Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/3753
Karar No: 2014/13454
Karar Tarihi: 20.10.2014

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2014/3753 Esas 2014/13454 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2014/3753 E.  ,  2014/13454 K.

    "İçtihat Metni"

    ....
    Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar..... vdl aleyhine 08/03/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 12/12/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 20/10/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

    .....

    KARŞI OY YAZISI

    Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Davaya konu edilen ve davacının yürüttüğü ".. ...." adıyla bilinen soruşturmanın kamuoyunun ilgisi çektiği ve güncel olduğu kabul edilmekle birlikte yayında kullanılan başlık ve haberin içeriği gözetilerek, davacının fotoğrafı da verilerek yapılan yayın gerçek olmadığı gibi, davacıyı bir kesime hedef olarak göstermekte olup, davacının görevi ve..... emsal uygulamaları karşısında davacının kişilik haklarının ihlal edildiği kabul edilerek, uygun bir miktar manevi tazminat hükmedilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan Dairemizin çoğunluğunun onama kararına katılmıyorum. 20/10/2014
    .....

    Davaya konu yazılı yayının tarihi itibariyle ilgili sayfasında kullanılan başlık “... ....’Nİ AKLIYAN RAPORU YOK SAYDILAR” biçimindedir. Alt başlık olarak “bilirkişileri 1,5 yıl beklediler, raporsuz operasyon yaptılar” gibi tanımlamalar kullanılmıştır. 10. sayfada ise “şüphelilerin lehine delil olabileceği gerekçesiyle savcılar bilirkişi raporunu 1,5 yıl bekletti, savcıların ayrıcı 8 kişinin görevlendirildiği bilirkişinin isminin soruşturma evrakına kaydetmedikleri” tanımlamaları kullanılmıştır. Gerek manşet sayfasında gerek ise iç sayfada davacı ve diğer savcıların değişik cephelerden çekilmiş resimlerinin de basıldığı görülmektedir. Davacı taraf yukarıda saydığımız manşet, alt manşet ve metin içindeki ifadelerin kişisel haklarına saldırı teşkil ettiğini belirterek ayrıca görüntünün (cumhuriyet savcısının ayrı ayrı resimlerinin) basılmasının kişisel haklarına saldırı teşkil ettiğini açıklayarak dava açmıştır. İlk derece mahkemesi kararında ana cizgi itibariyle basın özgürlüğüne dayanmış ve haberin güncel olduğu ve benzeri düşüncelerle davacı tarafın davasını reddetmiştir. Sayın çoğunluk ilk derece mahkemesi gerekçesinin yeterli olduğu esasıyla davanın reddine ilişkin kararın onanması yönünde karar vermiştir. Sayın çoğunluğun görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılmamaktayım.
    1-“...... soruşturması sonucu itibariyle ucu siyasallara dayanan ve bu anlamda ne yazık ki savcı-yargıç teminatına aykırı baskıların (salt ülkemiz açısından) doğabildiği bir soruşturmadır. Yabancı ülkede mahkum olan bir kısım soruşturma sanıklarının bulunmasına rağmen ülkemizdeki soruşturmanın kapatılmış olması, buna karşın yabancı ülkedeki soruşturmanın bir takım aşamalardan geçen dosyalarının içeriğine göre soruşturma yapan cumhuriyet savcılarının yargılanmış olması sadece ibret verici olsa gerektir. Korkulan odur ki bu tür gelişmeler yargıda yerleşik bir gelenek haline dönüşmek üzeredir.
    2-İlk derece mahkemesi gerekçesinde dayandığı basın özgürlüğüne ilişkin genel kurallar basın tarafından tersine kullanılamaz. Bu anlamda basın örneğin delil üretemez. Basın sadece bir soruşturmanın açılmasını sağlamak üzere yayın yapabilir, işaret verebilir. Bu anlamdaki yayın dahi kanıt sayılamaz. Basın bu dosyada yabancı ülkede yargı önüne çıkarılan ve yargılama konusu yapılan bir suçun ülkemizde varsa uzantıları hakkında soruşturma yapılmasını sağlamak için yayın yaptığı takdirde basın özgürlüğünü kullanmada iyi niyetlidir ve kamu yararını korumaktadır. Bu olayda ise durum bunun aksine olup soruşturmayı yapan savcılar öncelikle resimleri yayınlanarak hedef haline getirilmektedir.
    Yukarıda belirttiğimiz tanımlamaların soruşturma görevlisi Cumhuriyet Savcısı için suç işlediği izlenimi doğurduğu açıktır. Bu anlamda bir savcı soruşturma yapmak için rapor alıp almayacağı ne basın denetimine tabidir, ne de cumhuriyet savcısının delil toplama teknikleri açısından suçlama konusu edilebilecek bir durumdur. Ayrıca davacı Cumhuriyet Savcısının sanıkların lehine olan rapor veya benzeri belgeleri evraka kayıt edip etmedikleri usul hukukuna ilişkin işlemeler olup yargılamanın her aşamasında denetime tabi işlemlerdir. Oysa davacı bu ithamla açıkça suç işlemekle itham edilmiştir. Üstelik basının bunun doğruluğunu saptama olanağı da yoktur.
    3-Üst hukuk sistemi olarak kabul ettiğimiz ...M tatbikatının gözardı edilmesi son derece yanlıştır. Ünlü “... DAVASI” da ....’da mafya soruşturmasını yapan savcı .... “kibirli” biri olarak suçlanmıştır. Kendisinin mahkeme kararıyla kazandığı tazminatın doğruluğu AİHM tarafından kararlaştırılmıştır. Zira .... göre Caselli’ye yapılan saldırı sadece Caselli’nin kişilik haklarına ilişkin olmayıp Casilli’nin önünde savunma yapacak olan başka insanların hukuksal güvenliğini de sarsan bir saldırıdır. Zira .... kibirli bir savcı ise onun önünde hak arayan insanlar kibirli bir savcının yanlış kararlar nedeniyle haklarına kavuşamayabilir. Bu neden saldırı doğrudan doğruya yargı otoritesinin tarafsızlığının, bağımsızlığının ver güvencesine yapılan bir saldırıdır.
    .....
    Somut olaya geldiğimizde “ŞÜPHELİLERİN LEHİNE OLAN KANITLARI KAYDETMEMEK, RAPORSUZ OPERASYON YAPMAK” suçlaması/yayını en azından onbinlerce soruşturma yapmış en, azından onbinlerce iddianame yazmış, onbinelerce sanığın lehine temyiz dilekçeleri yazmış olan davacının suç işlediği yargısının tescili amacıyla yazılmıştır. Basının bu niteleme/yakıştırmalarını kabul ettiğimiz takdirde veya bir savcıyı “ŞÜPHELİLERİN LEHİNE OLAN KANITLARI KAYDETMEYEN, RAPORSUZ OPERASYON YAPAN” savcı kabul ettiğimiz takdirde günümüzde de ayan beyan görüldüğü gibi yüzbinlerce karara imza atan yargıç ve cumhuriyet savcısının bu kararları hakkında büyük bir şaibe doğmaktadır. Bu durumda sarsılan sadece o savcının itibarı mıdır, yoksa yüzbinlerce kararın üreticisi olan yargı otoritesi midir.?
    4-Yargıç veya savcı eleştiriden elbette muaf değildir. Kusurlu soruşturma teknikleri uygulayan bütün savcılar basın tarafından eleştirilmelidir. Suç işliyorsa yargılanmasının önü açılmalıdır. Bu tür noktaları basın haber-eleştiri-yorum yapabilir. Ancak hiçbir haber-eleştiri-yorumun “aşma” oluşturmaması gerekir. Savcıların doğrudan bazı kayıtları yapmadıkları yönünde bir yargı belirtilmektir. Bu eylem basın özgürlüğü kapsamında değildir. Bütün bunlar davanın kabulünü gerektirmektedir.
    5-Basının “aşması” somut olayda sırf davacı yönünden değerlendirildiğinde çok yoğundur. Bu soruşturmaya ilişkin olmak üzere aynı davalının seri haber-eleştiri yorum yayınlarında haber verme kamu görevinin aştığı anlaşılmaktadır. Örneğin her yayında resim basma ve her yayında evrakta tahrifat tanımlamalarının yapılmış olması davanın kusurunun yoğunluğunu gösterir. Bu kusurun yoğunluğu basın özgürlüğü kullanma anlamında kötü niyetliliği ele verir, moral tahrifatını artırır, hedef göstermede devamlılık getirir. Bir başka yönüyle de aynı tanımlamalar yayın yapmak ve sürekli hedef göstermek yürütülen bir adli soruşturmayı etkilemektir. Bu nedenle basının “aşma” çizgisinin hukuk önünde sorgulanamayacağı hale gelmesi durumunda basın özgürlüğü gün gelip .... anlamında tetikçiliğe dönüşebilir. Konu bu anlamda da değerlendirildiğinde özellikle .... kriterleri yönünüden davacının kişilik hakları yönünde ne denli saldırı altında olduğunu saptamak gerekir.
    Bu nedenle sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 20/10/2014











    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi