1. Hukuk Dairesi 2014/20704 E. , 2017/1638 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen ecrimisil istemli dava sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabul-kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Dava paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacılar; mirasbırakanları...’in ölümü ile davalılarla iştirak halinde malik oldukları taşınmazların kullanımları engellenerek sadece davalılarca kullanıldığını, bu hususta keşide edilen ihtarında sonuçsuz kaldığını, açılmış ortaklığın giderilmesi davası bulunduğunu ileri sürerek 2007 yılından dava tarihine kadarki dönem için 118.125-TL. ecrimisilin davalılardan tahsilini istemişlerdir.
Davalılar; zamanaşımı definde bulunmuş, istenen ecrimisilin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacı ... için 2.358,00-Tl, davacı ... için 786,23-Tl, davacı ... için 786,23-Tl ecrimisil alacağının davalı ...’den tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı ... yönünden açılan davanın ise reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 376. ve 377. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 186. maddesinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmış, bu kapsamda Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 186/1. maddesi ile; “Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saate mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir” düzenlemesi getirilmiş olup, anılan düzenlemenin emredici olduğu tartışmasızdır.
Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 184. maddesinde tahkikatın sona ermesi düzenlenmiş olup buna göre “ Hakim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra,duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse,tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder.”
Somut olaya gelince, 16/04/2014 tarihli duruşmada bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmak üzere taraf vekillerine süre verilmiş olmakla henüz tahkikat aşamasının sona ermediği, 11/06/2014 havale tarihli mazeret dilekçesinde davacılar vekilinin mazeretinin kabulü ile duruşma gününü uyaptan öğrenmesine karar verilmesi talebinde bulunduğu,aynı tarihli duruşmada davacılar vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilerek uyuşmazlık hakkında da hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Yani tahkikat aşamasının bittiği hususu mazereti kabul edilen davacılar vekiline bir önceki duruşmada bildirilmediği gibi, son duruşmada davacılar vekilinin mazereti kabul edildiği halde sözlü yargılama için ayrı bir gün de tayin edilmemiştir.
Hâl böyle olunca; 6100 sayılı HMK"nin 186/1. maddesi hükmü doğrultusunda sözlü yargılama için gün tayin edilerek taraflara meşruhatlı davetiye gönderilmesi, belirlenen günde hazır olan taraf veya taraflara son söz hakkı verilmesi, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de; davanın kabul edilen değeri üzerinden hesaplanan 268,45-Tl nisbi karar ve ilam harcının davacıdan alınmasına karar verilmesi de isabetsizdir. Zira harç kamu düzeni ile ilgili olup temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın re’sen gözetilmesi gereken hususlardan olup dava dilekçesi ekinde bulunan alındı belgesine göre dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden 1.756,05-Tl nisbi peşin harç yatırıldığı anlaşılmaktadır.
O halde, kabul edilen değer üzerinden alınması gerekli 268,45-Tl karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.756,05-Tl harçtan mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 1.487,60-Tl peşin harcın davacı tarafa iadesine, alınması gerekli ve davacıdan peşin alınan 268,45-Tl peşin harcın aleyhine hüküm kurulan davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekmektedir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.