20. Hukuk Dairesi 2015/16625 E. , 2016/1511 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 30.12.2008 tarihli dilekçe ile, ... mahallesi, 1168 parsel sayılı 442 m² yüzölçümlü taşınmaz vekil edenleri adına kayıtlı iken, Asliye Hukuk Mahkemesinin ... sayılı ilâmı ile kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından bahisle tapu kaydının bedel ödenmeksizin ellerinden alındığından, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kısmî dava olarak 60000.-TL tazminat istemiyle dava açmış, ıslah suretiyle talep miktarını arttırmıştır.
Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 20.12.2011 gün ve ... sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyuyan bozma kararında özetle; “...arsa niteliğindeki taşınmazın emsalinin üstün ve eksik yönleri belirlenip karşılaştırma yapılarak zeminine; resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payının düşülerek üzerindeki muhdesat durumuna göre değerinin saptanması; taşınmazın tarım arazisi olması halinde net gelir üzerinden bilimsel yollarla değerinin belirlenmesi; her iki halde de yıpranma payının varsa değer kaybının düşülmesi, emsalin zorunluluk olmadıkça yakın ve benzer bölge ve yüzölçümlü olması, bu konuda taraflara emsal gösterme olanağının tanınması; bu yönden mahkemece de re"sen araştırma yapılması, bilirkişi kurullarının açıklanan hususları irdelemeye, saptamaya ve değerlendirmeye yetkin, sıfat ve yeteneğe sahip uzman bilirkişilerden oluşturulmasının icap ettiği, bu tespitler yapılırken çekişmeli taşınmazın niteliğinin diğer deyişle arsa veya arazi olduğunun 17.4.1998 tarih ve 1996/3 Esas ve 1998/1 sayılı İnançları Birleştirme Kararı içeriği ve sonucu ile birlikte gözetilmesi gerekeceği, diğer yandan, Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararında değinildiği gibi, Belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan bir taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı (1/1000 ölçekli) imar planı ile iskan sahası olarak ayrılan yerlerde bulunması; imar planında yer almayan taşınmazın arsa sayılabilmesi için ise, Belediye veya mücavir alan sınırları içinde ve Belediye hizmetlerinden yararlanan meskun yerler arasında yer alması zorunluluğu da dikkate alınmalı, bu tür bir davanın, davacının taşınmaz mülkiyetini yitirdiğinin kesinleştiği (iptal ve tescil davası kararının kesinleştiği) tarihten sonra açılabileceği; mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle taşınmaz değerinin tespiti ve taşınmaz üzerinde bir bina var ise, kişinin yapılanmada iyiniyetli sayılıp sayılamayacağının tespiti bakımından bu binanın ne zaman ve hangi aşamada yapıldığının gözden uzak tutulmaması, doğru değildir...” denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kısmen kabulü ile 90.000.-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak iptal edilen payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
Mahkemece, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 20.12.2011 gün ve ... sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle yazılı şekilde davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş ise yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki; hükme esas alınan 30/11/2012 tarihli raporda arsa niteliğinde olduğu belirlenen taşınmazın tapusunun iptal edildiği tarihe en yakın satış olarak, satış tarihi 7.3.2008 olan 43579,02 m² yüzölçümündeki arsa niteliğindeki 2791 sayılı parselin satışının emsal alındığı belirtilmiş ise de; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 17/11/2014 gün ... sayılı geri çevirme kararı üzerine, ... Tapu Müdürlüğünün 03/02/2015 tarihli yazısında ... mahallesi 2791 parsel sayılı taşınmazla ilgili 07/03/2008 tarihli herhangi bir satış işlemine rastlanılamadığının bildirildiği, bu durumda hükme esas alınan bilirkişi raporunun usulünce hazırlanıp hazırlanmadığı noktasında tereddüt oluşmuş olup, rapor tazminatın belirlenmesi noktasında kanaat verici nitelikte bulunmamaktadır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bu nedenle, mahkemece arsa niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihi olan 15.10.2008 tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren, emsal ile dava konusu taşınmazların eksik ve üstün yönlerini karşılaştırıldığı rapor alınması ve davalı ... lehine usuli kazanılmış haklar gözönünde bulundurularak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yetersiz bilirkişi raporuyla hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 10/02/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.