8. Hukuk Dairesi 2018/5947 E. , 2020/7704 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Yıkım
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacılar vekili, müvekkillerinin 3291 parsel sayılı taşınmazın maliki olduklarını, davalıların hiçbir hak ve yetkileri olmadığı halde, bu taşınmazlara gecekondu yaparak tecavüz ettiklerini ve haksız müdahalede bulunduklarını belirterek, dava konusu taşınmazlara yönelen haksız müdahalelerin önlenmesine, taşınmaz üzerindeki yapıların yıkılmasına, taşınmazların boş olarak davacılara teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ..., dava konusu parselin evveliyatının ... Köyü 1 nolu parsel olduğunu, daha sonra ifraz yoluyla bir çok parsele ayrıldığını, 50 sene önce iyiniyetle yapılar yapıldığını, davacıların murisi ile yapılan protokol çerçevesinde dava konusu taşınmazın satışının yapıldığını açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., dava konusu yerdeki evini ... isimli kişiden noter senedi karşılığında 12.04.2004 tarihinde satın aldığını, işgal etmediğini, eve alt yapı hizmetleri verildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Bir kısım davalılar vekili, davalıların ikamet ettikleri evlerinin bulunduğu alanların, davacılar tarafından davalılara bedeli karşılığında satıldığını, davacıların tescil hususunda yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, satım sözleşmeleri neticesinde davalıların 1979 ve 1980’li yıllarda taşınmazlardaki binaları inşa ederek yaşamaya başladıklarını, davalılara ait kısımları satıp bedellerini ve eksik kalan bedeller için de teminat olarak kambiyo senedi alan davacıların daha sonra davalıların taşınmazlara tecavüz ettikleri gerekçesiyle bu davayı açtıklarını, kötüniyetli olduklarını, taşınmazların gerçek maliklerinin üzerine geçirilmesi hususunda bu davanın neticelenmesinin ardından dava açacaklarını, binaların kapladığı alanın değerinin, binaların değerinin çok altında olduğunu açıklayarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, davalıların, mülkiyeti davacılara ait olan parseller üzerine inşa edilen yapılarda oturmak ve davacılara ait parselleri kullanmak suretiyle müdahalede bulundukları, müdahalelerinin haksız olmadığına ilişkin savunmaları ispatlayamadıkları, davalıların ikamet etmekte oldukları yapıların değerinin zemin değerinden fazla olduğu, bu yapılarla birlikte dava konusu taşınmazların ayrı bir mahalle haline geldikleri, belediye tarafından alt yapı hizmetlerinin sağlandığı ve yapıların yıkılması halinde fahiş zarar doğacağı gerekçesiyle müdahalenin meni talebinin kabulüne, kal talebinin reddine karar verilmiş, hüküm, davacılar vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
TMK’nin 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nin 722, 723. ve 994 maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Mahkemece yukarıda belirtilen TMK’nin hükümleri uyarınca hüküm kurmaya elverişli araştırmanın yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacılar, dava konusu taşınmazın malikleridir. Davalılar, davacılardan ve murislerinden satın aldıkları yerlere muhdesatları yaptıklarını ve iyiniyetli olduklarını savunmuşlardır. Mahkemece bu savunma üzerinde durulmadan, dava konusu yıkımı istenen yapıların ayrı bir mahalle haline geldiği bu nedenle yıkımın fahiş olacağı gerekçesi ile kal talebinin reddedilmesi dosya kapsamına uygun olmamıştır. Mahkemece her bir davalı yönünden satın alma savunmasına ilişkin araştırma yapılarak, dava konusu yerde davacılardan veyahut murislerinden yer alıp almadıkları, davalıların iyiniyetli olup olmadıkları hususlarının tespiti ile davalıların yapıları inşa etmeleri haklı bir sebebe dayanıyorsa, başka bir deyişle subjektif iyiniyet koşulu gerçekleşmişse davalılara ait muhdesatların bedelinin belirlenmesi ve bedelin depo edilmesi için davacılara uygun mehil verilmesi, verilen süre içinde bedellerin depo edilmesi halinde yıkım kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 30.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.