3. Hukuk Dairesi 2014/3474 E. , 2014/7041 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : MANİSA 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/06/2012
NUMARASI : 2012/5-2012/259
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili, davalıların elektrik borcunu ödemediklerinden dolayı, alacağın tahsili amacıyla davalılar hakkında icra takibi başlatıldığını, davalıların borca ve takibe itiraz ettiklerini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, Manisa 2.İcra Müdürlüğünün 2011/1099 sayılı icra dosyası üzerinden yapılan takibe vaki itirazın iptali ile %40 icra-inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, asıl alacak ve fer"ilerinin çok fahiş fiyatlar olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ödeme emrinin 23.09.2011 tarihinde davalılara tebliğ edildiği, icra takibinin 30.09.2011 tarihinde kesinleştiği, takip kesinleştikten sonra 03.10.2011 tarihinde davalı borçlular tarafından borca ve takibe itiraz edildiği, takip kesinleşmesine rağmen icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiği, bu nedenle davacının itirazın iptali davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, HMK.114/h maddesine göre hukuki yarar bulunmadığından davanın dava şartı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktasındadır.
6100 Sayılı HMK.nun 114/h. maddesinde hukuki yarar dava şartı olarak kabul edilmiştir.
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Arslan, Ramazan: aktaran Hanağası, Emel; Davada Menfaat, Ankara 2009, önsözVII).
Öte yandan, bu yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması gerekir (Hanağası, Emel: age., Ankara 2009, s.135).
Öğreti, dava açarken menfaatin (hukuki yararın) bulunması gereğini, "dava şartı" olarak kabul etmiştir. Bu şart, "dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri" olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan "olumlu dava şartları" arasında sayılmaktadır. Bu nedenle, menfaate, "davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, kabule şayan olması) şartı" da denilmektedir(Hanağası, Emel:age., s.19, 20, 21, dipnot 73, 85, 86 ve 87"de belirtilen yazarlar).
Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu"nun 24.11.1982 gün ve 1982/7-1874 E.-914 K.; 5.6.1996 gün ve 1996/18-337 E.-542 K.; 5.2.1997 gün ve 1997/18-797 E.-53 K.; 11.03.1998 gün ve 1998/8-176 E.-217 K.; 20.10.1999 gün ve 1999/14-840 E.-859 K.; 10.11.1999 gün ve 1999/1-937 E.-946 K.; 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E.-458 K.; 29.05.2002 gün ve 2002/2-401 E.-451 K.;17.03.2010 gün ve 2010/3-119 E.- 159 K.; 31.03.2010 gün ve E:2010/11-143, K:2010/196 sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.
Bir davada, menfaat (hukuki yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesi, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle, davada menfaatin varlığı, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)"nin 6.maddesi ve 1982 Anayasası"nın 36.maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü"nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanmaktadır. Dolayısıyla haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence olduğu da söylenebilir.
Bilindiği üzere, davacının dava hakkına sahip olması yeterli değildir. Bundan başka, davanın açılmasında hukuki bir yararın bulunması da gerekir. Buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir (Rechts-schutzbedürfnis). Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır (HGK"nun 24.06.1992 gün ve 1992/1-347 E.-394 K.; 30.05.2001 gün ve 2001/14-443 E.-458 K. sayılı ilamları).
Davacı, mahkemeye başvurup bir ilam almadan başka bir yol ile de, hakkına aynı güvenle kavuşabilmekte ise, artık dava açmakta hukuki yararı yoktur.
Somut olayda, Manisa 2.İcra Müdürlüğünün 2011/1099 sayılı icra dosyası içeriğinden, Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş tarafından davalılar hakkında ilamsız icra takibine geçildiği, örnek 7 ödeme emrinin her iki davalıya 23.09.2011 tarihinde tebliğ edildiği, davalılar vekili tarafından 03.10.2011 tarihinde borç ve takibe itiraz edildiği, icra müdürlüğü tarafından, itiraz süresinde olmamasına rağmen itirazın süresi içerisinde olduğundan bahisle takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar mahkemece, davacının itirazın iptali davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı belirtilmiş ise de, icra dosyasında icra müdürlüğü tarafından 03.10.2011 tarihinde verilen icra takibinin durdurulmasına ilişkin karar mahkemece iptal edilmediği sürece, davacı vekili tarafından icra dosyasıyla ilgili herhangi bir işlem yapılamayacağı, davacının itirazın iptaline ilişkin talebinde haklı olduğu ve davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu anlaşıldığından, mahkemece işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın hukuki yarar yokluğundan reddine dair hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre, davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.