3. Hukuk Dairesi 2014/5370 E. , 2014/8551 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KIRŞEHİR SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/09/2012
NUMARASI : 2011/844-2012/1013
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılardan T.. İ.. tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde, 2005 yılı itibariyle satın alınan 1100 litre motorin bedelini (2.200,00 TL) ödemesine rağmen davalı tarafından haksız yere takip yapılmak suretiyle borçlu olduğu miktarın iki katından daha fazla para tahsil edildiği ileri sürülerek, fazladan ödenen 3.000,00 TL"nin istirdatını talep ve dava etmiştir.
Davalı T.. İ.. duruşmada; açılan davayı kabul etmediğini, davacının 2006 yılında kendisine ait İnce Petrol"den ne kadar mazot aldığını hatırlamadığını, petrol istasyonunu 2006 yılında satın aldığını, 2005 yılında kendisinin işletmediğini, diğer davalı K.. K.."ın işlettiği Kılıç Petrol İstasyonu ile bir ilgisinin olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalı duruşmalara katılmamış, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalılar tarafından tahsil edilen paraların ne için olduğu hususunun davalılarca ispat edilmediği gibi yemin için davete icabet etmedikleri için davanın kabulü ile 3.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili cihetine gidilmiş, hüküm, süresinde davalı T.. İ.. tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında motorin alışverişi olduğu hususu her iki tarafın kabulündedir. Ancak, davalı 2006 yılında satılan motorin bedelinin tahsili için takip yapmıştır. Davacı ise 2005 yılında aldığı motorin bedellerini ödediğini ileri sürerek, bu davayı açmıştır. Uyuşmazlık, bu konuların ispatı ve ispat külfetinin hangi tarafta olduğu hususlarındadır.
Dava, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir.
Bir davada çekişmeli olguların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği konusuna, ispat yükü denir. İspat yükü ve kuralları TMK"nun 6. ve 7.maddelerinde düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunun 6.maddesine göre "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."
İspat yükü ayrıca HUMK"da da (yeni HMK) düzenlenmiştir.
HMK"nın 187. (HUMK 238) maddesinde; "İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz" hükmü yer almıştır.
HMK"nın 189. (HUMK 218) maddesinde;
" 1- Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir.
2- Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınmaz.
3- Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz.
4- Bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir." denilerek ispat hakkının nasıl kullanılacağı açıklanmıştır.
HMK.nun 190.maddesinde ise ispat yükü düzenlenmiştir. Maddeye göre; "1-İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. 2-Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnaların dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir."
TMK. m.6 gereğince, kural olarak herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Borçlu olunmadığının iddia edilerek haksız yere ödenen bedelin istirdadı davasında ispat yükü kural olarak davalı alacaklıya aittir. Davalı alacaklı, davacı borçludan, alacağının bulunduğunu ispat etmekle mükelleftir. Ancak, davacı borçlu aralarındaki hukuki ilişkiyi ve bundan kaynaklanan borcunun olduğunu kabul edip, bu borcun herhangi bir sebep ile son bulduğunu ileri sürüyor ise, ispat yükü davacı borçluya geçecektir.
Genel kuralın istisnaları şunlardır. Normal bir duruma dayanan tarafın, bu iddiasını ispat etmesi gerekmez; bilakis ispat yükü bu normal durumun aksini iddia eden tarafa düşer. Bazı hallerde, bir olguyu kimin ispat etmesi gerektiği (ispat yükü), özel bir kanun hükmü ile belirlenmiştir. Kanun bu halleri saklı tutmuştur. Bu hallerde, ispat yükünün (genel kurala göre) kime düştüğünü araştırmaya gerek yoktur. İspat yükü, özel kanun hükümlerinde yazılı olan kimselere düşer.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur. O olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.
İspat yükü, kendisine düşen taraf bir vakıayı ispat ettikten sonra artık ispat yükü aksini iddia eden karşı tarafa geçer. Bunun üzerine karşı tarafın o olgunun doğru olmadığını veya başka bir olgu nedeniyle hükümsüz kaldığını ispat etmesi gerekir. İşte bu halde, karşı tarafın (ispat yükü başlangıçta kendisine düşen tarafın ispat ettiği olgunun aksini ispat için) gösterdiği delil HUMK.nun 239.maddesi (HMK 191) anlamında karşı delil değildir. Çünkü, (ispat yükü kendisine düşen tarafın iddiasını ispat etmesi ile) artık ispat yükü karşı tarafa geçmiştir.
Somut olayda, ispat yükü davalı (alacaklıda) olup 2006 yılında motorin sattığını ve bedelinin ödenmediği hususunu isp at etmesi gerekmektedir. Dava konusu miktar yönünden bunun tanık ile ispatı mümkün değildir. Ancak, mahkemece, ispat yükü kendisine düşmeyen davacı tarafın delil listesinde yemin deliline dayandığı gerekçesi ile davacıya ispat hakkı tanınarak davalılara yemin davetiyesi çıkartılmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece, ispat yükü kendisinde olan davalı tarafa ispat hakkı tanınmadan ispat yükü kendisine düşmeyen tarafın yemin işlemine dayalı olarak davacının ispat yükümlülüğünü yerine getirdiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunup, bozma nedenidir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.