8. Hukuk Dairesi 2018/4596 E. , 2019/1642 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün taraf vekillerince tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine duruşma istemi gider tamamlanmadığından reddedilmiş olmakla, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı, paydaşı olduğu 79 ada 16 parsel sayılı taşınmazda bulunan dükkan niteliğindeki 1 numaralı bağımsız bölümün, diğer paydaş olan davalı ablası tarafından muvazaalı şekilde ve düşük bedelle kiraya verildiğini, kendisine pay verilmediğini ileri sürerek 15.07.2007 tarihinden dava tarihine kadar 109.253 TL ecrimisile ve depozito olarak alınan 16.000 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, derdestlik itirazında bulunarak davacının gönderilen kira bedellerini aldığını, buna göre kira sözleşmesine icazet veren davacının husumeti kiracıya yöneltmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle ecrimisil isteğinin kabulüne, delil elde edilemediği gerekçesiyle de depozito bedeli ile ilgili isteğin reddine dair verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, ecrimisil ve davalı tarafından alındığı iddia olunan depozito bedelinin faizi isteklerine ilişkindir.
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli, 79 ada 16 parsel sayılı taşınmazda bulunan dükkan vasfındaki 1 numaralı bağımsız bölümün 1/3 payının davacı, 2/3 payının davalıya ait olduğu, ecrimisil istenen dönemde taşınmazın davalı tarafından kiralanmak suretiyle kullanıldığı, davacının ikame ettiği ve ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/33 Esasına kayıtlı davanın aynı konu ve nedene dayalı olarak davacının dava konusu taşınmazın davalı tarafından düşük bedelle kiralandığından bahisle kira miktarının tespiti ile 1/3 payının kendisine ödenmesine karar verilmesini istediği, mahkemece asıl davanın reddine karar verilmesine rağmen Yargıtay 3.Hukuk Dairesi"nin 12.02.2012 tarihli ve 2011/21673 E., – 2012/6265 K sayılı kararı ile " paydaş oldukları taşınmazı kiraya veren paydaş, diğer paydaşlara paylarına düşen oranda kira parasından vermek zorundadır. Paylı malı kendi malıymış gibi kiraya verip, kira paralarını tahsil eden paydaştan, diğer paydaşın kendi hissesine düşen kiraların tahsili için açacağı davada bir vekaletsiz iş görme ilişkisi bulunduğundan, Borçlar Kanunu"nun 414.maddesi hükmü uygulanır. Davalının bu yeri kiraya verip parasını almış olması davanın açılması için yeterlidir. Davacının ayrıca davalı paydaşı intifadan men ettiğini ispat etmesine gerek yoktur. Kaldı ki, davadaki istemin ecrimisil olarak kabul edilmesi halinde bile kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerde intifadan men koşulunun aranmasına gerek yoktur. Mahkemece yapılacak iş, delillerin değerlendirilmesi suretiyle davacıya verilmeyen bir kira parası farkı varsa bunun tespitiyle kiraya veren davalı paydaştan tahsili olmalıdır ..." gerekçesi ile asıl davaya yönelik temyiz itirazları kabul edildiği, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 16.01.2013 tarihli ve 2012/290 E., – 524 K sayılı karar ile 12,041 TL alacağın davalı ..."den yasal faizi ile tahsiline karar verildiği, kararın temyiz aşamasında olup kesinleşmediği, davacının dava dilekçesi ile davalıya verildiğini ileri sürdüğü depozito bedelinin tahsilini istediği, daha sonra kiracının taşınmazı terkettiği gerekçesiyle alındığı ileri sürülen depozito bedelinin faizini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Paylı mülkiyet üzere kayıtlı olan taşınmazın kiraya verilmesi önemli idari tasarruflardan olup kira sözleşmesinin geçerli olması pay ve paydaş çoğunluğunu sağlamasına bağlıdır.
Ancak, sözleşmenin tarafı olmayan paydaş kira sözleşmesini benimseyebilir bu halde sözleşme geçerli hale gelir.
Eldeki davada ise kira sözleşmesinin paydaş çoğunluğunu sağlamadığından geçersiz olduğu ve taraflar arasında görülen diğer dava dosyalarından da davacı tarafın sözleşmeyi benimsemediği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından açılan ve ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/290 E., – 524 K sayılı kararı ile görülen davada verilecek nihai kararın eldeki davayı ecrimisil istenilen dönemler ve miktarlar bakımından etkileyeceği açıktır.
Hal böyle olunca HMK"nin 165/1 maddesi gözetilerek anılan davanın kesinleşmesinin beklenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
2. Davacı, 25.11.2011 tarihli dilekçesi ile işgal tarihinden dava tarihine kadar saptanacak ecrimisilin karar altına alınmasını istemiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 15.07.2007 ila 14.12.2011 tarihleri arasında ecrimisil hesaplandığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; dava tarihi de gözetilerek 25.11.2011 tarihine kadar belirlenecek ecrimisile karar verilmesi gerekirken dava tarihinden sonraki dönem için hesaplanan ecrimisilin hüküm altına alınması isabetizdir.
3. Kabule göre de; davacının işgal tarihinden itibaren faiz isteği gözönüne alınarak faize karar verilmiş olması doğru ise de dönemler itibariyle belirlenen ecrimisile her dönemin sonunda itibaren tahakkuk edecek kademeli faize karar verilmesi gerekirken işgal tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1), (2) ve (3) numaralı bentlerde yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden, Kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 19/02/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.