(Kapatılan)22. Hukuk Dairesi 2017/31576 E. , 2020/7313 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... 7. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin davalıya ait lokanta işyerinde 08/07/2002 tarihinden 09/07/2014 tarihine kadar garson ve kasa görevlisi olarak haftanın 6 günü 05:30-16:00 saatleri arasında çalıştığını, haftada 18 saat fazla mesai yaptığını, son aldığı maaşın net 2.250,00 TL olmasına rağmen işyerince Sosyal Güvenlik Kurumu kurumuna asgari ücretten bildirim yapıldığını, yıllık izninin kullandırılmadığı gibi buna ilişkin ücretlerinin de ödenmediğini, asgari geçim indirimlerinin de ödenmediğini, davacının ... 1. Noterliğinin 09/07/2014 tarih ve 16346 yevmiye nolu ihtarnamesi ile ihtar çekerek iş akdini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek, toplam 45.723,41TL işçilik alacağının faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
... 1. İş Mahkemesi 29/09/2016 tarihli ve 2014/265 esas - 2016/245 sayılı karar ile davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacının kıdem tazminatı, fazla çalışma ücreti, yıllık izin ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücret alacağının kısmen kabulüne, asgari geçim indirimi talebinin ise reddine ilişkin hüküm kurmuştur.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, ... 1. İş Mahkemesinin 2014/265 esas 2016/245 karar sayılı ve 29/09/2016 tarihli kararına davalı vekilinin yaptığı istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu:
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bend dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32. maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine; dönemlere uyularak ödenmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 32. maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgari ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323. maddesinin 2.fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçiler o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusunun mahkemece resen araştırılması gerekmekle, mahkemenin belgeye değer vermeden önce muvazaa şüphesini ortadan kaldırması ve kendiliğinden gerekli araştırmaya gitmesi gerekir. Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur.
Asıl sorun, yasal yükümlülüğe ve cezai yaptırıma rağmen 8. ve 37. madde hükümlerine aykırı şekilde belgelerin hiç verilmemesi noktasında ortaya çıkar. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı İş Kanununun 8 ve 37. maddelerinin işverene bu konuda bazı yükümlülükler de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, İş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümüne yardımcı nitelikte olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmiş olması, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında taraflar delillerinin değerlendirilmesi sırasında, işverence düzenlenmesi gereken bu tür belgelerin düzenlenmiş olup olmamasının da gözetilmesi gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde ücretinin net 2.250,00 TL olduğunu ileri sürmüş davalı ise davacının asgari ücret aldığını beyan etmiştir. Dinlenen davacı tanıklarından ... işyerinden ifade verdiği tarihten 1,5 yıl önce ayrılmasına ve davacı ile aynı işi yapmasına rağmen ayrıldığı tarihte kendi ücretinin 1.500,00 TL olduğunu, davacının ücretinin ise 2.250,00 TL olduğunu, diğer davacı tanığı ... ise davacı ile aynı tarihte işten ayrıldıklarını kendisinin aşçı olduğunu ve ücretinin 1.500,00 TL olduğunu, davacının ücretinin ise 2.250,00 TL olduğunu beyan etmiştir. Davalı tanıkları ücret ise konusunda beyanda bulunmamışlardır. Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmadan, davacının kredi çekmesi için davalı tarafından 30/06/2013 tarihli belgeye göre 2013/5 ayında ücretinin 2.250,00 TL olduğuna ilişkin belge dikkate alınarak ücret bu belgeye göre asgari geçim indirimi hariç ücretinin net 2.176,60 TL brüt 3.044,58 TL olduğu kabul edilmiştir. Ancak uygulamada işverenlerin çalışanların kredi çekebilmeleri için bu tür de belge verdikleri bilinmektedir. Davacı tarafından sunulan 2013 yılı Mayıs ayı ücretinin 2.250,00 TL olduğuna ilişkin belgenin, davacı ile aynı işi yapan işçinin davacıdan her ay 750,00 TL eksik ücret aldığını beyan etmesi dikkate alındığında ücret tespitinde tek başına esas alınması mümkün değildir. Mahkemece yapılacak iş ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından meslek odalarından ve ... Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından davacının kıdemi, meslek ünvanı, iş yerinde çalıştığı süre bildirilerek emsal işçi ücretinin ne olabileceği araştırılmalı, tüm deliller birlikte değerlendirilerek ücret belirlenip bilirkişiden ek rapor alınarak davacının hak ettiği işçilik alacakları belirlenen ücrete göre hesaplatılarak sonuca gidilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir.
3-Taraflar arasında davacının yıllık izin alacağının hesabı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Aktin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da, iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 170 gün izne hak kazandığı, işveren tarafından izin kullanımına ilişkin belge sunulamamış olması, işveren tarafından ramazan aylarında davacının izinin kullandığını beyan temesi ancak 2007-2013 yıllarının ramazan aylarının Temmuz - Ekim aylarına denk gelmesine rağmen ücret bordrolarındaki yıllık izin tahakkuklarının gerçeği yansıtmadığı gerekçesi ile ücret bordrolarında yer alan yıllık izin tahakkuları dikkate alınmamıştır. Ancak davalı cevap dilekçesinde işyerinin ramazan ayı boyunca kapalı olduğunu buna rağmen davacının maaşının tamamının ödendiğini ayrıca yıl içinde de yıllık izin kullandırıldığını beyan etmiştir. Davalının bu beyanı karşısında bilirkişi raporunda 2007-2013 yılları arasında ramazan ayının Temmuz - Ekim aylarına geldiği, ücret bordroları ile davalı beyanı arasında çelişki olduğu yönündeki tespitin kabulü mümkün değildir. Bu nedenle davacının itirazi kayıtsız imzalamış olduğu ücret bordrolarındaki yıllık izin tahakkukları dikkate alınarak davacının bakiye yıllık izin alacağının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekir. Fakat davacının iş akdi 09/07/2014 tarihinde fesh edilmesine rağmen bu ay için 2 farklı bordro düzenlenmiş olup, imzalı olan bordroda davacının 27 gün, imzasız olan bordroda ise 9 gün yıllık izin kullandığı anlaşılmaktadır. Aynı ay için birbiri ile çelişkili 2 bordro bulunması, davacının iş akdinin temmuz ayında 9 gün sürmesi karşısında 2014 yılı Temmuz ayındaki yıllık izin tahakkkuklarının gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacının 2014 yılı Temmuz ayı ücret bordrosundaki tahakkuklar dikkate alınmaksızın diğer yıllardaki yıllık izin tahakukkuları dikkate alınarak, davacının bakiye yıllık izin alacağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekirken dosya kapsamına uygun olmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.