3. Hukuk Dairesi 2014/7413 E. , 2014/7196 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen yargılamanın yenilenmesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı dava dilekçesinde, maliki olduğu dairenin bulunduğu sitenin iki parselden oluşması ve iki parselde ayrı ayrı yönetici olması gerekmesine rağmen, tek bir yöneticinin (davalının) görev yapmasına dayandığı, dosyadaki evraklardan da 3042 ve 3043 sayılı parsellerin iki ayrı parsel oldukları, dosyaya celb edilen kat malikleri kurulu kararından 26/09/2004 tarihinde alınan davaya konu kararın (su deposunun yenilenmesi, kalorifer kazanı ve yakıt tanklarının değerlendirilmesi, kullanılmayan yakıt tank ve kalorifer sistemlerinin satılması yönündeki) yerinde olmadığı ileri sürülerek uygulamaların yasal zeminde oluşturulması talep ve dava edilmiştir.
Ümraniye Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 2006/746-760 sayılı ilâm ile Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, Yargıtay incelemesi sonucu Ümraniye Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/181 sayılı esasına kayıt edilmiştir.
Bilahare davacı tarafından 19.11.2009 tarihli dilekçe ile Ümraniye Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/746-760 sayılı dava dosyası için yargılamanın iadesi istenilmiş, mahkemece, yargılamanın iadesi talebi kabul edilmiş, her iki parsel için ayrı ayrı yönetim planları bulunduğu gerekçesi ile Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu, bilirkişi raporuna göre davacının 26.09.2004 tarihli genel kurul toplantısına katılıp olumlu oy kullandığı gerekçesi ile isteğin esastan reddine karar verilmiş (... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/941-1047), bu hüküm de Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
Yine, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/181 Esasına kayıtlı dosyada ise hakim Sulh Hukuk Mahkemesinin yargılamanın iadesini kabul edip yapılan yargılama sonucunda davayı esastan reddettiği, bu ret kararınını kesinleşmesi sonucunda uyuşmazlığın çözümlendiği, bu davanın konusunun kesin hükümle çözümlendiği gerekçesi ile konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı cihetine gidilmiştir.
Bu kere davacı ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/941-1047 sayılı dosyasına 04.07.2012-04.12.2012-23.01.2013 tarihli dilekçeler ile itiraz etmekte ve mahkemece, bu itirazlar tavzih kabul edilerek ve yerinde olmadığı gerekçeleri ile taleplerin reddine karar verilerek en son dosya Dairemize gönderilmiş bulunmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 28/03/2012 tarih 2011/2-890 Esas-2012/239 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile çözümlenmemiş olması dava şartıdır. (HMK madde 114/1-i) Bu şart, olumsuz dava şartı olarak adlandırılır.
Kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, arasındaki uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez.
Dava konusu uyuşmazlık hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz.
Kesin hüküm de, aynı konuda daha sonra açılan davada kesin delil oluşturur (Baki Kuru, age., C. II, s. 2034 vd).
Kesin hüküm, şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm, olmak üzere ikiye ayrılır.
Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Bazı son kararlar verildikleri anda kesindirler (Örneğin HUMK. m. 427; HMK. m. 361).
Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme yoluna gidilip de bu istem reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir.
Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir.
Maddi anlamda kesin hükmün koşulları HMK’nun 303/1 maddesinde açıklanmıştır. Birinci dava ile ikinci davanın müddeabihlerinin (konusunun), dava sebeplerinin (vakıaların) ve taraflarının aynı olması maddi anlamda kesin hüküm oluşturur.
Kesin hüküm, ilk önce (hükmü veren mahkeme de dahil diğer bütün) mahkemeleri bağlar. Yani mahkemeler, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdırlar; aynı davayı bir daha (yeniden) inceleyemezler (kesin hüküm itirazı) ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar (Baki Kuru, a.g.e., C. V, s. 5051- 5053).
Somut olayda; davacı, aynı sebeplere dayanarak, açmış olduğu davalar yukarıda açıklandığı şekilde redle sonuçlanmış ve bu ret kararları onanmak suretiyle kesinleşmiştir. Dolayısıyla, uyuşmazlık hakkında verilen karar şekli ve maddi yönden kesinleşmiştir. Kesinlik kazanan bir hükmün sonuçlarının ortadan kaldırılması şartların oluşması halinde ancak yargılamanın iadesi ile mümkündür. Bunun dışında hükmün sonuçlarını ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bu yola dahi müracaat edildiği ve verilen kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda açıklanan nedenlerle temyiz, karar düzeltme ve hatta tavzih niteliğinde bulunmayan davacı taleplerinin REDDİNE, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.