vekili, 05.06.2009 tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... beldesi, ... deresi mevkiinde bulunan 10768,33 m2 miktarındaki zeytinlik vasfındaki taşınmazı müvekkilinin 25 seneden fazla bir süredir nizasız, fasılasız zilyet ve tasarrufu altında olduğunu, taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının müvekkili yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre müvekkili adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davacı (ölü) ... ..."un ve mirasçılarının davasının koşulları bulunmadığından reddine, davalı ... ...nin, taşınmazın orman vasfıyla ... adına tescil isteminin kabulü ile 14.11.2013 tarihli teknik bilirkişi ... ..."ın raporuna ekli krokide (A) harfi ile işaretli 14327,86 m2’lik bölümünün davalı ... adına orman vasfıyla tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar ... ... mirasçıları ... ... ve ... ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1967 yılında yapılıp 03.05.1968 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu vardır. Genel arazi kadastro işlemi ise, 06.03.1951 tarihinde yapılmış, sonuçları 25.05.1951 - 24.06.1951 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, çekişmeli taşınmazın yüksek eğimli, üzerindeki yabani zeytin ağaçlarının aşılanmak suretiyle kullanılmaya başlandığı, zeytin ağaçlarının aşı yaşlarının en fazla 2 ilâ 7 arasında olduğu, davacı yararına zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığı belirlenerek davacı gerçek kişinin davasının reddi yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; TMK’nın 713. maddesinin altıncı fıkrası; "Davalılar ve itiraz edenler, aynı davada kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebilirler" hükmünü içermektedir. ... ... vekili 26.05.2010 tarihli dilekçesi ile taşınmazın orman niteliğiyle ... adına tescili isteğinde bulunmuş ise de harcını yatırmak suretiyle usulünce yapılmış bir karşı tescil talebi bulunmadığı gibi dava devam ederken dava konusu taşınmazın bulunduğu alan idari yoldan ham toprak niteliğiyle ... adına tescil edilmiş olduğuna, mülk sahibi ...nin taşınmaz vasfının orman olarak değiştirilmesini idari yoldan yapılabileceği gibi dava yolu ile de süreye bağlı olmaksızın her zaman istiyebileceğine ve davalı ...nin de taşınmazın niteliğinin değiştirilmesi yönünde bir talebi bulunmadığına göre, zaten tapuda kayıtlı olan taşınmazın orman niteliğiyle ... adına
mükerrer olarak tesciline karar verilmiş olması doğru değil ise de; bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün ikinci bendinin (a-b) hükümden çıkarılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/01/2016 günü oy birliğiyle karar verildi.