1. Hukuk Dairesi 2014/6074 E. , 2015/6170 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADANA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/12/2013
NUMARASI : 2012/51-2013/602
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve kullanma biçiminin belirlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekilleri tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve kullanma biçiminin belirlenmesi istemlerine ilişkindir.
Davacı, 1/2 payla malik olduğu 226 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tamamının diğer 1/2 pay sahibi davalı tarafından 28/08/2008 tarihinden itibaren oturmak ve bir kısım yerlerini kiraya vermek suretiyle kullanıldığını, taşınmazın tüm gelirinden kendisi yararlandığı gibi, payına isabet eden bedeli ödemediğini, taşınmazdan kullanma ve yararlanma hakkına engel olduğunu, ikaz ve ihtarlarından sonuç alamadığını ileri sürerek, paya vaki elatmanın önlenmesine, 28/08/2008 tarihinden dava tarihine kadar olan dönem için belirlenecek ecrimisilin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsilini, yararlanma ve taşınmazı kullanma şeklinin hakim tarafından belirlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın 1.katının kendisi tarafından yıllardır oturmak suretiyle kullanıldığını, ikinci katın anahtarının davacıya verilmesine rağmen uzun zamandır boş olduğunu, zemindeki işyerlerinin ise kiraya verildiğini, 8/A’daki dükkana tarafından 13.600-TL masraf yapıldığını, yoklama fişindeki kira bedelleri dikkate alındığında bu durumda davacıdan alacağının bulunduğunu, bu nedenle ecrimisil yönünden davanın reddi gerektiğini, taşınmazda kendisinin de payı bulunduğundan elatmanın önlenmesi talebinin de yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı payına vaki elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne, ecrimisil talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, dava konusu 226 ada 5 parsel sayılı ev ve avlu vasıflı, üzerinde iki dükkan ve iki mesken olan taşınmazda, davalı ve davacının 1 /2 payla malik oldukları anlaşılmaktadır.
Dava konusu taşınmazın, ikamet olarak kullanılmak ve kiraya verilmek suretiyle davalının tasarrufunda olduğu keşfen ve davalı beyanı ile belirlenmek suretiyle paya elatmanın önlenmesine ve ecrimisil isteminin kısmen kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde bulunmadığından reddine.
./..
Davacının temyiz itirazlarına gelince; dava dilekçesi ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinin yanında, dava konusu taşınmazın kullanma ve yararlanma şeklinin hakim tarafından belirlenmesi de istenmiştir.
Bilindiği üzere, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda paylı mülkiyet, yasanın 688 ile 700. maddelerinde düzenlenmiş, düzenlemede genellikle 1926 tarihli, önceki yasa hükümleri dikkate alınmış, "Yönetim ve Tasarrufa" ilişkin bazı konularda açıklık sağlanmış, bu arada 693. madde ile de önceki yasadan farklı bir yasa hükmü getirilmiştir.
Sözü edilen maddede aynen "Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir. Uyuşmazlık halinde yararlanma ve kullanma şeklini hakim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir. Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşlara temsilen sağlayabilir" ifadelerine de yer verilmiştir. Önceki yasada bu maddeyi tam olarak karşılayan bir hüküm mevcut değildir. Özellikle, hükümet gerekçesinde değinildiği gibi, maddenin ikinci fıkrası ile paydaşlar arasında, paylı malı kullanma ve bu maldan yararlanma şekliyle ilgili olarak ortaya çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde hakimin yetkili olduğu; bu bölünmenin paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle bölünme biçiminde mümkün olacağı dile getirilmiştir.
Maddede hakime tanınan yetki, paylı malın yer itibariyle oldugu kadar, zaman bakımından da bölünebileceği esasına dayandırılmıştır.
Yasanın paylı mülkiyete ilişkin hükümleri bütün olarak incelendiğinde, 688. maddeden, 695. maddeye kadar, paylı taşınmazda yönetim, tasarruf, yararlanma, koruma, giderlere katılma ve bu konularda paydaşlarca verilen kararların etkisi düzenlenmiş, bu suretle paydaşların mülkiyet haklarını bir çekişmeye meydan vermeden, uyum ve düzen içerisinde kullanmaları amaçlanmıştır. Böyle bir amacın gerçekleşme olasılığı bulunmayan hallerde, sorunlu paydaş yönünden paydaşlıktan çıkarma (Md. 696, 697), nihayet paylı mülkiyetin sona ermesi (Md. 698-699) düşünülmüştür. Görüldüğü üzere yasa koyucu, öncelikle, kimi halde devamı zorunlu paylı mülkiyet ilişkisinin ayakta tutulmasına özen göstermiş, paydaşlık ilişkisinin ve paydaşlığın sona erdirilmesini son çare olarak amaçlamıştır.
Yasanın bu amacı 693/2. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, mülkiyet çekişmesi ve sorunu olmayan paylı taşınmazlarda, kullanma ve yararlanma biçimi yönünden hakimin müdahale zorunluluğu bulunduğu tartışmasızdır.
O halde hakim, paydaşlık ilişkisinin devamında fayda ve zorunluluk olan hallerde, paydaşların sicilden kaynaklanan haklarını ihlal etmeksizin, diğer paydaşların hakları ile bağdaştığı ölçüde, somut olayın özelliğini, taşınmazın konumunu, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetlerini, tarafların ihtiyaç ve gereklerini gözetmek suretiyle paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibariyle paydaşlar arasında ne şekilde bölünebileceğini saptayıp buna göre karar vermek durumundadır.
Bunun için de, taşınmaz başında keşif yapılarak, uzman bilirkişilerden açıklanan ölçütleri yansıtan, paylı taşınmazın zaman ve yer olarak bölünme biçimini belirleyen, çeşitli seçenekleri içeren rapor alınması, bunlardan en uygun olanına hükmedilmesi gereklidir.
../...
Hâl böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak taraflar arasındaki kullanım ve yararlanma biçiminin belirlenmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken bu hususun gözardı edilmesi doğru olmadığı gibi; elatılan taşınmazın keşfen belirlenen değeri üzerinden harç tamamlandığına göre, taşınmazın değeri ve hükmedilen ecrimisilin toplam değeri üzerinden harç ve yargılama giderlerinin hesaplanmaması ve hükmedilen ecrimisilin dava dilekçesi ile talep edilen 10.000-Tl’lik kısmına dava tarihinden, bakiye kısmına ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmemesi de isabetsizdir.
Tarafların temyiz itirazları açıklanan yönler itibarıyle yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.