1. Hukuk Dairesi 2014/20506 E. , 2017/1576 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Davacı, muris ...’nin maliki olduğu 3 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 4 adet daireyi mirasbırakanı ile birlikte inşaa ettiğini ancak tapu kaydının mirasbırakan adına oluştuğunu mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla taşınmazı davalılara devrettiğini ileri sürerek, tapu kaydının payı oranında iptal edilerek adına tescilini; davalıların 2004 yılından bu zamana kadar kendisine ait pay üzerinde hiç bir yasal gerekçeye dayanmadan kullanımları karşılığı 10.000,00-TL ecrimisil bedelinin davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar, dava konusu taşınmazın adlarına hükmen tescil edildiğini, bu durumun dahi tek başına muvazaa iddiasını çürütür nitelikte olduğunu, taşınmaz üzerinde mevcut olan binanın da kendileri tarafından yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, taşınmazın, davalıların mirasbırakanları aleyhine açtığı tapu iptali-tescil davası sonucunda davalılar adına tescil edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de, davalıların çekişmeli taşınmazı muristen satın aldıkları iddiasıyla muris aleyhine açtıkları tapu iptali-tescil davası sonucu mirasbırakanın kabulü nedeniyle davanın kabulüne karar verildiği, kararın kesinleştiği; böylece, çekişmeli taşınmazın davalılar adına hükmen tescil eildiği anlaşılmaktadır.
Ne var ki, tescilin hükmen gerçekleşmiş olmasının, muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılarak dava açılamayacağı sonucunu doğurmayacağı yargısal uygulama ile kararlılık kazanmıştır.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu"nun 29.11.2006 tarih, 2006/1-734; 2006/761 sayılı kararında bu husus; "..4721 Sayılı Türk Medeni Yasasının 1.maddesine göre “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır”, yine aynı maddeye göre “Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” Kanunun yasada belirtilen biçimde özüyle de uygulanabilmesi için hakim tarafından yorumlanması gerekmektedir. Bu husus hem yargısal kararlarda, hem de bilimsel görüşlerde kabul gören bir uygulamadır. 04.02.1959 gün ve 1957/14 E. 1959/6 K. Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde bu husus ("Kanun hükümlerinin sadece kanunun lafzına göre değil, fakat hem lafzına ve hem de ruhuna göre tefsir edilmesi ve kanunun yalnız lafzına dayanılarak hükümlerin konuluş maksatlarına aykırı neticelere varılmasına meydan bırakılmaması, bugünkü hukuk ilminin ve tatbikatının ana kaidelerindendir.") denilmek suretiyle açıklanmış olup keza aynı husus 27.3.1957 gün ve 1957/1 E. 1957/3 K Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde de belirtilmiştir.
Diğer taraftan H.G.K. 20.02.1963 gün ve 4/71-21 Sayılı kararında da belirtildiği gibi “Bir konunun İçtihadı Birleştirme Kararı ile aydınlanması, ameli sonuç bakımından, o konuda yeni bir yasa çıkarılması anlamına gelmektedir”. Nasıl ki yasa hükümleri uygulanırken tefsirleri ve asıl amaçlarının belirlenmesi gerekmekte ise yine yasa hükmünde olan İçtihadı Birleştirme Kararlarının da tefsiri mümkün olup bu durum sonuçları ile bağlayıcı olan İçtihadı Birleştirme Kararlarının genişletilmesi veya değiştirilmesi anlamına gelmemektedir. Bu nedenle İçtihadı Birleştirme Kararının sonuç bölümünde muris muvazaasının oluşabilmesi için taşınmazın tapu sicillinde kayıtlı olması yanında murisin tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olması koşulunun ne anlama geldiğinin saptanması gerekmektedir. Buradaki kastedilen irade açıklaması murisin bizzat tapu memurunun önüne giderek beyanda bulunması değil, her ne biçimde ve her ne yolla olursa olsun murisin iradesinin resmi memura ulaştırılması ve bu iradenin tapudaki muvazaalı devir işlemine esas olmasıdır, yani iradenin hangi vasıta ile değil, hangi amaçla tapu memuru önüne geldiği önemlidir.
Sonuçta murisin iradesi tapudaki devir işlemine dayanak teşkil ettiğine ve açıklanan bu iradenin gerçek irade olmayıp mirasçıdan mal kaçırmak amacını güttüğü iddia edildiğine göre muris muvazaası nedenine dayanılarak açılan davanın dinlenmesi gerekir...
Bilindiği gibi, tapulu taşınmazların haricen satışları geçersiz olup harici satışa dayanılarak açılan davaların kanuna karşı hile nedeni ile reddedilmesi gerekir, ancak mahkemece istem kabul edilerek karar verilmiş ve kesinleşmiş ise bu kararın davanın tarafları açısından yasal sonuçlarının ortadan kaldırılması mümkün değildir. Kanun yararına temyiz edilip bozulsa bile davanın taraflarının hukuki durumu etkilenmeyecektir.
Öte yandan, eldeki davanın davacısının o davaya müdahale etmesi, taraf olması ve bir hak talebinde bulunması da mümkün değildir, çünkü muris o tarihte sağdır ve davacının bu kararda ihlal edildiği iddia edilen miras hakkı terekenin açılması ile birlikte doğmuştur. Ancak kesinleşen mahkeme kararında eldeki davanın davacısı taraf olmadığından ve murisin halefi olarak değil, kendi miras hakkına dayanarak dava açmış bulunduğundan davacı yönünden kesin hükümden bahsedilmesi de mümkün değildir.
Ayrıca, şu hususu da belirtmek gerekir ki murisin tapu memuru önünde oluşturmayıp da yukarıda verilen örneklerde olduğu gibi herhangi bir biçimde dışarıda oluşturup tapu memuru önüne gelen iradesi sonucu gerçekleştirilen taşınmaz devirlerinde muris muvazaasının incelenemeyeceği görüşü kabul edildiği taktirde bu uygulamanın yaygınlaşacağı ve Türk Medeni Yasasının miras hükümlerinin bertaraf edilebileceği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Diğer taraftan, tescile dayanak yapılan mahkeme kararı murisin kabul beyanına göre oluşturulmuş olup açıklanan bu iradenin murisin gerçek iradesi olup olmadığı o davada araştırılmamıştır. Gerçek iradenin satış mı bağış mı olduğu hususu ancak eldeki bu davada inceleme konusu yapılabilecektir. Mahkeme kararı, murisin tapudaki satışa yansıyan iradesinde, varsa, mevcut olan sakatlığı gideren bir karar olmayıp sadece davanın kabulü şeklinde açıklanan iradeyi belirleyen bir karardır. Davacı kanuna karşı hile kullanılarak muris muvazaasına başvurulduğu iddiası ile bu davayı açmış olup muvazaanın bir unsuru olarak kanuna karşı hile incelemesi de bu dava içerisinde yapılacaktır.
Sonuç olarak; davaya konu olan taşınmazın tapuda davalı adına devrinin dayanağının davalı ile muris arasında düzenlendiği savunulan harici satış sözleşmesi olduğu, harici satışa yansıyan muris iradesinin kanuna karşı hile kullanılarak oluşturulan bir mahkeme kararı biçiminde tapudaki resmi işleme yansımasının 01.04.1974 gün ve 1974/1-2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanmasına engel olmadığı, kanuna karşı hile iddiasının da bu dava içerisinde muvazaa iddiası ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varıldığından, " şeklinde açıklanmıştır.
Hal böyle olunca; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı eldeki davada tüm deliller toplanarak işin esasının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesi isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.