20. Hukuk Dairesi 2015/3739 E. , 2016/1197 K.
"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili 09/07/2012 tarihli dilekçesi ile; davacının ... köyü, ... mevkii 36 ada 48 parselde kayıtlı 13010 m² taşınmazı tapu siciline güvenle iktisap ettiğini, ancak 2011 yılında yapılan yenileme çalışmasında taşınmazın 136 ada 48 parsel numarası ve 10531 m² yüzölçümüyle tespit gördüğünü, meydana gelen 2478 m² kayıp nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini bildirerek, şimdilik 10.000,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi isteminde bulunmuş, daha sonra ıslah ile talebini 81.789,00.-TL"ye yükseltmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, 81.789,00.-TL tazminatın 10.000,00.-TL"sine dava tarihinden itibaren; 71.789,00.-TL"sine 13/12/2013 ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesine göre davanın kabulüne karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
Davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken, öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmazda; başka deyişle, tarım alanlarında net gelir esas alınarak; arsa niteliğindeki taşınmazlarda ise, emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtayca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3 E. - 1998/1 K. sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Taşınmaz imar planı kapsamında değilse, yer altı hizmetleri ile belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı ilgili yönetimlerden sorulmalıdır.
Yapılan araştırma sonunda, taşınmazın arazi olduğu saptanacak olursa; değeri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde, ekilecek ürünler ve bu ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar gözönünde tutularak, net gelirin hesaplanması ve bilimsel yolla değerinin bulunması, bedel tespitinde etkisi olan diğer tüm unsurlar dikkate alınarak her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirtilip dayanakları gösterilmek suretiyle saptanması; arsa niteliğinde olduğu belirlendiği takdirde de değerinin, değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gereklidir.
Somut olayda; dosyaya getirtilen yazılardan,14/11/2013 tarihli olanında taşınmazın imar planı ve mücavir alan sınırı dışında kaldığı; 15/11/2013 tarihli yazıda uygulama imar planı dışında, mücavir alan içinde olduğu, 27/11/2013 tarihli olanında ise belediye su hizmetlerinden yararlanmadığı açıklanmıştır.
Taşınmaz tapu kaydında susuz tarla olarak kayıtlıdır. Mahkemece önce arazi olduğu kabul edilerek, 4899 m²"sinin susuz bağ; kalan kısmın boş tarla olduğu esasına göre rapor alınmış, daha sonra arsa kabul edilerek rapor alınmış ve ikinci rapor hükme esas kabul edilmiştir. Ancak, ikinci raporda da dava tarihi olan 2012 yılına göre değer tespiti yapılmıştır. Oysa, davacı taşınmaza satış yolu ile 11/12/2002 tarihinde malik olmuş, 1966 yılındaki arazi kadastrosunda 13010 m² olarak ölçülen taşınmaz, 15/11/2011 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edilen uygulama kadastrosunda 10531 m²"ye düşürülmüş, dava da bu nedenle oluşan zararın tahsili için açılmıştır. Bu durumda, davacı yönünden zararın gerçekleştiği tarih, taşınmaza malik olduğu tarih, yani satın alma tarihidir ve değerlendirmenin de bu tarihe göre yapılması gerekir.
O halde, öncelikle, taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla, belediye imar planı içinde olup olmadığı, değilse belediye veya mücavir alan sınırları dahilinde bulunup bulunmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı ve etrafının meskun olup olmadığı hususları ilgili Belediye Başkanlığından sorularak niteliği belirlenip, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, yukarıda anlatılan yönteme göre ve satın alma tarihi itibarıyla değer tespit edilmesi için; yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren, bilimsel verileri içeren rapor alınmalı ve oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Eksik araştırma ve yetersiz bilirkişi raporuyla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/02/2016 günü oy birliği ile karar verildi.