
Esas No: 2020/112
Karar No: 2020/1046
Karar Tarihi: 16.12.2020
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2020/112 Esas 2020/1046 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki asıl davada “sözleşmenin uyarlanması”, birleşen davada “tazminat” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda, Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesince asıl davada karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Davada Davacı İstemi:
4. Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; 24.06.2008 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında davalıya ait arsa üzerinde bina yapılmasının kararlaştırıldığını, sözleşme gereği davalının arsanın 66/100 hissesini kendi üzerinde bırakıp, 34/100 hissesini müvekkiline kat karşılığı olarak satmayı taahhüt ettiğini, ayrıca davalının üzerine kayıtlı bir taşınmazı da sözleşme kapsamında bedelsiz olarak müvekkiline vereceğini, noterdeki işlemler sırasında masrafların artması üzerine müvekkiline bedelsiz olarak verilecek taşınmazın sözleşme kapsamından çıkarılarak müvekkiline verilecek vekâletname ile direk devredilmesi konusunda anlaştıklarını, arsa sahibinin müvekkiline bedelsiz verilecek taşınmaz ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereği devredilecek arsa payları için vekâletname verdiğini ve devir işlemlerinin yapıldığını, sonrasında arsa sahibinin sözleşme kapsamında yapılan inşaatta eksiklikler olduğu iddiasıyla tazminat davası açtığını ayrıca sözleşme gereği kendisine devredilen taşınmazın tapusunun iptali ya da bedelinin tazmini istemli dava açtığını, davalı tarafından açılan bu dava ile müvekkilinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereği payının çok azaldığını, davalının bu şekilde hile yaparak müvekkilini hataya düşürdüğünü, bu nedenle sözleşmenin uyarlanmasına, aksi hâlde gabin nedeniyle sözleşmenin feshi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Davada Davacı İstemi:
5. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; davalı yüklenicinin inşaatı tamamlamadan bıraktığını, sözleşmeye aykırı işler yaptığını, müvekkilinin sözleşme gereği davalıya vermesi gereken bağımsız bölümlerin tapusunu devrettiğini, davalının müvekkiline ait üç dairede sözleşmeye, imar planına göre eksik ve kusurlu işler yaptığını, eksik ve kusurlu işlerin düzeltilmesi, yeniden yapılması ve kaçak inşaatın imara uygun hâle getirilmesi, iskân izni alınmadığından iskân masrafları için gerekli tadilat projesi bedeli, harç miktarları, taşınmazın iskânı olmadığından elektrik, su doğalgaz kullanımında tarife farklılığı nedeniyle fazladan ödenen bedelin bilirkişilerce belirlenmesinden sonra bu giderlerle ilgili istemlerini ıslah yolu ile talep edeceklerini, davalının inşaatı bitirme süresinin sözleşmeye göre 31.03.2010 tarihi olduğunu, ancak fiilen 22.11.2010 tarihinde teslim edildiğini, bu nedenle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, binadaki eksik ve kusurlu imalat ve işlerin bedeli olarak 31.000TL, sözleşmenin 5. maddesi uyarınca 8.400TL kira bedeli, kiraladığı daireye fazladan ödediği 2.400TL olmak üzere 41.800TL’nin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl Davada Davalı Cevabı:
6. Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının taraflar arasında imzalanan sözleşme uyarınca teslim etmesi gereken binayı gecikmeli olarak, eksikliklerle ve projesine aykırı olarak yaptığını, geç teslim, sözleşmeye aykırılık ve inşaat eksiklikleri nedeniyle tespit yaptırdığını ardından zararın tazmini için dava açtığını, yüklenicinin daha sonra kendisine karşı eldeki davayı açtığını, gabin iddiasına ilişkin olarak hak düşürücü sürenin dolduğunu, davacının yıllardır inşaat yapan tacir olduğunu bu nedenle gabin iddiasında bulunamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen Davada Davalı Cevabı:
7. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereği, davacı arsa sahibinin arsanın 66/100 hissesini kendi üzerinde bırakıp 34/100 hissesini yükleniciye vermeyi taahhüt ettiğini, bu anlaşma içeriğinde ayrıca iş bu dava konusu olan ve sözleşme tarihinde davacı üzerine kayıtlı olan başka taşınmazın da yapılacak inşaat karşılığında müvekkiline devrinin kararlaştırıldığını ve devir yapması için vekâlet verildiğini, vekâletname kullanılarak devir işleminin yapıldığını, ancak arsa sahibinin kötüniyetli olarak devrettiği taşınmaz için tapu iptal ve tescil davası açtığını, inşaatın eksiksiz olarak tamamlandığını, inşaatın iskânının alınmasının davacı arsa sahibine ait olduğunu, aboneliklerin alınmasının da davacının kendisine ait olup bu konudaki taleplerinin de haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
8. Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.04.2015 tarihli ve 2013/128 E., 2015/187 K. sayılı kararı ile; arsa sahibi tarafından yüklenici ve dava dışı Servet Gülger’e karşı açılan tapu iptal ve tescil davasında, davacı ile yüklenici arasında yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince 1965 ada 10 parseldeki yapılacak inşaattaki paylaşımı dengelemek amacıyla devir işleminin yapıldığı, sözleşmede bu parsel belirtilmese de mahkemede bu yönde kanaat hasıl olduğu belirtilerek davanın reddine karar verildiği ve temyiz incelemesinden geçerek kararın kesinleştiği, asıl dava yönünden yüklenici vekilinin, aleyhlerine açılan tapu iptal tescil davası red olunca sözleşmede gabin olgusunun bulunmadığını ve davanın konusuz kaldığını belirttiği, arsa sahibi tarafından açılan tapu iptal davasının red ile sonuçlanması dikkate alındığında gabin iddiasının gerçekleşmeyeceği ve bu iddiadan vazgeçildiği, davalı tarafça bu aşamada kabul beyanında bulunulmuş ise de bunun hakkın kötüye kullanılması yönünde olduğu, sözleşme ifa edilmekle edimlerin yerine getirildiği anlaşıldığından asıl davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, davanın başlangıcında davacının dava açmada haklı oluşu nazara alınarak davacı lehine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesine; birleşen dosya yönünden ise, sözleşmenin 4. maddesi uyarınca teslimin 31.03.2010 tarihinde yapılacağının kararlaştırıldığı, birleşen dosya davalısının teslime yönelik dosyaya delil ve belge sunamadığı, bu nedenle teslimin 22.11.2010 tarihinde olduğunun kabulünün gerektiği, geç teslim nedeniyle davacının 9.240TL kira kaybının oluştuğu, bilirkişi raporuna göre sözleşme gereği eksik ve ayıplı iş tutarının 31.000TL olduğu, davacının dava dilekçesindeki taleplerinin 31.000TL eksik ve ayıplı iş bedeli ve 8.400TL kira bedeli olması da dikkate alınarak, taleple bağlılık gereği bu tutarların birleşen dosya davalısından alınarak birleşen dosya davacısına verilmesine, aynı süre içerisinde kendi oturacağı daire için fazladan ödemek zorunda kalacağı kira bedeline yönelik talebin ise kira tazminatı kapsamında karşılanmış olması nedeniyle bu yöndeki talebin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 15.06.2017 tarihli ve 2015/8562 E., 2017/1824 K. sayılı kararı ile; “…Davacı vekili, taraflar arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, buna göre, yapılacak inşaatta paylaşım oranının arsa sahibi davalıya % 66, müvekkiline % 34 şeklinde kararlaştırıldığını, ayrıca, müvekkili yükleniciye bedelsiz olarak başka bir arsanın tamamının tapuda verildiğini, ancak davalının devredilen arsa için tapu iptal ve tescil davası açtığını, davanın kabul edilmesi halinde gabin oluşacağını ileri sürerek, sözleşmedeki paylaşım oranlarının uyarlanması, aksi halde gabin nedeniyle sözleşmenin feshini ve maddi tazminatın tahsilini; birleşen davada, davacı arsa sahibi vekili, inşaatın projeye aykırı yapıldığı, bunların giderilme bedelinin tespitini, zamanında inşaatın teslim edilmediğini ileri sürerek, eksik ve kusurlu işler bedeli, gecikme tazminatının ve kiraladığı ev için ödediği kira bedelinin tahsilini talep ve dava etmişlerdir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamından, arsa sahibinin açtığı tapu iptal ve tescil davasının reddedilerek kesinleştiği, böylece gabin hususunun gerçekleşmediği, davalı sözleşmenin iptalini kabul etmiş ise de, bu talebinin TMK"nın 2. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle, asıl davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davada, gecikme tazminatı ile eksik ve kusurlu işler bedelinin tahsiline karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı-birleşen davada davalı ... vekilinin tüm, davalı-birleşen davada davacı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2) Birleşen dava dilekçesinde, davacı arsa sahibi, inşaatın projesine aykırı yapıldığı ve bu nedenle yapı kullanma izin belgesinin alınamadığını belirterek, bu aykırılığın giderilme bedelinin tespitini ve bu tespite göre ıslah işlemi yapacağını bildirmiştir. Dosya kapsamında bulunan delil tespit bilirkişi raporunda, onaylı projesinde çatı arası piyesi bulunmadığı halde, yerinde çatı piyesinin yapıldığı belirlenmiş ise de, mahkemece yargılama sırasında buna ilişkin herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır.
Bu durumda, mahkemece, ilgili belediyesinden, dava konusu inşaattaki projeye aykırı imalatların giderilip giderilemeyeceğinin sorulması, giderilebiliyorsa bunun için yapılması gereken iş ve işlemlerin belirlenerek, gerekirse bilirkişi raporu da alınmak suretiyle bunların giderilme bedelinin hesaplatılması, birleşen davada davacı arsa sahibine, bu bedelin tahsili için dava açması için süre verilmesi, dava açtığı takdirde eldeki dava ile birleştirilerek, sonucuna uygun hüküm tesis edilmesi gereklidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, eksik inceleme ile verilen kararın bozulması gerekmiştir,…” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Direnme Kararı:
11. Büyükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.05.2019 tarihli ve 2019/82 E., 2019/214 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında, bozma öncesi kararda da belirtildiği üzere davacının dava dilekçesindeki talebi ile bağlı kalınarak hüküm kurulduğu, davacının dilekçe içeriğinde daha sonra ileri süreceğini beyan ettiği talep yönünden araştırma yapılmasının mümkün olmadığı, kaldı ki söz konusu hususun dava dilekçesinin netice kısmında istenen talepler arasında bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı birleşen davada davacı arsa sahibinin dava dilekçesindeki taleplerine göre, tespit raporunda belirtilen projeye aykırı imalat nedeniyle mahkemece değerlendirme yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle, direnme kararının usulüne uygun olup olmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
15. Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
16. HMK’nın 294. maddesinin 3. fıkrasında ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.
17. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
18. Diğer taraftan, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
19. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
20. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3. maddesi ile bu yönde düzenleme içeren HMK hükümleri, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
21. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle ve kısa karar ile gerekçeli karar arasında tereddüde yol açacak çelişkiler taşımaması ile mümkündür.
22. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) somut olay bakımından uygulanmasına devam olunan 429. maddesine göre, bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden mahkeme tarafları dinledikten sonra Yargıtay bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.
23. Mahkeme bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verdikten sonra da ilk karardan farklı bir karar vermesi de mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması gerekir.
24. Mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara ilişkin hüküm fıkralarında, Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması, kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşullardır.
25. Nihayet direnme kararları, yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir. Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.03.2008 tarihli ve 2008/15-278 E., 2008/254 K.; 21.10.2009 tarihli ve 2009/9-397 E., 2009/453 K. ve 07.05.2014 tarihli ve 2013/4-1121 E., 2014/626 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
26. Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya gelince, yerel mahkemece, ilk kararda asıl davaya ilişkin olarak;
“1-Asıl dava yönünden konusu kalmadığından esasa ilişkin karar verilmesine yer olmadığına,
a)Asıl dosya yönünden Harçlar kanunu hükmünce alınması gereken 27,70TL maktu karar harcından peşin alınan 148,50TL nin mahsubu ile 120,8TL nin talep halinde davacı tarafa iadesine,
b)Asıl dosya yönünden davacı tarafça yapılan ilk dava gideri, posta, Keşif, araç ücreti, bilirkişi gideri toplamı 1.844,5TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
c)Asıl dosya yönünden Hüküm tarihinde geçerli avukatlık asgari ücret tarifesi hükmünce ve taktiren 1.500,00TL avukatlık ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine…” karar verildiği anlaşılmaktadır.
27. Yerel mahkemece direnme kararında ise;
“1-Asıl dava yönünden konusu kalmadığından esasa ilişkin karar verilmesine yer olmadığına,
a-Asıl dosya yönünden Harçlar kanunu hükmünce alınması gereken 44,40TL maktu karar harcından peşin alınan 148,50TL nin mahsubu ile 104,10TL nin talep halinde davacı tarafa iadesine,
b-Asıl dosya yönünden davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
c-Asıl dosya yönünden bozma öncesi ve bozma sonrası asıl dosya yönünden davalı tarafça yapılan 46,00TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
d-Asıl dosya yönünden kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına yürürlükteki avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 2.725,00TL maktu vekalet ücreti takdiri ile davacıdan alınarak davalıya verilmesine,…” şeklinde hüküm kurulduğu, direnme kararının gerekçe kısmında da davacının dava açmakta haklı olduğu nazara alınarak davacı lehine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği belirtildiği hâlde, hüküm kısmında davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı yargılama giderinin davacıdan tahsiline ayrıca davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi dikkate alındığında, usulüne uygun bir direnme kararının varlığından söz edilemez.
28. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca usulüne uygun direnme kararından bahsetme imkânı olmadığı ve ön sorunun bulunduğu kabul edilmiştir.
29. O hâlde usule uygun olmayan direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcınını yatırana geri verilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.