3. Hukuk Dairesi 2021/3997 E. , 2021/9390 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen karara karşı Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulmakla; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, Belediyenin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yol üstü ve diğer otoparkları işletme yetkisine sahip olduğunu, davalıya ait ... plakalı aracın 07.12.2017- 29.11.2018 tarihleri arasında bu yerlerden birine park edildiğini, söz konusu park yerinde araç park etmenin ücretli olduğunu gösteren ücret tarifesi tabelalarının olduğunu, davalının 823 TL park ücretini ödemediğini, aleyhine başlatılan icra takibine de haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek takibe vaki itirazın iptaline alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, araç kendisine ait olsa bile aracı otoparka bırakan kişinin kendisi olduğuna dair bir iddia ve ispat bulunmadığını ileri sürerek davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 15.03.2021 tarihli yazısında; aracın davalı tarafından davacının işletmesine ait otoparka bırakılarak sunulan hizmetten davalının faydalandığına, yani davalının saklama sözleşmesinin tarafı olduğunun ispatına ilişkin bilgi ve belge dosya kapsamında bulunmamasına rağmen, Mahkemece, borçlar hukukuna egemen olan sözleşmelerin nispiliği ilkesi göz ardı edilerek açılan davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek; kararın 6100 sayılı HMK" nın 363.maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Dava, saklama sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir. Davalıya ait aracın, davacının otoparkına bırakıldığı noktasında çekişme olmayıp; uyuşmazlık, aracı otoparka bırakan kişinin yani sözleşmenin tarafının davalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Türk Borçlar Kanununun 561.maddesinde saklama sözleşmesi, saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir taşınırı güvenli bir yerde koruma altına almayı üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Tahhüt işlemi olduğundan saklatanın saklananın maliki olması gerekmez. Bir taşınırın malik olmayan zilyedi de saklama sözleşmesi yapabilir.
Türk Medeni Kanununun 6.maddesine göre; kanunda aksi öngörülmüş olmadıkça, herkes hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Buna göre, davalı ile aralarında saklama sözleşmesi bulunduğunu iddia eden davacının bunu ispatlaması gerekir.
Öte yandan, ispat hukukunda, belli bir olaydan belli olmayan bir olay için hakim tarafından çıkartılan sonuçlara yaşam deneyi kuralları ya da fiili karineler denir ( Prof.Dr. Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü Cilt 2; 2001-İstanbul; s. 2006; Prof. Dr. Bilge Umar, Prof Dr. Ejder Yılmaz; İspat Yükü; 2.Bası; İstanbul 1980; s.165 vd). Fiili karine lehine olan taraf, o hususu (vakıayı) ispat etmiş sayılır. Bu durumda karşı tarafın fiili karinenin aksini ispat etmesi gerekir. Zira, doktrinde hemen hemen tüm yazarların birleştiği ve Yargıtay uygulamasında da kararlılık ifade eden ölçüye göre ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer.
Somut olayda, davalı araç maliki, saklatan olmadığı savunmasında bulunmaktadır. Ancak hayatın olağan akışında aracı otoparka bırakan kişinin aracın maliki olduğu kabul edilir. Öte yandan otopark işletmelerinde teamülen kayıt, aracı getiren kişiye göre değil, araç plakası üzerinden yapılır; çoğunlukla aracı getiren kişinin adı dahi sorulmaz. Bunda, saklama ücretinin ödenmemesi halinde saklayanın saklanan üzerinde hapis hakkı (TBK m.580) olması etkilidir.
Olayda, aracın davalı malik tarafından otoparka bırakıldığı yönünde fiili karine bulunduğundan, ispat yükü sözleşmenin tarafının kendisinden başka bir kişi olduğunu iddia eden davalıya aittir. Yapılan açıklamalara göre, Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, usul ve yasaya uygun bulunduğundan Adalet Bakanlığı"nın yerinde bulunmayan kanun yararına temyiz talebinin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Adalet Bakanlığının HMK"nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz talebinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Adalet Bakanlığına iadesine, 30/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.