3. Hukuk Dairesi 2014/9959 E. , 2014/9461 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : GÖKSUN ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/07/2013
NUMARASI : 2012/298-2013/337
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde taraflar evlenirken davacıya takılan ziynetlerin hepsini davalının kuyumcuya bırakacağı gerekçesi ile aldığını, davalının daha sonra evi terkettiğini, ziynetleri de kuyumcudan aldığını belirterek bir adet altın set, 12 bilezik, 2 bileklik, 78 çeyrek altın, 11 yarım altından oluşan ziynetlerin aynen teslimine, mümkün değil ise fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere değeri olan 30.790.00 TL"nın yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, dava dilekçesinde iddia edilen kadar ziynet takılmadığını, takıların birazının davacının onayı ile bozdurulduğunu, diğerlerinin davacıya teslim edildiğini belirterek takılan ziynetleri 56 çeyrek altın, 95 gram 22 ayar bilezik, 14 ayar 1 adet takı seti olarak saymış ve davanın reddini istemiştir .
Mahkemece davanın kısmen kabulüne(56 çeyrek altın, 94 gram 12 adet 22 ayar bilezik, 30 gram ağırlığında 14 ayar 1 adet takı seti yönünden) karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir .
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Hayat deneylerine göre olağan olanın ziynet eşyalarının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır.
Somut olayda, mahkemece taraflar arasında çekişme konusu olduğundan düğünde takılan ziynetlerin miktar ve niteliğinin tespiti için araştırma yapılmış, tanık olarak dinlenilen ziynetlerin teslim edildiği kuyumcu ifadesinde davalının anlatımını doğrulamış, bu kuyumcunun yazdığı ziynetlerle ilgili kart incelenmiş, dosyadaki fotoğraf ve CD leri inceleyen kuyumcu bilirkişinin raporunun da ziynetleri saklayan kuyumcu tanığın ifadesi ve düzenlediği kart ile uyumlu olduğu görülmüştür . Davacı kadın düğünde takılan ve emanete bırakılmayan başka ziynetler olduğunu ve bunların davalıda bulunduğunu iddia etmiş ise de, dinlettiği tanık beyanları davacının iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Bununla birlikte davacı, dava dilekçesinde her türlü yasal delile dolayısı ile yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya, bu iddiasını ispatlaması konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.