3. Hukuk Dairesi 2014/822 E. , 2014/8177 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 15. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/09/2013
NUMARASI : 2012/627-2013/692
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı kocanın müvekkili aleyhine boşanma davası açtığını, davanın reddedildiğini, kararın kesinleştiğini, tarafların halen ayrı yaşadıklarını belirterek; müvekkili ve müvekkilinin yanında bulunan müşterek çocuk için ayrı ayrı 600,00"şer TL"den aylık toplam 1.200,00 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ailesiyle birlikte yaşadığını, çalışabilecek durumda olduğunu, müşterek çocuğun okula gittiğini, müvekkilinin çocuğuna maddi ve manevi destek verdiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü cihetine gidilerek; davacı eş için aylık 300,00 TL; müşterek çocuk için 200,00 TL olmak üzere toplam aylık 500,00 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ayrı yaşamda haklılık nedenine dayalı olarak açılmış tedbir nafakası istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu"nun 197.maddesinde; ayrı yaşamada haklı olan eşin diğer eşten tedbir nafakası isteyebileceği düzenlenmiştir. Aynı yasanın 186/3.maddesinde de; eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıklarıyla katılacakları hükme bağlanmıştır.
Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği davalı birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Zira; evlilik birliğinin korunması ve devamını sağlamak için eşlerin asgari ölçüde uyması gereken bazı yükümlülükler ve karşılamaları gerekli bazı ortak giderler mevcuttur. Buna göre evlilik birliğinin ortak giderleri olan kira, elektrik, yakıt, su ve benzeri giderlere davalı eş katılmak zorundadır. Diğer taraftan hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Dosya kapsamından; davalının davacı aleyhine 15.10.2009 günü boşanma davası açtığı; dinlenen tanık beyanlarından kocanın başka bir kadınla ilişkisi olduğunun anlaşıldığı, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanarak hak elde edemeyeceği ilkesi gereğince kocanın boşanma isteminin reddedildiği, yargılama sırasında kadın için aylık 500,00 TL; çocuk için 200,00 TL olmak üzere aylık toplam 700,00 TL tedbir nafakasına hükmedildiği, kararın 15.05.2012 günü kesinleştiği, davadan sonra tarafların bir araya gelmedikleri anlaşılmıştır.
Aleyhine boşanma davası açılan eş boşanma davası sürerken ayrı yaşamda haklıdır. Boşanmanın reddinden sonra ayrı yaşamın sona erdirilmesi ve birliğin tekrar kurulması esas olup, evlilik birliğini tekrar kurma görevi boşanma davası reddedilen tarafa aittir.
Bu bağlamda somut olayda; davalı kocanın herhangi bir barış girişiminde bulunmadığı, davacı kadının ayrı yaşamda haklı olduğu anlaşılmıştır. Mahkemeninde kabulü bu yönde olup, bu açıdan kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak 15.10.2009 tarihinde açılmış boşanma davasının yargılaması sırasında eş ve çocuk yararına aylık toplam 700,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmişken, aradan 3 yıl geçmiş olmasına, bu süreçte müşterek çocuğun yaşının büyümesine, bunun doğal sonucu olarak ihtiyaçlarının artmış olmasına, paranın alım gücünün azalmasına, davalının halen aynı şirkette çalışıyor olup, maaşında artış olmasına rağmen boşanma davasının yargılaması sırasında hükmedilen nafakadan daha düşük oranda nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları ve TMK"nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi, boşanma davasının yargılaması sırasında hükmedilen nafaka miktarı da göz önünde bulundurularak daha yüksek oranda nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Diğer taraftan, dava kısmen kabul edildiğinden yargılamada kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, eksik incelemeyle bu yön gözetilmeksizin davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi de doğru görülmemiş, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.