14. Hukuk Dairesi 2014/17075 E. , 2015/834 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı-karşı davalı vekili tarafından, davalı-karşı davacı aleyhine 06.08.2010 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal; davalı-karşı davacı vekili tarafından, davacı-karşı davalı aleyhine 13.09.2010 tarihinde verilen dilekçe ile mecra hakkı tesisi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 21.05.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava elatmanın önlenmesi ve kal, karşı dava Türk Medeni Kanununun 744. maddesine dayalı mecra hakkı tesisi isteğine ilişkindir.
Davacı, 336 ada 64 parsel sayılı taşınmazına komşu 336 ada 65 ve 66 parsel sayılı taşınmazların maliki davalının taşınmazlarını kendisine ait taşınmaz aleyhine genişleterek kullandığını, ayrıca bu alan üzerinde davalıya ait enerji nakil direği ve tellerinin mevcut olduğunu ileri sürerek davalının elatmasının önlenmesine, direk ile tellerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap ve karşı dava dilekçesinde, kal’i istenilen elektrik tesisinin davacının annesi ve babası ile yapılan anlaşma sonrasında yaptırıldığını, davanın reddine karar verilmesini, 336 ada 65 parsel sayılı taşınmazı lehine 336 ada 64 parsel aleyhine mevcut elektrik hattındaki teller ve gerekiyorsa direk için mecra hakkı tesisini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün davacı-karşı davalı vekilince temyizi üzerine Dairemizin 27.09.2013 günlü 2013/8742 Esas, 2013/12273 Karar sayılı ilamı ile özetle taşınmazların sınırında yol bulunması nedeniyle elektrik hat ve kablolarının komşu parsellerden geçirilmeden, genel yoldan geçirilerek elektrik ihtiyacının karşılanması imkanının bulunup bulunmadığının incelenmediği, bilirkişi raporlarında bu hususun değerlendirilmediği, Türk Medeni Kanununun 742. ve 743. maddeleri de göz önünde bulundurularak davalı ve karşı davacının iddiasının gerçekliğinin araştırılması gerektiğinden söz edilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, asıl davanın kabulü ile 336 ada 64 parsel sayılı taşınmazdaki bir direğin kaldırılmasına, davalı-karşı davacının 64 parsele tecavüzünün bulunması sebebi ile müdahalenin men’i talebinin daha önce mahkemece karar verilmiş olması sebebiyle reddine, karşı dava olan mecra irtifakı kurulması yönündeki talebin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-karşı davalı vekili ve davalı- karşı davacı vekili temyiz etmişlerdir.
Asıl dava davacının 336 ada 64 parsel sayılı taşınmazına davalının elatmasının önlenmesi ve direk ile tellerin kaldırılması isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verildiği halde yalnızca 64 parsel sayılı taşınmazdaki direğin kaldırılmasına karar verilmiş, davalı-karşı davacının müdahalede bulunduğu, fen bilirkişi krokisinde “A” ile gösterilen bölüme ilişkin olarak daha önce mahkemece karar verilmiş olduğundan söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün hangi hususları kapsayacağı 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtilmiştir. Ayrıca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir.
Bu durumda bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hüküm olduğundan tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerekir. Mahkemece bu husus gözetilmeden fen bilirkişi tarafından hazırlanan 19.02.2014 tarihli krokide “A” ile gösterilen bölüm bakımından da elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken daha önce karar verildiğinden söz edilerek bu konudaki talebin reddine şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 22.01.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.