3. Hukuk Dairesi 2014/1451 E. , 2014/9513 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2012
NUMARASI : 2009/1042-2012/557
Taraflar arasında görülen maddi ve manevi tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dava; elektrik direğine çıkarak elektrik çarpması nedeniyle zarar gören davacı ve ailesinin açtığı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davalı vekili; sözkonusu olayın gerçekleşmesinde kuruma izafe edilecek bir kusur bulunmadığından bahisle, davanın reddini talep etmiştir.
Yerel mahkemece; davacı A.. A.. yönünden maddi tazminat talebinin kabulü, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü, diğer davacılar yönünden maddi ve manevi tazminat isteminin reddi cihetine gidilmiştir. Hüküm, davacılar ve davalı vekillerince temyiz edilmiştir
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan kusur oranına yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
1-) Mevcut yargılama dosyasında maluliyete esas raporlar Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Şanlıurfa Balıklıgöl Devlet Hastanesinden alınmıştır. Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan raporda maluliyet oranı %32 iken, Şanlıurfa Balıklıgöl Devlet Hastanesinden alınan raporda %9 olarak belirlenmiştir. Her iki rapordaki maluliyet oranları farklılık arzetmekte ise de raporlar arasındaki çelişki giderilmemiştir. Kaldı ki, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Yasası"nın 16/II-c maddesi gereğince, meslekte kazanma gücü kaybı konusunda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle görevli kurum Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu"dur.
Şu halde mahkemece, maluliyet raporları arasındaki çelişkiyi de giderecek biçimde davacının maluliyet durumunun Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu marifeti ile tespit edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
2-) Uyuşmazlık davacının yakınlarına manevi tazminat hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasındadır.
Bilindiği üzere, somut olayda uygulama yeri bulan BK 49.maddede “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Maddede belirtilen kişilik haklarına, kişinin yaşamı, sağlığı, beden ve ruhsal bütünlüğü gibi varlıkların tümü girmektedir. Kişinin duygu yaşantısı ve düşünce dünyası da kişisel varlıklar olup, yasa tarafından korunmuştur. Duygu yaşantısı da ruhsal uyum ve denge, ruhsal sükun, yakınlarla olan gönül bağlılığı, aile birliği kişisel varlıklardır. Manevi acılar verdirilmek yolu ile de ruhsal varlıklara saldırılmış olur. Kişisel değerlere saldırı yolu ile kişiye manevi acılar verdirmek kişinin ruhi varlığına ve sonuçta kişilik hakkına saldırıyı ortaya koyar. Bunun gibi, zarar görenin kişilik hakları ihlal edildiği gibi sözkonusu haksız eylemle zarar görenin aile fertlerinin de kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Çünkü, bu eylem sonucu gerek davacının, gerekse aile fertlerinin ruhsal dengeleri bozulacaktır.
Öte yandan, BK 47.madde de düzenlenen “Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” Hükmünden de anlaşılacağı üzere cismani zarara uğrayan kimseye manevi tazminat verilebilecektir. Doktrinde ve yerleşik içtihatlarda da belirtildiği gibi cismani zarar kavramına ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin de girdiği, bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda onun eş ve çocukları gibi çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde haleldar olmuşsa bu durumda yansıma yolu ile değil doğrudan doğruya zarara maruz kalmasının söz konusu olduğu, davacının yaralanması nedeniyle eşi ve çocuklarının da manevi tazminat isteyebileceği kabul edilmiştir. Bu husus Hukuk Genel Kurulu’nun 26.4.1995 Tarih, 1995/11-122 Esas, 430 Karar sayılı ilamında da belirtilmiştir.
Gerek BK 47.maddedeki cismani zarar kavramından, gerekse BK 49.maddedeki kişilik hakları kavramından yola çıkılsın, tüm bu olayların davacının aile fertlerindede manevi zarar doğuracağı açık olduğundan, davacının aile fertleri yönünden de bir miktar manevi tazminata hükmetmek gerekirken, diğer davacılar yönünden davanın tamamen reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların maddi ve manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.