1. Hukuk Dairesi 2014/20570 E. , 2017/1526 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
İddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 22151 parsel sayılı taşınmazının cebir ve tehditle vekaletname alınan davalı ... tarafından önce 28.08.2002 tarihinde ...’e devredildiğini, ...’nin de taşınmazı 05.09.2002 tarihinde aynı zamanda davalı ...’in babası olan diğer davalı ...’a devrettiğini ileri sürerek, 22151 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davacının davalı ...’e kendi rızası ile taşınmazının devrini sağlamak üzere vekaletname verdiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacı tarafından adına kayıtlı taşınmazının satışı yetkisini de içerir 26.08.2002 tarihli ... Büyükelçiliğinde düzenlenmiş vekaletnameyi davalı ... ve kardeşleri tarafından kendisine cebir ve tehdit uygulandığı için davalı ...’e verdiği, davacı tarafından davalıya verilen ve bahsi geçen vekaletname ile dava konusu taşınmazın davalı ... tarafından 28.08.2002 tarihinde ...’e devredildiği, ... tarafından ise taşınmazın 05.09.2002 tarihinde aynı zamanda davalı ...’in babası olan diğer davalı ...’a devredildiği,davacının 28.10.2002 tarihinde düzenlenmiş azilname ile davalı ...’i vekaletten azlettiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede
açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; davacı ... tarafından 26.08.2002 tarihinde davalı ...’e ... Büyükelçiliğinde düzenlenmiş satış yetkisini içerir vekaletneme verildiği,bu vekaletname ile dava konusu taşınmazın davalı ... tarafından 28.08.2002 tarihinde ...’e devredildiği,davacı tanığı olarak mahkemece dinlenen ...ı’nın beyanından davalı ... ile taşınmazı devralan ...’nin birlikte yaşadıkları,yine taşınmazın ... tarafından ise 05.09.2002 tarihinde aynı zamanda davalı ...’in babası olan diğer davalı ...’a devredildiği,taşınmazın bu şekilde el değiştirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu,davalılar tarafından taşınmaz bedelinin ödendiği yolunda bir iddia bulunmadığı gibi, bedelin ödendiğinin ispat edilemediği hususları göz önünde bulundurulduğunda vekalet görevinin kötüye kullanılması sureti ile taşınmaz devrinin gerçekleştirildiği açıktır.
Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Davacı ...’nin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.