Esas No: 2014/4430
Karar No: 2014/9752
Karar Tarihi: 17.06.2014
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/4430 Esas 2014/9752 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : MANAVGAT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2013/379-2013/693
Taraflar arasında görülen maddi tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması taraf vekilleri tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı vekili Av. Ö.. D.. geldi. Davalı vekili Av. S.. A.. geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
"Davacı vekili dilekçesi ile; 24.08.2007 tarihinde, T.. B.. Köyü, Ç.. Mahallesi mevkiinde başlayan orman yangınının, 513 hektarlık bir alanda etkili olduğunu ve orman alanının yangında zarar gördüğünü; yangının, bölgeden geçen ENH"daki D12 direği ile bu direğin doğusunda bulunan ağaç direğin arasındaki elektrik tellerinin fincanlara sağlam olarak monte edilmemesi nedeniyle kopması ve yerde kurumuş halde bulunan çam ağacı ile kuru otları tutuşturması sonucu çıktığını; Tedaş ile Orman Genel Müdürlüğü arasında Enerji Nakil Hatları kurulması için verilen izinlere ilişkin taahhüt senedinin 7.maddesine göre, orman idaresi zararından davalı kurumun sorumlu olduğunu iddia ederek; işletme müdürlüğünce düzenlenen tazminat raporuna göre idarenin bu haksız fiil sebebiyle 2.344.795,29 TL zarara uğradığını belirtmiş ve bu miktarın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; olay tarihinden itibaren, 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini; olayın, davacı Orman İdaresinin bakım ve gözetimindeki kuruyan ağacın rüzgarın etkisiyle devrilip tellerin üzerine düşmesi sonucu gerçekleştiğini; enerji nakil hattının yönetmeliklere uygun tesis edilmiş olması nedeniyle, kurumlarının herhangi bir kusurunun bulunmadığını; enerji nakil hattının mevzuatlar gereği güvenlik bandı dışında bulunan ve yangına sebebiyet verdiği hem Orman İdaresince, hem müvekilli kurum personelince tesbit edilen bakım ve tesbit yükümlülüğü Orman İdaresine ait olan ağacın sebebiyet verdiği yangın nedeniyle, müvekkili kurumun kusurlu ya da kusursuz sorumluluğunun bulunmadığını savunup; davanın reddini istemiştir.
Islah dilekçesi ile, dava değeri 4.147.196,4 TL"ye yükseltilmiştir.
Mahkemece; "...yangının, davacı idarenin sorumluluğunda olan ve elektrik hattına yaklaşık 12 metre mesafedeki bir ağacın hat üzerine düşmesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Ancak, böyle bir durumda davalı şirketin hiç sorumlu olmadığını düşünmekte mümkün değildir. Zira, günlük hayatta fincan diye nitelenen ancak teknik bilirkişilerce izolatör olarak nitelendirilen porselenden yapılma maddenin ve bağlantılarının bakımsız ve eski olduğu, bunların sağlam ve böyle durumlar için mukamevetli olması durumunda ağacın düştüğü elektrik hattı nedeniyle yangın çıkmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla nispeten de olsa davalı şirketin kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan normal şartlarda bu kadar büyümeyecek olan yangının olumsuz meteorolojik gerçeklerden (sıcaklık, nem ve rüzgar) kaynaklanan nedenlerle çok büyük bir alana sirayet ettiği yangın bilirkişinin raporuyla sabittir. Böyle bir durumda Orman İdaresinin olası yangınları nazara alarak buna uygun tedbirleri alması gerekirdi. Yangın her iki tarafında müşterek kusurlu davranışı ile çıktığına, elektrik hattı üzerine düşen ağacın davalı idarenin sorumluluk alanı dışında kaldığı sabit olduğuna göre doktrin ve Yargıtay İçtihatları ile benimsenen uygun illiyet ilkesi ve BK 44.maddesi de nazara alınarak oluşan zararın adalet ve hakkaniyet ölçüsünde paylaştırılmasına, bu çerçevede davalı şirketin olaşan zararın takdiren %2"si kadar bir miktarından sorumlu tutulmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir, gerekçesiyle” davanın kısmen kabulüne, 82.943,92 TL tazminatın 24.08.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacı Orman İdaresine verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın tüm, davacı tarafın ise sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, dava ve uyuşmazlığın ; elektrik enerjisi dağıtım hattından kaynaklanan yangın nedeniyle, kaynağı belirlenemeyen maddi vakıa sebebiyle orman idaresinin uğradığı maddi zararın tazminine ilişkin inceleme ve değerlendirmenin yapılması, bunun içinde tarafların hukuki sorumluluklarının belirlenmesi gerekecektir.
Davalı şirket, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur. Bu sorumluluk türü tehlike sorumluluğu olarak da isimlendirilmekte olup, sorumluluk türlerinin en ağırını oluşturur. Burada tehlikeli nesne veya işletme ile gerçekleşen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması sorumluluk için gerekli olup hareket unsurunu haksız fiilin sonuç unsuruyla birlikte değerlendirmek gerekir ( Doç. Dr. A. Akartepe TBK. Haksız fiilden doğan borç ilişkileri - Porf Dr. Pierre Tercier sorumluluk hukuku S. Özdemir çevirisi. 1983 Sh. 12-14 ).
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir.
Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır(Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15).
Kusursuz sorumluluğu gerektiren nedenler, teknik gelişmeler ve kusurun yetersizliği olarak açıklanabilecektir. Şöyle ki
Kusursuz sorumluluk, endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknik buluşların, makineleşmenin ve karmaşık sosyal ilişkilerin biçimlendirdiği toplum ve uygarlığın zorunlu kıldığı bir sorumluluk türüdür. Kusursuz sorumluluk, her şeyin makineleştiği, işbölümü ve ekonomik birimlerin geniş ölçüde organize olduğu gelişmiş sanayi toplumunun bir ürünüdür. Oysa kusur sorumluluğu, küçük ekonomik birimlerin hâkim olduğu makineleşmenin tam gelişmediği, toplum yapısının tarım ve küçük sanayiye dayandığı, bireyci ve liberal düşüncenin etkin bulunduğu toplumlarda görülen bir sorumluluk türüdür. Kusursuz sorumluluğunun kabulü, kusur sorumluluğunu öngören liberal hukuk devletinden, adalet ve hakkaniyet ilkesine dayanan sosyal hukuk devletine geçişin ve sosyal gelişmenin bir sonucudur.
Ulaşım, enerji ve üretim araçlarında kullanılan büyük makinelerin, teknik araç ve gereçlerin, yeni kimyasal ve biyolojik buluşların karmaşık bir biçim verdiği modern toplumda, kusuru, sorumluluğun kurucu unsuru olarak görmek, bir çok nedenlerle doyurucu olmaktan uzaktır. Gerçekten, her şeyden önce, bu kadar karmaşık teknik bir süreç ve sosyal ilişki ağı içinde gerçekleşen zararlarda kusurun rolü, ya çok azalmış, ya da hiç kalmamıştır. Gerçekten, çalışanlar ve çevre için büyük tehlike arzeden makineler, enerji kaynaklan, ulaşım araçları ve diğer şeyler arasında, zararlı sonucun sebebi olarak insan davranışının rol ve katkısını tespit etmek imkânı, fiilen ortadan kalkmıştır. Zira bu karmaşık mekanik şartlar, sosyal ilişkiler içinde kusurlu bir davranışın bulunup bulunmadığını, kimin kusurlu bir davranışta bulunduğunu belirlemek mümkün değildir. Kaldı ki, bu kadar tehlikeli araç ve gereçler içinde insan davranışının zararın sebebi olabilme ihtimali, diğer teknik ve mekanik sebeplerle kıyaslanamayacak derecede küçük ve önemsizdir. Zira günümüzde enerji kaynakları, ulaşım araçları ve üretimde kullanılan makineler, o derece hızlı, karmaşık ve büyük boyutlar kazanmıştır ki, artık, gerekli her türlü tedbir alınsa bile, zararın doğumunu önlemek çoğu zaman imkânsız hale gelmiştir. Çevre için tehlike arzeden bu kaynaklar karşısında, zarara uğramak adeta kaçınılmaz bir hal almıştır. Ancak, "tehlikeli" diye toplumun bu araç ve gereçlerden vazgeçmesi de mümkün değildir. Bu nedenle, tehlikeli faaliyette bulunan kimseler, bunlardan yarar sağladıkları için, sebep oldukları zararı da gidermek zorundadırlar.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; yangının, davalı şirkete ait olup, enerji nakil hattındaki tellerin sarkması ve rüzgarın etkisiyle ark oluşturması neticesinde meydana geldiği; sonuçta davalı şirketin faaliyeti ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağının bulunduğu, ancak zararın belirlenmesi için davalı yanında davacının yangının nitelik ve niceliği itibariyle almakta bulunduğu tedbirlerin alınıp alınmadığı ve yangının büyümemesi için sorumluluk halinin değerlendirilmesi gerekir.
Ne var ki, zararın kapsamını tayinde davacı idarenin kusurunun olup olmadığının da araştırılıp, tartışılması gerekmektedir. Davalının durumu kusursuz sorumlulukta zararın artmasına sebebiyet verirse kusur oranının belirlenmesinde indirim sebebinin oranını belirlemek hakserlik ve denkserlik kuralının bir sonucu olarak ortaya çıkacaktır.
Bu bağlamda şimdi de davacının sorumluluğunun tayini gerekecektir. 3234 sayılı, Orman Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun"un 2/a maddesine göre “Orman kaynaklarını; ekolojik, ekonomik ve sosyo-kültürel faydalarını dikkate alarak, bitki ve hayvan varlığı ile birlikte, ekosistem bütünlüğü içinde idare etmek, katılımcı ve çok amaçlı şekilde planlamak, usulsüz müdahalelere, tabii afetlere, yangınlara karşı korumak, muhtelif zararlıları ile mücadele etmek ve ettirmek, ormancılık karantina hizmetlerini yürütmek, geliştirmek, orman alanlarını ve ormanlara ilişkin hizmetleri artırmak, ormanları imar ve ıslah etmek, silvikültürel bakımını ve gençleştirmesini sağlamak” Genel Müdürlüğün asli görevi olarak sayılmıştır. Aynı yasanın 2/b maddesinde “Ormanların mülkiyeti ile ilgili iş ve işlemlerini, kadastrosunu, izin ve irtifak işlerini yürütmek de” görevleri arasındadır. Maddenin alt bentlerinde de diğer görev ve hizmetler sıralanmış bulunmaktadır.
Buna paralel olarak, 6831 sayılı Orman Kanununun 75.maddesinde "Orman idaresi yangınları önlemek maksadiyle en çok beş yılda tahakkuk ettirilecek bir plan ve program dahilinde yangın emniyet yolları ve yangın kule ve kulübeleri yapmak ve bunları idare merkezlerine telli ve telsiz telefonla bağlamakla mükellef olduğu gibi yangın tehlikesinin fazla olduğu mıntakalarda yangın mevsimine munhasır olmak üzere lüzum gördüğü yerlerde ve yeter miktarda yangın söndürme alet ve malzemesini havi motorlu vasıtalarla teçhiz ve takviye edilmiş yangın ekipleri bulundurur. (Ek: 24/5/2000 - 4569/1 md.) Orman yangınlarını önleme ve orman yangınlarıyla mücadele harcamaları için Orman Genel Müdürlüğü Katma Bütçesine yeterli miktarda ödenek konulur."hükmüne yer verilmiştir.
Bu bağlamda, durum değerlendirildiğinde; ormanları, yangınlara karşı korumak, davacı idarenin bizatihi asli görevidir. Bu nedenle, çıkan yangını en kısa sürede söndürmek, zararın büyümesini önlemek için her türlü tedbiri almak ve gereğini yapmak da idarenin görevidir. Toplanan delillerden, davalı şirketin irtifak hakkı tesis ettiği elektrik enerji hattının altındaki yangına sebebiyet veren kurumuş ot ve anızların temizlenmesi işinin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacı idare, bu yükümlülüğün, taahhütname ile davalı şirkete devredildiğini ileri sürmektedir. Asıl görevi yangınlara karşı ormanları korumak olan kurumun, bu görev ve sorumluluğunu, sözleşme veya protokolle başka kişi ve kurumlara devretmiş olması, onu, sorumluluktan kurtarmaz.
Öte yandan, davacı idare müfettişlerince yapılan incelemelerde de belirtildiği gibi; özellikle yangına hassas Kızılçam ormanlarında ormanın verimine bakılmadan tüm alanın planlı yol ağının tamamlanmasının, su alma havuzlarının yapılmasının önem arzettiği ortadadır. Diğer yandan, bu olayda olduğu gibi, yangına müdahale edecek yer ekipmanlarının yetersiz olduğu, birinci derecede yangına hassas bu bölgede birden fazla yangında müdahale için gerekli ekipman ve araçların hazır edilmediği de anlaşılmaktadır. Bundan ayrı, yukarıda açıklanan yasa hükmünde ifade edildiği gibi, orman köylülerinin tarım yapma ve geçimlerini bu şekilde temin etme zorunluluğu gözetilerek, bu yönde ormanların dizayn edilmesi ve gerekli tedbirin alınması da davacı kurumun görevlerindendir.
O halde, mahkemece; davacı kurumun yukarıda açıklanmaya çalışılan görev ve sorumlulukları dikkate alınarak, somut olayda, müterafik kusuru olduğu gözetilip; adalet ve hakkaniyet ilkelerine göre, bilirkişilerce hesaplanan zarar miktarından uygun bir miktar indirilerek, tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.
Yanılgılı değerlendirme sonucu, davalı şirketin; olayda kusursuz sorumluluğu bulunduğu gözetilmeden, yangının her iki tarafın müşterek kusurlu davranışından çıktığı da belirtilmiş olmasına rağmen; hakkaniyet ve adalet duygusuyla bağdaşmayacak oranda zararın takdiren %2"si kadar sorumlu tutulmuş olması doğru görülmemiş" denilerek Dairemizce bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Kararın taraflarca temyiz edilmesi ile kazanılmış haklara uyulmak suretiyle tesis edilen hüküm için aşağıda belirtilen ve başlık halinde toplanan sebeplere göre hükmün bozulması gerekmektedir. Şöyle ki;
T.C.Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü Ege Ormanclık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Araştırma Bültenindeki büyük orman yangınlarının meteorolojik veriler ışığında incelenmesine ilişkin bilimsel çalışmasında;
"1985 ila 2006 yıllan arasında Türkiye"de çıkmış 46 adet büyük orman yangını öncelikle meteorolojik veriler daha sonra topografik kriterler ve yangın mücadelesi açısından incelenerek bu büyük yangınların davranışları arasında benzerlik olup olmadığı ,hangi meteorolojik koşullarda oluştukları ve yangın ortalama ilerleme hızlarına ait bilgiler üretmek amaçlanmış.
Sorgulama esnasında yangın davranışları incelenirken elde edilen yangın koordinatları Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü Araştırma ve Bilgi İşlem Daire Başkanlığınca yangının olduğu gün grid değerinden; yangın başlama koordinatına ve başlama saatine en yakın noktadaki ilgili değeri (MSLP sıcaklık, rüzgar ve nem değerleri) tespit edilmiştir. Yangınların değerlendirilmesi için (topografik) kombine haritalar oluşturulmuştur. Yangınlara ait uydu görüntüleri de alınmış ve yangın başlama noktası ve ilerleme yönüne ve ilerleme zamanına göre yangının ortasından geçen Yangın Orta İlerleme Hattının enine kesiti, yükseklikleri ve eğimi hesaplanarak yangının kapladığı gerçek alanlar sayısallaştırılmıştır.
Değişik Faktörler Açısından Büyük Orman Yangınlarının Genel Kritiği açısından incelemeye alınan 46 büyük orman yangını hakkında elde edilen veriler ışığında somut olayda taraflar için kusur incelemesi yapılmalıdır.
Başlama saatlerine bakıldığında gün içerisinde nispi nemin en düşük, sıcaklığın da en yüksek olduğu öğle saatlerinde çıkması bilenen teorileri desteklemektedir. Ancak söz konusu saatlerde esen kuvvetli rüzgar ve rüzgar yönüne bakıldığında deniz yönünden gelen nemli hava kütlesinin sıcaklığının, bölgenin ekstrem sıcaklıkları kadar yüksek olmadığı görülmektedir. Büyüyen orman yangınlarında belirleyici birincil etmenin rüzgar hızı ve yönü, sonra nispi nem ve yüksek sıcaklık olduğu ortaya çıkmıştır.
Rüzgar hızı açısından 3,0 m/sn ile 8,8 m/sn arasında esen rüzgarların büyük orman yangını oluşturabildikleri gözlenmiştir. Tüm yangınların ortalama rüzgar hızı değeri de 5,7 m/sn" dir. Rüzgar şiddetinin yanı sıra büyük orman yangınlarının sık sık çıktığı bölgelerdeki hakim rüzgar yönleri de mutlak surette dikkate alınmak suretiyle inceleme yapılmalıdır.
Yüksek sıcaklık açısından 28,9°C ila 36,4°C dereceler arasında en çok büyük orman yangını oluşturabildikleri gözlenmiştir. Tüm yangınlar için ortalama yüksek sıcaklık değeride 32,7°C"dir.
Nispi nem açısından büyük yangın tehlike endeksinin % 16 ile % 32 bağıl nem değerleri arasında en çok çıkmakta olduğu ve büyük orman yangını oluşturabildikleri gözlenmiştir. Tüm yangınlarda ortalama nispi nem değeri de % 28,07"dir. Bu çalışmada % 41 ila % 57 bağıl nem oranlarında da büyük orman yangınlarının çıkmış olduğu gözlenmiştir.
Eğim açısından yangın tehlike endeksinin % 8 ile % 35 arasında eğim değerleri arasında oldukları ve büyük orman yangını oluşturabildikleri gözlenmiştir. Ortalama eğim değeri de (tüm yangınlar ortalaması) % 17"dir.
Yangın çıkış tarihlerine göre büyük orman yangınlarının incelenmesi sonucu ülkemizde çıkan büyük orman yangınlarının % 77,20"si Temmuz-Ağustos aylarında çıkmış bulunduğu göz önüne alınarak değerlendirilmelidir.
Sahile yakın bölgelerde çıkan büyük orman yangınları (ada ve yarımada yangınları): İncelenen tüm büyük yangınların % 61,42"sinin deniz etkisine açık ormanlık bölgelerde meydana geldiği gözlenmiştir. Bu denizsel etkili yangınların denize mesafeleri 515 km arasındadır
Karasal kökenli büyük orman yangınları (iç kesimlerde çıkan): İncelenen tüm büyük yangınların % 38,57"sinin deniz etkisine uzak karasal ormanlık bölgelerde meydana geldiği gözlenmiştir. Bu karasal etkili yangınların her ne kadar denizden uzak görülseler de iç kesimlerden denize doğru akan akarsu vadilerinde olduğu ve dolaylı olarak bu vadilerin rüzgar vd.meteorolojik koşullardan etkilendikleri görülmüştür.
Enerji nakil hatlarına yakınlığına göre; incelenen tüm büyük yangınların % 27, 60"ının enerji nakil hatlarına yakın ormanlık bölgelerde meydana geldiği gözlenmiştir. Yangın başlama noktalarının yakınlarında 34,5 ve 15,4 KW" lık enerji nakil hatları bulunan ve dolaylı olarak ENH ile ilişkilendirilen bu yangınlardaki hangi meteorolojik koşullar ile yangın ilerleme hızları değerlendirilmelidir.
Meşcere tiplerinin (yanıcı tipi) yanma hızlarına göre; meşcere tipleri genel yangın hızları değerlendirildiğinde genel büyük yangın ilerleme hızlarının saatte 3,96 ila 6,22 km/h arasında değiştiği, ortalama en hızlı büyük yangınların ab tipi genç meşcerelerde çıktığı, en düşük yangın hızının da d tipi yaşlı meşcerelerde (yanıcı tipi -yanma hızlarına göre) çıktığı gözlenmiştir. Ortalama yangın hızı 4,768 km/h olan büyük yangınlarla ilgili kusur incelemesinde kriter alınabilir.
Bugüne kadar orman yangınlarına karşı etkin bir mücadele sürdüren OGM mevcut ekipleri ve mücadele imkanları ile her yönden yangın çıkabilme ihtimaline karşı sabit merkezi noktalarda bekleyip -yangın başlama haberi geldikten sonra- harekete geçmek durumunda olan bir eylem planı geliştirebilmiştir (Pasif Savunma Sistemi).
Büyük yangınların genel kritikleri doğrultusunda mevcut sistem ile yangınların büyüme riskini azaltma imkanı olamadığından AKTİF SAVUNMA SİSTEMİ olup olmadığı belirlenmelidir.
Uyuşmazlık ise çıkan yangının küçük - orta- büyük yangın olup olmadığı ve buna göre alınacak tedbirlerin zamanında, yerinde ve hızında alınıp alınmadığı denetlenmeli, davacı idarenin yangına müdahalesinde kullanacağı helikopterlerin yakıtının bulunmaması veya hemen bitmesi ve yangına geç müdahale edilmesi yönünde yaptığı savunma irdelenmeli ve kusur etkisi tartışılmalıdır.
Yukarıda bilgiler ışığında somut olayımızda müterafik kusur hesaplanırken, davaya konu yangının hangi ölçekte bir yangın olduğu (küçük, orta, büyük) büyüyen orman yangınlarında belirleyici birincil etmenin rüzgar hızı ve yönü sonra nisbi nem ve yüksek sıcaklık olduğu bilimsel çalışmalarda belirtildiğine göre, olay günü rüzgarın hızı, bağıl nem oranı, davacı idarenin yangına müdahalesindeki etkin gücü gibi faktörler dikkate alınarak inceleme yapılmaması eksik delil toplama ve HMK" 31 maddesi gereğince davayı aydınlatma görevini yapmadan karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda;
a) Davalının kusursuz sorumluluğuna göre inceleme yapılarak,
b) Çıkan yangının niteliğini belirleyip, büyüklüğünün ölçüsünü gözönüne alarak orman ve su işleri bakanlığı orman genel müdürlüğü araştırma enstitüsü müdürlüğünün araştırma bülteninde belirtilen meteorolojik veriler ışığında inceleme yapılmalı
c)Yangının çıkması ile elektronik ihbar sisteminin veya kontrol sistemiyle belirlenen yangına müdahalenin olup olmadığı belirlenmeli,
d)Yangının büyüklüğü ve oranı yanıcı özelliği yayılma durumu sıcaklık ve nem oranı tespit edilmelidir.
e)Enerji nakil hattına yakınlığı incelenmelidir.
f)Söndürme için zamanında ve yerinde etkin ve gerekli bir müdahalenin varlığındaki belirleme, davacının araçlarındaki etkinlik, ihmal değerlendirilmelidir.
g)Yangının ilerlememesi için gerekli olan zamanda müdahalenin yapılıp yapılmadığı, etkin mücadele olsaydı söndürme süresinin varlığı ile davacının kusurunun oranı,
h)MEUS - erken uyarı sistemi ve yedek ekip ve önleyici caydırıcı olmak amacıyla hava devriyesinin zamanında yapılıp yapılmadığı,
ı)Büyük hava gücü akım gibi etkenlerin yangının artmasındaki rolü incelenerek,
j) zamanında yangının önlenip önlenemeyeceği, davacının etkisi, kusurunun varlığı,
k)Davalının kusursuz sorumluluğuna göre yangın için hukuki sorumluluğunun belirlenmesinde davacının etkin veya pasif durumu değerlendirilerek her iki tarafa atfı kabil kusur oranının tayin edilmesi için her konuda ayrı birer kurul ile sonuçta belirleyici bilirkişi incelemesinin yapılarak hakkaniyet ölçüsünde tazminat için hesap yapılmalıdır.
l)Rüzgarın hızının yarattığı durum için taraflara atfı kabil bir kusur yüklenemeyeceği gözetilmelidir.
m)Ayrıca dosyadaki bilgi ve belgelerden yangının davalı şirkete ait enerji nakil hatlarından çıktığı iletkenlerin sehimli olduğu ve bunların ağaçlara temasının önlenmediği anlaşılmakta ise de olayın meydana geldiği yer ve tarih itibariyle sıcak hava şartlarının sehimi arttırdığı ve tanık beyanlarına göre rüzgar etkisiyle yangının hızla yayıldığı gözetildiğinde BK. 43.madde gereğince somut olayın özelliği ve olayın gelişim biçimi itibariyle tazminattan takdir olunacak oranda uygun bir miktar indirim yapılması gerekecektir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi"nin 2011/2550 Esas, 2011/8267 Karar)
n) Tarafların kusur oranı belirlendikten sonra davaya konu zarar görenin talep ettiği a)ağaçlandırma bedeli, b)akaryakıt gideri, c)arazöz gideri, d)dozer gideri, e) grayder gideri, f)uçak ve helikopter gideri g)işçilik gideri ve benzeri giderlerin hakkaniyete uygun olarak hesaplanması gerekmektedir.
o) Ormanları, yangınlara karşı korumak, davacı idarenin bizatihi asli görevidir. Bu nedenle, çıkan yangını en kısa sürede söndürmek, zararın büyümesini önlemek için her türlü tedbiri almak ve gereğini yapmak da idarenin görevidir. Toplanan delillerden, davalı şirketin irtifak hakkı tesis ettiği elektrik enerji hattının altındaki yangına sebebiyet veren kurumuş ot ve anızların temizlenmesi işinin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Davacı idare, bu yükümlülüğün, taahhütname ile davalı şirkete devredildiğini ileri sürmektedir. Asıl görevi yangınlara karşı ormanları korumak olan kurumun, bu görev ve sorumluluğunu, sözleşme veya protokolle başka kişi ve kurumlara devretmiş olması davacıyı yasal sorumluluk görevinden kurtarmayacak olduğunun incelenmesi,
İlk bozmada tarafların müşterek kusurlarının varlığından söz edilmesi kusur oranının tayini için etken unsurlar değerlendirilerek hakkaniyet ölçüsünde bir inceleme yapılmasının istenilmesi eşit kusur ifadesi kullanılmadığı açıktır.
Belirtilen eksiklikler giderilmeden oluş ve kabule göre değerlendirme ve bilirkişi incelemesi yapılmadan kusurun oranının %55 davalı ve %45 davacı olarak belirlemek suretiyle tayin olunan tazminatın belirlenmesi uygun düşmemekle ilk kararda belirtilen oranın düşüklüğü, ikinci kararda ise belirtilen oranın çok yüksek olması karşısında tazminatın hakkaniyet ölçülerine göre adil ve kalıcı şekilde tayini ile önce bulunacak kusur sonra ayrıca hakkaniyet indirimi de yapılmakla makul bir tazminatın tayini gerektiğinden hüküm belirtilen eksiklikler sebebiyle bozulmalıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen taraflar için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100"er TL vekalet ücretinin yekdiğerinden alınıp yekdiğerine verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.