3. Hukuk Dairesi 2014/3799 E. , 2014/9824 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : AFYONKARAHİSAR AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2013
NUMARASI : 2012/584-2013/960
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili, tarafların 20.01.2008 tarihinde boşandıklarını, müvekkilinin davalı eşi tarafından darp edildiğini ve evden kovulduğunu, davacıyı götürmesi için, davalı tarafından davacının ailesinin çağrıldığını, davacıyı ailesinin kendi evlerine götürmek zorunda kaldıklarını, çeyiz, ziynet ve davacıya ait diğer eşyalarının davalıda kaldığını ileri sürerek, eşyaların müvekkiline aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde, fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak kaydı ile 8.000,00 TL bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, darp iddiasının doğru olmadığını, davacının evden ayrılırken kendisine ait giyim eşyaları ile birlikte ziynet eşyalarını da yanında götürdüğünü beyan ederek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacı müşterek evden ayrılırken, davacının abisi, babası ve dayısının müşterek eve geldikleri, davacıyı götürdükleri, bu sırada davacı tanığı M.. K.. "un da beyanı ile sabit olduğu üzere, içeride yaklaşık bir saat kaldıkları, dolayısı ile ziynet eşyalarını beraberinde götürmesine engel bulunmadığı, dava konusu ziynet eşyalarının davalıda kaldığı, zorla alındığı veya harcandığının usulüne uygun delillerle ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın, dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır.
Somut olayda, davacının dövüldüğüne ilişkin davacının ailesine telefon edilmesi üzerine, davacının babası E.. Ç.., abisi H..Ç.. ve abisinin arkadaşı M.. K.."un hep beraber, davalının evine gittikleri anlaşılmaktadır.
Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıklarından davacının babası ve abisi, davacının üzerinde altınları, elinde çantası olmadığını, üzerindeki giysilerle arabaya bindiğini, davacının teyzesi olan F.. D.., davacı eşinden dayak yiyip morluklar içinde ağlayarak eve geldiğinde, üzerinde hiç altın olmadığını, elinde çantası, telefonu dahi olmadığını, üzerindeki giysiler ile çıkıp geldiğini beyan etmiştir.
Mahkemece, beyanı hükme esas alınan davacı tanığı M..K.."un yargılama sırasında alınan beyanında; davacının abisi ve babası ile birlikte İ.."ye geldiklerini, davacının abisi H.."in arkadaşı olduğunu, davacının babası ve abisinin davalının evine girdiğini ve yaklaşık 1 saat içeride kaldığını, içeride ne yaptıklarını görmediğini, davacıyı evinden aldıklarında, davacının üzerinde altınları, çantası, telefonu olmadığını, üzerindeki giysilerle arabaya bindiğini beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Boşanma davası sırasında da beyanına başvurulan tanık Mustafa Kocakurt alınan beyanında; kendisi arabada beklerken H.. ve E.."ın F.."in evine girdiklerini, 1-1,5 saat kadar oturduklarını, sonra yanlarında Dilek ile gelip arabaya bindiklerini, F.. ve F.."in ailesinin de orada olduğunu, F..ve ailesinin E.."a, Dilek"e ve Hüseyin"e küfür ettiklerini, F.. "in D.."i "defol git" diyerek evden kovduğunu, arabaya bindikten sonra D.."in yüzünde morluklar gördüğünü, davacının anlatımına göre davacının dövüldüğünü beyan etmiştir.
İspat yükü kendisinde olan davacı taraf, ziynet eşyalarının davalıda kaldığına ilişkin iddiasını ispat etmiş olup, mahkemece taraf delilleri değerlendirilerek, davalıda kalan ziynet eşyalarının ve bedellerinin tespit edilmesinden sonra hasıl olacak sonuca göre davacı lehine hüküm kurulması gerekirken, delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.