10. Hukuk Dairesi 2015/14832 E. , 2018/11065 K.
"İçtihat Metni".......
Davacılar, ödeme emirlerinin iptali ve kuruma karşı borçlu olmadıklarının tespitini istemiştir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi; “menfi tespit” niteliğindeki ödeme emrine itiraz/ödeme emrinin iptali davasının yedi günlük hak düşürücü süre içerisinde açılması zorunlu olduğu gibi, kendisine ödeme emri gönderilen borçlunun itirazları da üç nedenle sınırlandırılmıştır. Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanunun 58.maddesine göre; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi (7) gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtiraz etmezse borç kesinleşmiş olur.
Diğer taraftan 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca da süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi de maddede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir. Bu bağlamda, borçtan dolayı cebren tahsile geçmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödemeye çağrı yazısının “ödeme emri” nin tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “ödeme emri” çıkarılmadan ve icra takibi kesinleştirilmeden haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırıdır.
Somut olayda ise 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacılardan ... adına düzenlenmiş ve anılan Yasanın 58. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması, yapılan bu tebligatın ödeme emri niteliğinde olmayıp, borç bildirim yazısından ibaret bulunması karşısında, davanın menfi tespit davası olarak kabul edilmesi gerekirken, yazılı biçimde ödeme emirlerin iptaline hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Diğer taraftan, davacılar ile dava dışı ......aralarında 18.02.1999 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşme kapsamında yapılacak olan A ve B Blok inşaatlarından arsa payı sahipleri davacılara dairelerin verilmesinin ve bu konuda yapılacak işlemler bakımından dava dışı adı geçen müteahhitlere vekâlet verilmesinin kararlaştırıldığı, ne var ki ilerleyen dönemlerde vekâlet yolu ile verilen yetkilerin azilnameler ile kaldırıldığı, davalı Kurumun ise anlaşıldığı kadarıyla, dava dışı ...... adına tescili yapılmış olan işyerinin prim borçları nedeniyle 2002 yılından 2010 yılına kadar takip yapılsa da herhangi bir tahsilat yapılamadığı, ara ara yapılandırmaların varlığı olsa da ödemenin yapılmaması üzerine davacılar hakkında tüm ödeme emirleri tevhit edilerek, davacılara yönelik ödeme emirleri tanzim edildiği, mahkemece, davacıların arsa sahibi olup, işveren sıfatlarının olmadığı kabul edilerek yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmakta ise de verilen kararın eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından mahkemece, öncelikle yapılması kararlaştırılan inşaat işyerine ilişkin işyeri dosyasının celbi ile asıl işverenin kim olduğu hususu belirlenmeli, bu kapsamda müteahhitler olan......... adına işyeri tescilinin yapılıp yapılmadığı hususu ile, her iki blok yönünden tescilin olup olmadığı, bu şekilde bir tescilin yapılmamış ise nedeninin araştırılması, işyerinden bildirimleri yapılan sigortalıların varlığı ile gerekirse beyanlarının alınmasından sonra, inşaat işyerine ilişkin olmak üzere gerçek işverenin, dolayısıyla kuruma karşı prim borçlusunun kim olduğunun belirlenmesi, bu bakımdan, davadış.....2010 yılında kuruma verdiği dilekçede belirtmiş olduğu iddianın irdelenmesi bakımından, öncelikle sözleşmenin 2001 yılında sona erip ermediği hususu ile 2001 yılından sonra yapı sahiplerinin hangi blok veya bloklarda sigortalı çalıştırdıkları, bu konuda Kurumu haberdar edecek şekilde bir işyeri devir olgusunun varlığı, kamu kurum ve kuruluşlarında herhangi bir kayıtlı belgenin varlığı, başka bir deyişle postane, ...... aboneliklerinin alınması aşamasındaki beyanlar ve belgeler ve başvuruların kim tarafından yapıldığı hususları ile bu konudaki tüm bilgi ve belgelerin toplanması sonucunda elde edilecek delillere göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen hukuki ve fiili olgular gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 25.12.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.
......