1. Hukuk Dairesi 2014/7417 E. , 2015/7715 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADANA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/10/2013
NUMARASI : 2010/766-2013/792
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davacı Gülgün bakımından davanın kısmen kabulüne, davacılar İbrahim, Atilla ve Gülay yönünden ise davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi"in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Davacı Cabbar, kayden paydaşı olduğu 73 parseldeki çekişme konusu 15, 71 ve 72 nolu bağımsız bölümlerin haklı ve geçerli bir nedeni olmaksızın davalı tarafından kullanıldığını ileri sürerek payı oranında elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölmüş, mirasçılarından Gülgün davaya devam etmiş, diğer mirasçılar İbrahim, Atilla ve Gülay davayı takip etmemişlerdir.
Davalı, 25.02.1985 tarihli tadilat projesi uyarınca davaya konu bağımsız bölümlerin kendisine ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının dava konusu bağımsız bölümlerde mülkiyet hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davacı Gülgün bakımından davanın kısmen kabulüne, davacılar İbrahim, Atilla ve Gülay yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; davalının haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın dava konusu bağımsız bölümlere elattığı saptanmak suretiyle müdahalenin önlenmesive ecrimisile hükmedilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.
Bilindiği üzere, 6100 Sayılı HMK 297/2. maddesinde; (1086 Sayılı HUMK’nun 388/son md.) hüküm sonucu kısmında; “istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
Somut olayda, davacı Cabbar payı oranında elatmanın önlenmesi talebinde bulunmuş olup yargılama aşamasında ölmüş ve mirasçılarından Gülgün"ün yargılamaya devam etmiş, kalan mirasçıları İbrahim, Gülay ve Atilla"nın davayı takip etmemiş olmaları karşısında elatmanın önlenmesi istemi ile ilgili olarak davacı Gülgün bakımından sadece “müdahalenin önlenmesi talebinin kabulüne” şeklinde hüküm oluşturulmuş, ancak hangi taşınmazlara yapılan haksız müdahalenin ne şekilde önleneceği yönünde açıklık getirilmeyerek tereddüte neden olacak ve infaza elverişli olmayacak biçimde karar verilmiştir.
Öte yandan, dava konusu edilen 15, 71 ve 72 nolu bağımsız bölümlerde muris Cabbar"ın 20.08.2010 tarihinde satış suretiyle pay temliki + birleştime suretiyle dava dışı kişilerle birlikte iştirak halinde malik olduğu kayden sabittir. Bu halde dava konusu bağımsız bölümlerin tedavül kaydının getirtilip murisi Cabbar"ın taşınmazda hak sahibi olduğu dönemden dava tarihine kadar davacı Gülgün"ün miras payına isabet eden ecrimisil miktarının hüküm altına alınması gerekirken gerekçede nasıl hesaplandığı açıklanmayan 2.251,07 TL ecrimisile karar verilmesi de isabetli değildir.
Hâl böyle olunca, elatmanın önlenmesi talebi bakımından HMK"nun 297/2.maddesi uyarınca infaza elverişli biçimde hüküm kurulması ve davacının hak sahibi olduğu dönemler için payına isabet eden ecrimisile karar verilmesi için karar bozulmalıdır.
Davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.