10. Hukuk Dairesi 2016/18495 E. , 2017/432 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı şirket ve davalı Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Önceki bozma ilamında da açıklandığı üzere, davacı, davalılardan limited şirkete ait işyerinde şoför ve çaycı olarak 2002 yılı Temmuz ayından 2007 yılı Temmuz ayına kadar çalıştığının tespitini istemiş olup, dosyanın incelenmesinden davacının davalılardan Hüseyin ait işyerinden 09.02.2004-30.09.2005 tarihleri arasında, 01.10.2005-31.07.2007 tarihleri arasında da limited şirketten hizmetinin bildirildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, bozma öncesi verilen karar, 09.02.2004-31.07.2007 tarihleri arasına ilişkin olarak davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, 2002-2004 tarihleri arası dönem yönünden verilen hüküm eksik inceleme ve araştırmaya dayalı bulunarak bozulmasına karar verilmiştir. Bozma sonrası yürütülen yargılamada, davanın kısmen kabulüne, davacının davalı limited şirkete ait işyerinde 01.01.2003-08.02.2004 tarihleri arasında çalıştığının tespitine, fazla istemin reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
1-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde “Hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmü yer almaktadır. Mahkemece, anılan maddede belirtilen unsurları içeren, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösterir, infazda tereddüde yol açmayacak bir hüküm oluşturulması yasal gereğine uyulmayıp, davalı ... hakkında olumlu-olumsuz bir hüküm kurulmamış olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2- Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Yasanın Geçici 7. maddesi kapsamında uygulama alanı bulan 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesidir. 506 sayılı Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez”. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan ... hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Dosya kapsamına göre, davalı şirketin 1995 yılında kurulduğu, faaliyet gösterdiği adresinden 2004 yılında ... Kasabası ... yolu 2. kmsine taşındığı, bordro tanığı ..."nın beyanına göre işyerinin taşınmadan önce bir binanın alt katında faaliyet gösterdiğini beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, limited şirketin işyerinin taşındığı tarih tereddütsüz belirlenerek, taşındığı tarihten önce faaliyet gösterdiği işyerinden bildirimi ve çalışması bulunan bordro tanıkları tespit edilip, dinlenerek, tanık beyanları arasındaki çelişki giderildikten sonra, uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Şüphesiz, bozma sonrası yürütülecek yargılamada davacı tarafın hükmü temyiz etmemesi nedeniyle oluşan usuli kazanılmış hak durumu korunmalıdır.
Kabule göre de, davalı Kurumun harçtan muaf olduğu gözetilmeksizin karar ve ilam harcı ile yargılama giderlerinin "davalıdan" tahsiline dair infazda tereddüt uyandıracak biçimde hüküm kurulması isabetsiz bulunmuştur.
O hâlde, davalı şirket ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı şirkete iadesine, 24.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.