(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/1171 E. , 2020/7296 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... 3. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekillinin 01/04/2012 tarihinde davalı yanında Uşak Kentsel dönüşüm yıkım alanında bina yıkım operatörü olarak çalışmaya başladığını, iş akdinin işyerinde meydana gelen bir bıçaklama olayı sonucu sona erdiğini, davalının müvekkilinin ücretlerini ödemediği gibi milli-dini bayram çalışmasını, hafta sonu çalışmasını ve fazla mesaisini ödemediğini ileri sürerek, fazla çalışma, ücret, hafta tatili alacağı ile ulusal bayram genel tatil alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;davanın kabulü karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince istinaf başvurusu yasal süre içerisinde gerçekleştirilmediğinden istinaf dilekçesinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında davalının istinaf başvurusunun süresinde olup olmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
İnceleme konusu davada ilk derece mahkemesi, davanın kabulüne, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde ... Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar vermiştir.
Davalıya gerekçeli karar 18.10.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı 01.11.2016 tarihinde istinaf talebinde bulunmuştur. ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince istinaf başvurusu yasal süre içerisinde yapılmadığından dolayı istinaf dilekçesinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Somut dosyada, davalı tarafından söz konusu karara karşı yasal istinaf süresi geçtikten sonra, ancak mahkemece verilen iki haftalık süre içerisinde istinaf talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesi hükmüne göre, iş mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararlara karşı 8 gün içinde istinaf talebinde bulunulması gerekmektedir. Mahkeme ise, kararında iki haftalık süre içerisinde istinaf yasa yoluna gidilebileceğini belirtmiştir.
Temyize konu uyuşmazlık, hâkimin temyiz süresi konusunda tarafı yanıltması halinde hâkimin verdiği temyiz süresinin mi yoksa kanundaki temyiz süresinin mi geçerli olacağı hususundadır.
1982 Anayasa’sının Hak Arama Hürriyeti başlığı altında 36. maddesi;
“(Değişik: 3/10/2001-4709/14 md.)Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”
Yine Anayasa’nın Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması başlığı altında 40. maddesi;
“Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/16 md.) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”
... İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde Adil Yargılanma Hakkı başlığında;
“Her şahıs gerek medeni hak ve vecibeleriyle ilgili nizalar gerek cezai sahada kendisine karşı serdedilen bir isnadın esası hakkında karar verecek olan, kanuni, müstakil ve tarafsız bir mahkeme tarafından dâvasının mâkul bir süre içinde hakkaniyete uygun ve aleni surette dinlenmesini istemek hakkını haizdir.”
Belirtilen düzenlemeler ışığı altında, adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir.
Hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin önkoşullarındandır. Bu ilkeler, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen bir haktır. Ancak bu sınırlandırma, mahkemeye, kanun yollarına erişim hakkının özüne zarar verecek şekilde uygulanmamalıdır. Mahkemeye başvuru hakkının birtakım sürelere tabi tutulması mümkün ise de mahkemeler, usul kurallarını uygularken bir yandan adil yargılanma hakkını ihlal edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilecek aşırı uygulamalardan kaçınmalıdırlar.
Anayasa’nın 40. maddesinde “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” hükmünün gerekçesinde; bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlanmasının amaçlandığı, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, merci ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk haline geldiği belirtilmektedir.
Kanunlarda temyiz süresi ile ilgili tek bir süre yoktur. Davalara veya mahkemelere özgü farklı temyiz süreleri öngörülmüştür. Bu nedenle hem Anayasa’da hem de HMK’da hâkim tarafından tarafın hangi sürede hangi kanun yoluna başvurabileceğinin belirtilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Mevzuatımızdaki dağınıklık bunu zorunlu kılar. Zira somut olayda olduğu gibi hâkim bile kanundaki süreleri karıştırabilmektedir. Hâkimin yanıldığı bir konuda davanın taraflarını sorumlu tutmak hakkaniyet ile bağdaşmaz.
Bu konuda yapılan bireysel başvurular üzerine Anayasa Mahkemesi, mevzuat hükümlerini açıkladıktan sonra, ilk derece mahkemesince kanun yolu süresinin doğru bir şekilde belirtilmediğini, temyiz süresinin taraflara doğru gösterme yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, başvurucuların temyiz hakkını kullanmasını imkansız kılacak ölçüdeki yorumun kabul edilemeyeceğini, bu açıdan kararın başvurucuların mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediği sonucuna ulaşıldığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna dair kararlar vermektedir. (Anayasa Mahkemesinin, 20.03.2014 gün ve 2012/1034 başvuru numaralı, 20.01.2016 gün ve 2013/7114 başvuru numaralı kararlarında olduğu gibi)
Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin kararları, ... İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinde ifadesini bulan adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı ve uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilme hakkına uygundur. (... ... ... ... S.A/... B.No: .../95, 19/2/... 34 ve ... Valin/..., B.No: .../99, 11/10/2011, & 22, .... sayılı kararlarında olduğu gibi)
Üzerinde durulması gereken hususlardan birisi de hâkimin kanunlarda bulunan süreleri değiştirip değiştiremeyeceği konusudur. Burada söz konusu olan, hâkimin kanunda düzenlenen süreler hakkında yanılmasıdır. Hâkimin olaya uygulanması gereken süre yerine yine kanunda düzenlenen başka bir süreyi olaya uygulamasıdır. Yoksa hâkimin kanunda belirtilen süreleri değiştirmesi, artırması veya eksiltmesinin kabulü mümkün değildir.
Usul kanunlarındaki sürelerin karışıklığı, dava türlerine göre tek kanun yolu süresi öngörülmek yerine farklı farklı sürelerin düzenlenmesi, bu sürelerin uygulanmasında hâkimin de yanılması, mahkemelerce vatandaşlara hangi sürede hangi mercie başvuru hakkının belirtilmesi zorunluluğu ve devlete güven, hukuki güvenlik ilkeleri karşısında somut olay bakımından davalı istinafının süreden reddi aşırı şekilcilik olduğundan yerinde değildir. Belirtilen nedenlerle davalı istinafının süresinde olduğu kabul edilerek istinaf incelemesi yapılması gerekirken istinaf talebinin süreden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.