3. Hukuk Dairesi 2014/4876 E. , 2014/7655 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADANA 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2006
NUMARASI : 2004/1106-2006/570
Taraflar arasında görülen sebepsiz zenginleşme davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; muris İrfan .in sağlığında Seyhan ilçesi İstiklal Mahallesi.ve .. parsellerde adına kayıtlı taşınmazları muvazaalı olarak davalı Yusuf .a devirettiğini, murisin ilk eşinden olma çocukları olan diğer davalıların ise muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ve tescil davası açtıklarını, Adana Asliye 1.Hukuk Mahkemesi"nin 1997/312 Esas sayılı dosyasında görülüp karara bağlanan dava ile taşınmazın davalı Yusuf. adına olan malikhanesinin iptali ile 1/9"şar hissenin davalılar adına kayıt edildiğini, kalan hissenin ise davalı Yusuf .üzerinde bırakıldığını, ancak mahkeme hakimince veraset ilamının yanlış değerlendirilerek veraset ilamında belirtilen 12 pay yerine 9 pay kabul edilerek davalılara 1/9"şar pay verildiğini, bu suretle murisin ikinci eşi olan davacının ¼ olan miras hakkının yok sayıldığını, bu şekilde daha fazla paya sahip olan davalıların taşınmazı 07.05.2004 tarihinde üçüncü şahsa devir ederek, sebepsiz zenginleştiklerini, davalı A.. B.."nın ise mahkeme hakiminin yapmış olduğu hatadan sorumlu olduğunu belirterek, şimdilik 15.000 TL"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Bir kısım davalılar vekili cevabında; davaya konu edilen taşınmazda davacının malik sıfatı bulunmadığını, bu nedenle taraf ehliyetinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı A.. B.. vekili cevabında, sebepsiz zenginleşen kişilerin diğer davalılar olduğunu A.. B..nın sebepsiz zenginleşme olayıyla bir ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, A.. B.. aleyhine açılan davanın reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda; davacı, bir kısım davalılar aleyhine sebepsiz zenginleşmeye dayanan alacak davası, davalı A.. B.. aleyhine ise hakimin sorumluluğuna dayanan tazminat davası açmış ise de; öncelikle, davacının taraf sıfatının (aktif husumet ehliyetinin) bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı), kural olarak, o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme, dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır. Diğer bir ifade ile sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.
Görüldüğü üzere, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için defi değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu"nun 23.06.2004 gün ve 2004/4-371 E. 2004/375 K.; 18.04.2007 gün ve 2007/5-233 E., 2007/221 K.; 04.03.2009 gün ve 2009/10-34 E. 2009/104 K.; 04.11.2009 gün ve 2009/2-402 E., 2009/484 K.sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Görülmektedir ki, öncelikle ortada dava konusu edilmeye uygun bir hak bulunmalı ve dava, o hakkın sahibi durumunda olan ve dava ehliyetine sahip bulunan kişi tarafından açılmış olmalıdır.
Somut olayda, muris İrfan ..sağlığında adına kayıtlı .. ve..nolu parselleri muvazaalı olarak davalı Yusuf.. a devir etmiş, murisin ilk eşinden olma çocukları diğer davalılar ise (F.. G.., A.. T.., İ.. G.., Y.. E..) Yusuf ... aleyhine, muvazaa nedenine dayalı tapu kaydının iptali ve tescil davası açmışlardır.
Adana 1.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 1997/312 Esasında görülüp karara bağlanan dava ile . ve . nolu parsellerin Yusuf .. adına olan tapu kaydının iptali ile 1/9"şar hissenin ayrı ayrı davalılar adına kayıt ve tesciline, kalan hissenin ise davalı Yusuf . üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında, murisin ikinci eşi olan davacı,davaya konu .. ve .. nolu parsellerin ilk oluşumundan itibaren maliki olmadığı gibi, eşi tarafından damadı Yusuf .."a muvaazalı olarak deviredilen taşınmazlar hakkında tapu iptal tescil davası açarak mülkiyet hakkı da kazanmış değildir. Bu durumda taşınmazda hiç bir suretle hak sahibi olmayan davacının, davada taraf sıfatının bulunmadığı sabit olmasına rağmen,yanılgılı değerlendirme ile davacının taraf sıfatının bulunduğu kabul edilerek, kısmen kabul kararı verilmesi, doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.