3. Hukuk Dairesi 2021/3992 E. , 2021/9391 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın reddine yönelik olarak verilen karara karşı Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulmakla; dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının kendisinden buzdolabı, bulaşık makinesi ve ek garanti süresi aldığını ancak ücretini ödemediğini, hakkında başlatılan icra takibine de haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek Mersin 6.İcra Dairesinin 2018/4246 sayılı dosyasına vaki itirazın iptaline alacağın %20"sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, eşyalar için 1.500 TL ön ödeme yaptığını kalanının ise taksitler halinde ödendiğini ve hatta teminat senetlerini de geri aldığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının tacir olması nedeniyle basiretli davranma yükümlülüğünün bulunduğu, senet almaksızın alıcıya teslim edilen malların satış bedelinin ödenmediğini kendisinin ispatlaması gerektiği ve ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 15.03.2021 tarihli yazısında; satıcının malı teslim etmekle bedelini de kabul etmiş sayıldığı, aksini iddia eden satıcının bunu ispatlaması gerektiği belirtilmiş; bu nedenle davaya konu faturanın kapalı fatura mı, açık fatura mı olduğu yönünde bilirkişi incelemesi yapılması, faturanın kapalı fatura olması halinde bedelin peşin ödendiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi, açık fatura olması halinde ise ödeme iddiasını davalının ispatlaması gerektiğinden mahkemece davalıdan iddiasını ispata yarar tüm yasal delilleri sorulup, gerekirse yemin teklif etme hakkı da hatırlatılarak, sonucu dairesinde karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 363. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Dava, satış bedelinin tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptali davasıdır.
Satış sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 207 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK m. 207/2 hükmü gereği, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir adet bulunmadıkça satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Aynı anda ifa kuralının iki işlevi vardır. Birincisi taraflara, karşı tarafın kendi edimini teklif etmeden kendisinden ifa talep edemeyeceğini ileri sürerek ifadan kaçınma (ödemezlik defi) imkanı sağlaması; ikincisi ise edimlerin aynı anda ifa edildiği karinesini oluşturmasıdır.
Türk Medeni Kanununun 6.maddesine göre; kanunda aksi öngörülmüş olmadıkça, herkes hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. İfa, borçluyu kurtaran bir olay olduğu için uyuşmazlık halinde bunun ispatı borçluya düşer.
Yasal olay karinesi, belirli bir hukuksal sonucun doğumu için varlığı gerekli olumlu veya olumsuz olayın gerçekleşmiş olduğunun, var olduğu anlaşılan fakat bir hukuksal sonuçla ilgisi olmayan başka bir olaydan çıkartılmasına olanak veren bir yasa kuralıdır (Prof. Dr. Bilge Umar, Prof. Dr. Ejder Yılmaz; İspat Yükü; 1980 Büyükçekmece; s.167 dipnot 14"de yer alan yazarlar). Yukarıda bahsedilen, TBK" nın 207.maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kanuni karine gereği, malın alıcıya teslimi ile birlikte, bedelinin peşin olarak satıcıya ödendiği kabul edilir. Satıcı tarafından dava dilekçesinde, taraflar arasındaki dostluk münasebeti ve itimat nedeni ile davalıdan peşin para almadığı satışın veresiye yapıldığı ileri sürülmüş, fakat buna ilişkin örf adetten veya bir sözleşmenin mevcudiyetinden söz edilmemiş ise; bu durumda taraflar arasında, satışın ne şekilde yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunduğundan; veresiye sattığını iddia eden davacının malları davalıya veresiye sattığını ve parasının ödenmediğini ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında satışın veresiye yapıldığı hususunda uyuşmazlık yoksa, alıcının satış bedelini sonradan ödediğini ispat etmesi gerekir.
Somut olayda; Adalet Bakanlığının kanun yararına temyiz isteminde, davalının, peşin ödeme savunmasında bulunduğu belirtilmekte ise de; cevap dilekçesi incelendiğinde, davalının, açıkça, bedelin bir kısmını önceden kalanını ise teslimden sonra taksitler halinde tamamen ödediğini ve teminat senedini geri aldığını ileri sürdüğü görülmektedir. Buna göre satışın veresiye yapıldığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Veresiye satışı kabul eden davalı TBK m.207/2"de yer alan aynı anda ifa karinesinden yararlanamaz. Satış bedelini tamamen ödediğini kendisinin ispatlaması gerekir. Davalı veresiye satışı kabul ettiğinden, fatura üzerinde kapalı/ açık fatura incelemesi yapılmasına da gerek yoktur.
Sonuç itibariyle Mahkemece, açıklanan nedenlerle ispat yükü davalıda olmasına rağmen, bu husus gözardı edilerek davacının basiretli davranma yükümlülüğü bulunduğu gerekçesiyle ispat külfeti davacıya yükletilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan Adalet Bakanlığının yerinde görülen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının HMK m. 363/1 hükmüne dayalı kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 30/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.