3. Hukuk Dairesi 2015/17698 E. , 2017/2081 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı şirket ile aralarında uzun süreli kredi ilişkisi bulunduğunu, davalı şirketin ...İcra Müdürlüğü"nün 1999/3015 esas, 2000/4119 esas ve 2000/2385 karar sayılı ilamı ile haklarında icra takibi başlattığını, bu takiplere karşı borçlu olmadıklarının tespiti amacı menfi tespit davası açtıklarını, davanın devamı sırasında haciz baskısı ile takip konusu borcu ödediklerini, nihayetinde ...2. Asliye Hukuk Mahkemesi2011/387 E.2011/439 K. sayılı dosyasında menfi tespit taleplerinin kabul edilerek, bu borçlardan sorumlu olmadıklarının tespitine karar verildiğini, esasen menfi tespit davası sırasında borcun ödenmiş olması nedeni ile davaya istirdat davası olarak devam edilmesi gerekirken, menfi tespit davası olarak devam edildiğini ve davalı şirkete borçlu olunmadığı yönünde tespit hükmü kurulduğunu, sonuçta davalı şirket tarafından haksız tahsil edilen bedellerin iade edilmediğini ve bu suretle davalının sebepsiz zenginleştiğini belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 34.150,00 TL"nin 10/04/2001 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını ve davacının bu davayı açmakta iyiniyetli olmadığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, istirdat (geri alma) isteminden doğan uyuşmazlıklarda davanın İİY’nin 72/7. maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu, menfi tespit davasının 11.09.2012 tarihinde kesinleştiği, iş bu davanın ise 13.08.2014 tarihinde açıldığı ve davanın açıldığı tarih itibariyle hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesi ile davanın süreaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde, borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesini talep etmektedir. Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlık sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Türk Borçlar Kanunu"nun konuya ilişkin 77 (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 61 v.d) ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir.
Sebepsiz zenginleşme, bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliğine göre zamanaşımı süresi, TBK"nun 82. maddesinde için kanunda 2 ve 10 yıllık süreler olarak öngörülmüştür. Ancak bu sürenin işleyebilmesi için davacı tarafın verdiğini geri istemeye hakkı olduğunu öğrenmiş olması gerekir. Bu durumda zamanaşımı, davacının dava açmaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlar.
Somut olayda; davacı, davalı tarafından icra takibine konu edilen alacak istemine ilişkin olarak açmış olduğu menfi tespit davasında takip konusu borçtan sorumlu olmadığının tespitine karar verildiğini; bu hüküm ile davalıya yapılan ödemelerin yersiz ve haksız olduğunun belirlenmiş olduğunu ve bu ödemelerin iadesi gerektiğini belirterek iş bu davayı açmıştır. Buna göre davacının, dava açmaya hakkı olduğunu, menfi tespit davasının sonucunun kesinleşmesi ile öğrendiği, zamanaşımının da bu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı açıktır. Bahsi geçen menfi tespit davası 11.09.2012 tarihinde kesinleşmiş, temyize konu dava ise 13.08.2014 tarihinde açılmıştır. Buna göre dava konusu uyuşmazlık bakımından yasada öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresi dolmamış, talep zamanaşımına uğramamıştır.
Hal böyle olunca mahkemece; dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı göz önünde bulundurularak, işin esasına girilerek, tüm deliller toplanıp hasıl olacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.