Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/524
Karar No: 2014/8216
Karar Tarihi: 26.05.2014

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/524 Esas 2014/8216 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2014/524 E.  ,  2014/8216 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KDZ.EREĞLİ 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 05/03/2013
    NUMARASI : 2011/692-2013/105

    Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının 14/01/2010 tarihinde ortaklık sözleşmesi imzaladıklarını ve mülkiyeti müvekkile ait olan 5 çekici ve 5 dorse ile, nakliye yazıhanesi ile nakliye şirketini işletmesi karşılığında anlaştıklarını, bu anlaşmaya göre müvekkil adına olan ticari işletmeyi davalının işletmesi ve 22 kalem halinde sayılan borçları davalının ödemesi karşılığında araçların ve gayrimenkulün %50 davacı hissesini davalıya devir edeceği konusunda olduğunu, sözleşmesinin edimlerinden birinin "G.. K.."ın H.. Ö.."e verdiği 163.000,00 TL tutarındaki senet ödemesi" şeklinde olduğunu ve bu senetin yapılan ortaklık sözleşmesi gereği teminat olarak verilmiş ve ödemesinin gene borçlu ve senet alacaklısı tarafından işletmeden ödenmesi şeklinde taraflarca garanti altına alındığını ve sözleşme halen taraflarca feshedilmediği için geçerli olduğu halde, davalının müvekkilin haberi olmadan ve ödemesinin kendisinin üstlendiği senedi icra takibine koyduğunu, takibin kesinleştiğini ve müvekkile ait araçlar üzerine ve tüm gayrimenkullere haciz konulmuş olduğunu, müvekkil tarafından davalı alacaklıya verilen bononun ödemesi davalı alacaklı tarafından üstlenildiği için bu senet için alacaklı ve borçlu sıfatlarının davalı olması nedeniyle senedin hükümsüz kaldığını belirterek, borçlu olmadığının tesbiti ile Kdz.Ereğli 2.İcra Müdürlüğünün 2011/2212 Esas sayılı icra dosyasının iptaline ve davalının kötü niyetli olması nedeni ile % 40"dan aşağı olmamak üzere davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı, sözleşmenin şekil eksikliği nedeni ile hükümsüz olduğunu, davacı tarafından ortaklığa ilişkin yükümlülükler ve taahhütlerin ve davacı araçları ve taşınmazları devir taahhütlerinin yerine getirilmediğini, davacının Adi Ortaklık Sözleşmesinin düzenleme tarihinin 14/01/2010 olması nedeni ile sözleşmede belirtilen senedin bu bono olduğunu yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini, davanın reddi ile %40 tazminat talep etmiştir.
    Mahkemece; dava konusu bononun karşılıksız olduğunu, ispat yükünün davacıda olduğu, davacının sözleşme edimlerini yerine getirmediği halde aynı sözleşmeye dayanılarak bono ile borçlu olmadığını ileri sürülemeyeceği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm, süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, 10.10.2010 vade tarihli 160 000,00 TL bedelli senedin adi ortaklığın teminatı olarak düzenlendiği nedeniyle bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespit davasıdır.
    Bu kapsamda; delil olarak bildirilen sözleşme içeriğinden davacı ile davalının birlikte nakliye işi yürütecekleri, adi ortaklık sözleşmesi ile taraflara bir kısım edimler yüklendiği, takip konusu olduğu iddia edilen bononun ödemesi ile birlikte diğer bir kısım davacı borcunu ödemesi karşılığında liste halinde plaka numaraları belirtilen araçların ve taşınmazların 1/2 hissesinin davalı alacaklıya devrinin öngörüldüğü ve adi ortaklığın idaresinin davalı alacaklıya bırakıldığı anlaşılmaktadır. Davalı taraf bu sözleşmenin geçerliliğinin bulunmadığını, tarafların bu sözleşmeye ilişkin edimlerini yerine getiremediğini, bu nedenle Uhud isimli başka bir şirket kurulduğunu savunmuştur. Davalı tarafça ibraz edilen belgelere göre de sözleşme konusu araçlardan 10 tanesinin de bu şirkete kiralandığı anlaşılmaktadır. Ticaret Sicil Müdürlüğünün yazılı cevabına göre de, şirketin davalı ile davacının eşi olduğu belirtilen Yaşariye"nin ortağı olduğu bir şirket olduğu anlaşılmaktadır.
    Kdz.Ereğli 2.İcra Dairesinin 2011/2212 Esas sayılı dosyası incelendiğinde; alacaklısının davalı H.. Ö.. olduğu, borçlusunun davacı G.. K.. olduğu, talep edilen asıl alacağın 163.000,00 TL olmak üzere ferileri ile birlikte toplam 182.980,44 TL alacağın tahsilinin talep edildiği, icra müdürlüğünce düzenlenen kambiyo senetlerine mahsus ödeme emrinin 11/07/2011 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, takibe dayanak olarak davacının keşidecisi olduğu, davalının lehtarı olduğu 10/10/2010 vade tarihli 163.000,00 TL bedelli bononun gösterildiği görülmüştür.
    Dava konusu senedin davacı tarafından imzalandığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı taraf söz konusu bononun davalı ile aralarında yaptıkları adi ortaklık sözleşmesinin teminatı olarak verildiğini, yine bu bononun ödenmesinin ortaklığa ait olduğunu, sözleşme hükmülerine göre hiç bir borcu olmamasına rağmen bononun takibe konulduğunu iddia etmiş, davalı ise bononun adi ortaklık sözleşmesinin teminatı olarak düzenlenen bono olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını ispatla yükümlüdür. HMK"nın 190.maddesi gereği; ispat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
    04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir (HUMK.nun madde 76, HMK madde 33). Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hakimine ait olmasına göre uyuşmazlığın çözümüne ilişkin hukuki nitelendirme yapılmalı ve bononun hangi hukuki sebebe göre verildiği ve adi ortaklığın kurulmuş olup-olmaması ve iadesi için gereken kuralların ne olduğu tayin ve tesbit edilerek, hüküm kurulmalıdır.
    Dosya kapsamına göre taraflar arasında sözleşme ile nakliye işi yapmak üzere adi ortaklık kurulmuştur. Halen de davacının eşi ile davalı arasında aynı iş üzerine kurulmuş Limited Şirket bulunduğu taraf beyanlarından anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı ile davalının adi ortaklığı sona erdirdiklerinin kabulü gerekir. Davacının bu sözleşmede yazılı bono ile borçlu olmadığının tespiti talebi aynı zamanda adi ortaklığın tasfiyesini de kapsamaktadır.
    Adi ortaklığın ne şekilde sona ereceği BK.nun 535. (TBK.nun 639.) maddesinde, tasfiyenin nasıl ve kimler tarafından yapılacağı da 538.(T.B.K."nu 642.) vd. maddelerinde gösterilmiştir. TBK.nun 644.maddesi uyarınca da mahkemece adi ortaklığın feshine karar verildiğinde ortaklığın malvarlığının ne şekilde tasfiye edileceği karar yerinde gösterilmelidir. Tasfiyenin BK.nun 538. (T.BK.nun 642.) ve devamı maddeleri gereğince yapılması için öncelikle adi ortaklığa ait malların tespitinin yapılması gerekir. Bu hususta taraflardan delilleri ve karşı delilleri alınarak değerlendirme yapılmalı, bu hususun belirlenmesinden sonra hesapların da istenerek anılan yasal düzenleme uyarınca inceleme yapılması gerekir.
    Mahkemece; değinilen bu hususlar ışığında inceleme ve değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan yön gözetilmeksizin menfi tespit davası olarak nitelendirilerek eksik araştırma ve inceleme ile verilen karar usul ve yasaya aykırı olup, bozulması gerekmiştir.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi