1. Hukuk Dairesi 2013/19882 E. , 2015/5936 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BAKIRKÖY(KAPATILAN) 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/09/2013
NUMARASI : 2013/22-2013/45
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 21.04.2014 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat P... K... ile temyiz edilen vekili Avukat B... A... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, davalı kardeşi Hüseyin"in diğer davalı şirketin ortağı ve mesul müdürü olduğunu, mirasbırakan babası K... İ...."nun davaya konu taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, geriye kalan mal varlığının da murisin hastanede yattığı sırada ölümünden kısa bir süre önce vekaleten davalı şirkete muvazaalı olarak temlik ettiğini, vekaletnamenin düzenlendiği tarihte 69 yaşında olan murisin tam teşekküllü bir hastaneden sağlık raporunun alınmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve muris adına tescil isteminde bulunmuştur.
Davalılar, satışların gerçek olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu muris K.... İ... adına kayıtlı olan 1806 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 111/24000 paynın muris tarafından 28.01.2002 tarihinde davalı Hüseyin"e, 3387 parsel sayılı taşınmazdaki 1/4 payın ise vekili H.. İ.. tarafından 24.09.2008 tarihinde davalı şirkete, 2078 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 1651/2400 payında yine vekili H.. İ.. tarafından 22.09.2008 tarihinde davalı şirkete, 2976 ada 4 parsel sayılı taşınmazdaki 548/912 payında aynı şekilde vekil H.. İ.. tarafından 28.09.2004 tarihinde davalı şirkete, 2192 parsel sayılı taşınmazdaki B-1.Blok 18 numaralı bağımsız bölümün de vekil F... K... tarafından 01.04.2008 tarihinde davalı Hüseyin"e satış suretiyle temlik edildiği; 2201 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 267/2400 payın
İ... kimya şirketi adına kayıtlı iken, şirket adına vekil K... İ... tarafından 28.01.2002 tarihinde davalı H.. İ.."ya satış suretiyle devredildiği, anılan parselin imar parseli olup, öncesini teşkil eden 306 parsel sayılı taşınmazdaki murise ait olan 84/3360 payın muris tarafından 08.11.1985 tarihinde davalı şirkete bizzat satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesinde ileri sürülen iddialar ve dilekçe içeriğinden, davanın muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olduğu görülmektedir.
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden 1806 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 111/24000 paynın muris tarafından davalı H.. İ.."ya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenmek ve bu olgu benimsenmek suretiyle anılan parsel yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. REDDİNE.
Nevarki, dava konusu 2201 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden, çekişmeli taşınmazın öncesini teşkil eden 306 parsel sayılı taşınmazdaki murise ait olan 84/3360 payın davalı şirkete temlik edildiği, temlik tarihinde mirasbırakanın, eşi ve çocukları ile arasında herhangi bir sorun bulunmadığı, onlardan mal kaçırmasını gerektiren özel bir durumun olmadığı gözetildiğinde, mirasbırakanın 2201 ada 3 parsel sayılı taşınmazın geldisini teşkil eden 306 parsel sayılı taşınmazdaki payını ölümünden uzun süre önce 08.11.1985 tarihinde davalı şirkete satış suretiyle temlikinde, mirasçılarından mal kaçırmak niyetiyle hareket ettiğinin söylenemeyeceği açıktır.
Öte yandan, 1806 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 111/24000 payın temlikinin bizzat muris tarafından yapıldığı, bu taşınmaz dışındaki diğer dava konusu taşınmazların temliklerinin ise vekil eliyle yapıldıkları, ancak mahkemece vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedeni yönünden hükme yeterli inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Hal böyle olunca, somut olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, 2201 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden, miras bırakanın, temlikte bulunurken mirasçıdan mal kaçırma amacının bulunmadığı, olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı gözetilmek suretiyle, anılan parsel yönünden açılan davanın reddine; mirasbırakan tarafından vekil eliyle temlik edilen davaya konu 3387, 2078 ada 3, 2976 ada 4 parsel sayılı taşınmazlar ve 2192 parsel sayılı taşınmazdaki 18 numaralı bağımsız bölüm yönünden yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ve yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.