20. Hukuk Dairesi 2016/14106 E. , 2019/2544 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili 17/04/2014 tarihli dava dilekçesinde; davacının, ... ili, ... ilçesi, Kazımdirik mahallesi, 3767 ada 1 parselde kayıtlı 109, 110, 117 ve 118 nolu 4 adet dükkanı tapuda malik olarak gözüken ..."nin, ... 4. Noterliğinin 14/05/2004 tarih ve 21569 yevmiye numarası ile ..."a verilen vekaletname ile tapuda satın alındığını, davacı ... adına tescil edildiğini, ancak ... adına düzenlenen sahte nüfus kaydı ile temin edilen sahte vekaletname ile adına tescil edildiğinden bahisle, ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/345 Esasında tapu maliki ....tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası sonucunda 07/02/2008 tarihinde 2008/27 K. sayılı kararı ile ... adına kayıtlı olan tapu kaydının iptali ile yeniden... adına tesciline karar verildiğini, kendilerinin iyiniyetli olduğunu ileri sürerek ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde Medeni Kanunun 1007. maddesine dayalı olarak Hazineden taşınmaz değerinin talep edildiğini, ancak dava dilekçesinde 32.000-TL"nin istendiğinden bahisle, bozma sonrasında ıslah yapılamayacağından dolayı asıl değer olan 150.000-TL"den ancak 32.000-TL"nin 11/03/2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı hazineden alınmasına, ıslah isteminin reddine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına dair 03/12/2013 tarihinde 2013/223-541 E.K.sayılı kararı ile karar verildiğini, bu kararın Yargıtay 5. Hukuk Dairesince 08/09/2014 tarihinde onandığını, açılan davanın yukarıda bahsedilen kararda reddedilen kısma ilişkin olduğundan, ıslahı yapılan 118.000-TL maddi tazminatın ilk dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş,
Davalı Hazine vekili cevabında özetle; zamanaşımı ve husumet itirazında bulunduklarını, ayrıca esas yönünden de davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, 118.000,00-TL"nin dava tarihi olan 17/04/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp, davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
Verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar nisbi harca tabi davalardandır.
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E. - 2011/3-629 K. 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E. - 2013/7-31 K. 2013/1481, 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. - 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, dava harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Davalı taraf harçtan muaf olsa dahi dava harcının alınması gerekir.
Ne var ki; davacı vekili dava dilekçesinde belirttiği dava değeri üzerinden nisbi olan dava harcını ödememiş, maktu harç tutarınca peşin harç yatırmakla yetinmiştir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, nisbi harç alınmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Bu durumda mahkemelerce; yürürlükteki Harçlar Tarifesi uyarınca dava değeri üzerinden hesaplanan nisbi harç tutarınca dava harcını ödemesi konusunda davacıya usulünce süre verilip, harcı tamamlanan değer üzerinden hüküm kurulması gerekirken, harcı yatırılmayan dava dilekçesine değer verilerek yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 11/04/2019 günü oy birliği ile karar verildi.