1. Hukuk Dairesi 2014/20593 E. , 2017/1650 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar mirasbırakanları ...nin 1984 yılında öldüğünü, sağlığında tasarruf nisabını aşarak ve kendilerini mirasından mahrum etmek amacıyla, maliki olduğu ... Mahallesi 16 ada 7 parsel ve 16 ada 9 parsel sayılı taşınmazları düşük bedeller karşılığında davalılara satıp devrettiğini ileri sürerek mirasbırakanın tasarruf nisabını aşan ve sağlığında yaptığı tasarrufların saklı payları oranında iptal edilerek tenkislerine, taşınmazların ifrazı mümkün ise ifrazı ve bölünmesine, bu mümkün olmadığı takdirde keşfen saptanacak değerin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar mirasbırakanın mal kaçırmak kastının bulunmadığını, tüm mirasçılarına birer ev yeri bırakmak niyetiyle mirasını sağlığında bölüştürdüğünü, dava konusu 16 ada 7 parseldeki taşınmazın mirasbırakanın sağlığında tarım kredisi için ipotek edildiğini, ölümünden sonra borcun kendileri tarafından ödendiğini, mirasbırakanın yaşlı ve hasta bir adam olduğunu, ölümünden önce tüm iaşe, tedavi ve bakım masrafları ile cenaze giderlerinin de kendileri tarafından karşılandığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın 6.8.1984 tarihindeki ölümü ile oğulları ...nin mirasçı kaldıkları, mirasbırakanın 27.7.1973 tarihinde 4/8 paydaşı olduğu 16 ada 9 parselin 2/8 payını uhdesinde bırakarak kalan 2/8 payını davalılardan ... toplam 1250TL bedelle ve 11.11.1983 tarihinde ½ pay sahibi olduğu dava konusu 16 ada 7 parseldeki 400/3921 payını intifa hakkı kendisinde kalacak şekilde 132620TL bedelle davalılardan ... ile ... 7.3.1984 tarihinde de 1500/3921 payını davalılardan Vahide, Mithat ve Yahya’ya toplam 497.321TL ye sattığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur.
Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m.565) Miras bırakanın TMK"nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK"nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK"nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmayacağından davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür"atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olaya gelince; mirasbırakan 1984 tarihinde öldüğüne göre eldeki davada gözetilmesi gerekli yasal düzenlemenin 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi olacağı açık olup muris tarafından yapılan temliklerin mahfuz hisse kaidelerini bertaraf etmek kastıyla yapıldığı aşikar olan temliklerden olduğu saptandığına göre, tenkis hükümlerinin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Öte yandan yukarıda belirtilen ilkeleri kapsar biçimde bir inceleme ve araştırma yapıldığını söyleme imkânı bulunmamaktadır.
Şöyle ki; sabit tenkis oranı 17.05.2002 tarihli bilirkişi raporundaki değerlere göre hesaplanmış olup davalılar tercih haklarını sabit tenkis oranı belirlenmeden önce 3.4.1997 tarihinde kullanmışlar, mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı tespit edilirken dosyada mübrez 13.1.2005 tarihli müzekkere cevabına göre 1984 yılında aylık iaşe bedeli 250.000-TL olarak bildirilmiş olmasına rağmen iaşe bedeli bilirkişi tarafından tahmini ve 3 aylık 600TL olarak hesaba katılmış, belirlenen sabit tenkis oranına göre bölünmezlik hususunda araştırma yapılmamış, hükme esas alınan bilirkişi raporunda tenkis alacağı keşif tarihindeki değerlere göre hesaplanmıştır.
Hâl böyle olunca, davada 743 sayılı Medeni Kanun uygulanacağından; öncelikle mirasbırakanın ölüm tarihindeki terekesinin yukarıda değinilen açıklamalar ve ilkeler doğrultusunda tespiti sağlanarak sabit tenkis oranı belirlenmeli, taşınmazın değerinde azalma meydana gelmeksizin sabit tenkis oranında bölünüp bölünemeyeceği araştırılmalı, sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde davalılara tercih hakları sorulmalı, sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmadığı gibi; kabule göre de, 16 ada 10 parsel sayılı taşınmaz dava konusu edilmediği halde bu taşınmaz yönünden de hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Davalılar vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.