20. Hukuk Dairesi 2015/15504 E. , 2016/1741 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 26/01/2012 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... vekili Av. ... ile diğer taraftan vekili Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili Av. ... 18/05/2009 tarihli ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesine ibraz ettiği dava dilekçesi ile vekil edenin ... mahallesi ... ... mevkii 35 parsel sayılı 122.500,00 m² yüzölçümlü taşınmazın 10767 m2"sine isabet eden ... oğlu ... ... adına tescilli 1615/18374 hissesini satın aldığını, bilahare bu hisseyi üçüncü kişiye satmak üzere tapuya müracaat ettiğinde esasen tapu sicilinin 1995 yılında yanlış tutulduğunu yaklaşık 10 dönüm civarında yer satın alan müvekkilinin bir hata sonucu bunun 1/10 civarında bir taşınmaza sahip olduğunun bildirildiğini, tapu siciline güvenerek yer satın alan davacının zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00.- TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini dava etmiştir.
Davalı vekili, hatalı yapıldığı iddia edilen işlemde ...nin kusuru olmadığı gibi zararında oluşmadığı iddiasıyla talebin reddine karar verilmesini istemiştir.
... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/01/2010 gün ve ... sayılı kararıyla dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmiş, yetkisizlik kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesi ve davacı vekilinin talebi üzerine yargılamaya ... Asliye Hukuk Mahkemesinde devam olunmuştur.
Mahkemenin birleştirilen ... Esas sayılı dosyasında davacı ... vekili, husumeti Tapu Müdürlüğüne izafeten ...ye yönelterek ... mahallesi 35 parsel sayılı taşınmazın 1615/18374 payını 30/04/2008 tarihinde satın aldığını ancak tapu sicilinin gerçek durumu yansıtmadığı, satın aldığı kişinin tapudaki gerçek payının 1615/122500 olduğunu belirterek tapu sicilinin düzeltilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın esastan reddine, birleşen dosyada ise davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava, tapu sicilinin düzgün tutulması nedeniyle uğranılan zararın TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini, bileştirilen dosyada ise tapu sicilinin düzeltilmesi istemine ilişkindir.
4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi "tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur." hükmünü içermekte olup, bu maddede düzenlenen sorumluluk kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, Tapu Müdürü ya da memurunun kusuruna bakılmaksızın sicilinin tutulmasında, kişilerin mal varlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir.
Kusurun varlığı ya da yokluğu devletin sorumluluğu için önem taşımamakta olup sadece Devlet memuruna rücuu halinde iç ilişkide etkili olmaktadır.
Aynı gün temyiz incelemesi yapılan ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin .... sayılı dosyasında; davacı .. ... tarafından husumet Tapu Müdürlüğüne izafeten ...ye yöneltilerek 35 sayılı parseldeki payının gerçek hak durumuna göre düzeltilmesini, birleştirilen dosyada ise 35 sayılı parselde satın aldığı payın eksik çıktığı iddiasıyla ve Adalet Bakanlığı husumet yönelterek TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat talep ettiği, mahkemece davanın kabulü ile ... bulunan 35 nolu parselin dava olunan 257/9187 hissesinin 252/122.500 olarak düzeltilmesine, tapuya bu şekilde tesciline, birleştirilen dava dosyasında davanın kabulüne karar verildiği, hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin ... sayılı kararında; “mahkemece davalı yönünden tazminatın tahsiline ve tapuda hatalı olan payın düzeltilmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak tazminat davasında Adalet Bakanlığına yönelik açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, tazminat yönünden ise hükme dayanak alınan raporun yetersiz olduğu gerekçesiyle hükmün bozulduğu, tapuda sicilinin düzeltilmesine ilişkin kararın kesinleştiği, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda Adalet Bakanlığına yönelik davanın reddine, tazminat davasının kabulüne karar verildiği hükmün vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 16/02/2016 tarih ve ... sayılı kararıyla “zararın satın alma tarihinde oluştuğu değerlendirme tarihinin satış tarihi olması gerektiği” belirtilerek bozulduğu görülmüştür.
Somut olayda; ... köyü 35 parsel sayılı 122500 m² yüzölçümlü taşınmazın 3/40 hissesi dava dışı ... ... .... adına kayıtlı iken borcundan dolayı ... İcra Müdürlüğünün ... Talimat sayılı dosyasından 31 kişiye satıldığı, İcra Müdürlüğü tarafından düzenlenen tescil listesindeki bildirime göre tapu müdürlüğünce tapu kütüğüne payların tescil edildiği ancak tapu müdürlüğünce cebri icrada satılan 3/40 paya isabet eden 9187,5 m² üzerinden alıcıların payının tescili gerekirken taşınmazın tamamı olan 122500 m² üzerinden alıcıların paylarının hatalı olarak, gerçek hak durumundan fazla şekilde tescil edildiği, davacının ise hatalı olarak tescil edilen bu paylardan 500/8197’sini 08/04/2008 tarihinde, 615/18374’nü ise 30/04/2008 tarihinde satın almak suretiyle zararın oluştuğu anlaşılmaktadır.
Bundan ayrı; birleştirilen tapu sicilindeki payın düzeltilmesine yönelik davada ise davanın kabulü halinde diğer paydaşların pay durumunda bir değişiklik olmayacağından davanın Tapu Müdürlüğüne izafeten ...ye yönelik açılmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Hemen belirtilmedir ki, Medenî Kanunun 1007. maddesinde sözü edilen zarar gerçek zarar olup, burada gerçek zarar; tapunun yüzölçümünün azalması nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idi ise, aynı durumun yeniden tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği yani taşınmazda davacının pay satın aldığı tarihtir.
Davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken, öncelikli konu, gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmazlarda, başka deyişle tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar için ise, emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtayca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3 - 1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır. Bu hususlar belediye başkanlığından ve diğer ilgili mercilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Buna göre, taşınmazın niteliği arsa olarak belirlenir ise, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihi olan Nisan 2008 tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren, emsal ile tazminat istemine dayanak taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin karşılaştırıldığı rapor alınması, alınan emsal ile tazminata konu taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, tazminata konu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporu da denetlenerek oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
Şayet, taşınmazın niteliği arazi olarak belirlendiği takdirde ise; arazi niteliğinde bulunan taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tazminat istemine konu taşınmazın değeri, Nisan 2008 tarihine göre hesaplanmalı, bu şekilde taşınmazın değeri belirlenerek gerçek zarar saptanmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, asıl ve birleştirilen dosyada reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100,00.-TL vekâlet ücretinin davalı ...den alınarak davacıya verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK"nın 297/1-ç ve aynı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK"nın 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde iadesine 16/02/2016 günü oy çokluğuyla karar verildi.
(Karşı Oy)
KARŞI OY YAZISI
Davacı vekili müvekkilinin ... köyü 35 parsel sayılı taşınmazın 1615/18374 payını 30/04/2008 tarihinde ..."tan satın aldığını, ancak Tapu Müdürlüğüne müracaat ettiğinde 1995 yılında cebri satışa dayanarak yapılan tescil sırasında payların yanlış hesaplanması nedeniyle payının satın aldığını düşündüğü paydan daha az olduğunu iddia ederek, payının gerçeğe uygun şekilde düzeltilmesini ve kayden payında meydana gelen eksilme nedeniyle uğradığı zararın TMK"nın 1007. maddesi uyarınca ...den tahsilini istemiştir. Mahkemece davaların reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Sayın çoğunluk ile tapu kaydının düzeltilmesine ilişkin davanın reddinin doğru olmadığı konusunda aramızda bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Aramızdaki uyuşmazlık, tazminat davasına ilişkindir. Mahkemece, sicilin düzeltilmesi mümkün olduğu sürece tazminat istenemeyeceği gerekçesiyle dava esastan reddedilmiştir. Davacının tapu sicilinin yanlış tutulmasından dolayı payının azalması nedeniyle uğradığı zararın TMK"nın 1007. maddesi uyarınca Devlet tarafından tazmini gerekir.
Sayın çoğunluk ile aramızdaki ihtilaf, bu zararın ne olduğu ve nasıl hesaplanacağına ilişkindir.
Maddi zarar, kişinin iradesi dışında mal varlığında oluşan azalmadır. Bu zarar, somut olayda davacının fazladan ödediği satış bedelidir. Davacı, dava dilekçesinde ve aşamalarda taşınmazı daha yüksek bedelle satın aldığını iddia etmemiştir. Kaldı ki, kimse üçüncü kişilere karşı kendi muvazaasına dayanamaz. Davacı, dava konusu taşınmazın değerinin satın aldığı tarih ile dava tarihi arasında olağanüstü bir şekilde artmış olduğunu kanıtladığı takdirde, bu değer artışından dolayı uğradığı zararı da isteyebilir. Ancak, 08/04/2008 tarihi ile 18/05/2009 tarihi arasında taşınmazda fevkalade bir değer artışı meydana geldiği de iddia ve ispat edilememiştir. Bu nedenle, davacının ödediği satış bedelinin dava tarihine göre güncellenerek ve payın eksilmesi nedeniyle uğradığı zarar, satış bedeline oranlanarak tazminata hükmedilmesi gerekir.
TMK"nın 1007. maddesi uyarınca talep edilen tazminatın hesabında farklı bir hukukî kurum olan kamulaştırmadaki ilkelerin uygulanmasının doğru olmadığı kanaatinde olduğumdan mahkeme kararının yukarıda açıkladığım gerekçe yerine yazılı şekilde bozulmasına ilişkin sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.