4. Hukuk Dairesi 2013/18856 E. , 2014/14086 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/03/2013
NUMARASI : 2011/422-2013/126
Davacı O.. A.. vekili Avukat U.K. Y. tarafından, davalılar M. D. U. vd aleyhine 07/09/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/03/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, Yeni Akit Gazetesi"nin 26/07/2011 günlü sayısında davalı Y.. D.. "in kaleme aldığı "Paşa Yalan Söyler Mi? " başlıklı köşe yazısı içeriğinin kişilik haklarına saldırı içerdiğini iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı Y.. D.. duruşmalara katılmamış, cevap dilekçesi de sunmamış; davalı M. Doğan Uğurlu davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu yazı ile davacının kişilik haklarının ihlal edildiği kanaatine varılarak istemin bir bölümünün ödetilmesine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dava konusu yazıya gelince; davalı yazar, sağlık komutanı olan Korgeneral rütbesine haiz davacı hakkında yapılan rüşvet suçlamalarının işleme konmaması ile Genel Kurmay Adli Müşavirliği"nin başında bulunan dava dışı generale verilen sağlık raporları arasındaki bağlantıyı ve davacının buna ilişkin itirazlarını eleştirmiş, kişisel değer yargılarını ve görüşlerini dile getirmiştir.
Dava konusu yazı bir bütün olarak ele alındığında; davalı köşe yazarının halkı aydınlatma görevi gereği dava konusu yazıyı kaleme aldığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlama durumu söz konusu olmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddi yerine kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 28/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.