20. Hukuk Dairesi 2015/3629 E. , 2016/1582 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... köyü 154 ada 12 ve 13, 158 ada 6, 167 ada 2, 168 ada 7, 170 ada 12, 14, 26, 28, 37 ve 57, 173 ada 1, 184 ada 6, 187 ada 1, 189 ada 4, 208 ada 1 ve 9 parsel sayılı taşınmazlar, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği nedeniyle köy tüzel kişiliği adına tesbit edilmiştir.
Davacı, taşınmazların adına tesbit ve tescili gerektiği iddiasıyla dava açmıştır.
Mahkemece, davanın süresinde açılmadığından görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11/04/2012 tarih ve 2012/332 E. - 5628 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ""Çekişmeli taşınmazların bulunduğu ... köyünde 3402 sayılı Kanun çerçevesinde 2009 yılında yapılan kadastro çalışmalarının sonuçları 3402 sayılı Kanunun 11. maddesine göre 12.05.2009 tarihinde askıya çıkartılmış, 11.06.2009 tarihinde askıdan indirilmiştir. 3402 sayılı Kanunun 11. maddesi ile Kadastro Tutanaklarının ve Çalışma Sonuçlarının İlânı Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesine göre, ilânın süresi 30 tam gündür. Aynı Yönetmeliğin 9. maddesinde de, “Kadastro Kanunundaki usûl, kazandırıcı zaman aşımı ve hak düşürücü süreler, 1086 sayılı HUMK’nın 160 ve 162. maddeleri gereğince hesaplanır”. Bu açıklamalar çerçevesinde, Kadastro Müdürlüğünün ... köyünde 3402 sayılı Kanunun 11. maddesine göre yaptığı ilân, kanunun amir hükmü olan otuz tam gündür. 30 günlük askı süresi ilânın yapıldığı günün ertesi günü işlemeye başlayacağından, 12.05.2009 günü askıya çıkış günü hesap edilmediğinde, 30 tam günün başlangıcı 13.05.2009 tarihi olup, 30 günlük süre 11.06.2009 günü mesai saati bitiminde sona erer. Somut olayda; tarafından açılan davanın, 11.06.2009 tarihinde ve süresinde açıldığı ve kadastro mahkemesinin görevli olduğu düşünülmeden davanın esası incelenmeksizin hüküm kurulmasının usûle aykırı olduğu""na değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra; dava konusu taşınmazlarla ilgili ada bazında tefrik kararı verilerek dosyalar ayrı esaslara kaydedilmiş, eldeki dava dosyasında davanın reddine, ... köyü 187 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tesbit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiş, bu kez dairenin 23/01/2014 gün ve 2013/9292 E. - 2014/ 1034 K. sayılı kararı ile ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; " Mahkemece, dava konusu 187 ada 1 sayılı parsel üzerinde davalı köy tüzel kişiliği yararına 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri gereğince, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Davacı , taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla dava açtığına göre, taşınmazın, öncesi itibariyle orman olup olmadığı ve zilyetlikle kazanılacak yerlerden olup olmadıklarının araştırılması gerekir. Yetersiz araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... köyü 187 ada 1 sayılı parsele ilişkin açılan davanın reddine, kadastro tespiti gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 12.05.2009 - 11.06.2009 tarihleri arasında ilân edilen orman kadastrosu yapılmıştır, taşınmaz orman sınırları dışında bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen davalı yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek mahkemece davanın reddi yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak; vekalet ücretinin 3402 sayılı Kanunun 31/3. maddesi gereğince takdir edilmesi gerekirken, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 1.500.- TL vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hükmün 4. bendi kaldırılarak, bunun yerine, “Davalı ... kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden 3402 sayılı Kanunun 31/3. maddesi gereğince takdiren 300.- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ... kişiliğine verilmesine” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA 11/02/2016 günü oy birliği ile karar verildi.