1. Hukuk Dairesi 2014/19001 E. , 2017/1850 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece her iki davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı-birleştirilen davalı ile -birleştirilen davacı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.04.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat gelmedi, diğer temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı asiller gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl dava ve birleştirilen dava; paylı mülkiyete konu çaplı taşınmazda el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden; 10701 parsel (186,14 m2. tarla) ve 10702 parsel (172,52 m2. tarla) sayılı taşınmazların dava dışı kişiler adına kayıtlı iken; ..."in yüklenici sıfatıyla hareket ederek bu kişilerle ayrı ayrı kat karşılığı inşaat sözleşmeleri yaptığı; sonrasında ... tarafından her iki parselin üzerinde kalacak şekilde ...+zemin+5 normal kattan ibaret bina inşa edildiği, binanın projesine aykırı ve kaçak nitelikte bulunduğu; asıl dava ile birleşen davaya konu bölümün ise, 10702 nolu parselde kalan kısmı fırın olarak, 10701 nolu parselde kalan kısmı ise market olarak kullanılan ve ara duvarları kaldırılarak bir bütün haline getirilmiş dükkan olduğu görülmektedir.
Bunun yanında; 10701 nolu parselde ..."in 40/186 payı mevcut olup, ..."ın payının bulunmadığı; 10702 nolu parselde ise ..."ın 17.08.2004 tarihinde ..."ten satın aldığı 66/194 payı mevcut olup, eldeki dava açılırken bu parselde ..."in herhangi bir payının kalmadığı, ancak yargılama sırasında dava dışı paydaştan 28.08.2012 tarihinde 15/194 pay satın alarak paydaş olduğu sabittir.
Davacı ..., 10701 ve 10702 nolu parseller üzerinde inşa edilen binanın zemin katındaki dükkanın davalı ..."ten satın aldığı 10702 nolu parseldeki payına karşılık geldiğini ve anılan dükkan için ... ile kira sözleşmesi akdettiğini; ancak davalı ..."in, ..."ın dükkandan tahliyesi için hukuki yollara başvurduğunu ileri sürerek, müdahalesinin önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen davanın davacısı ..., davacının satın aldığı payın dava konusu dükkana ait olmadığını, dükkanı kullanan ..."ın kendi kiracısı olduğunu, ancak kira bedellerini ödemeyince hukuki yollara başvurduğunu, bunun üzerine ..."ın taşınmazda pay aldıktan sonra dükkanla ilgili olarak kardeşi ... ile kira sözleşmesi yaptığını ileri sürerek, müdahalelerinin önlenmesine ve ecrimisile karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, mülkiyet durumu ve fiili paylaşım geerekçe gösterilmek suretiyle her iki davanın da kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 706., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., Tapu Kanunu"nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ancak, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse, kayıtta paylı eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nın 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi veya özel bir parselasyon planının olup olmadığı ya da fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi TMK"nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Ne var ki, somut olayda dosya içeriği ve toplanan delillerden, özellikle bilirkişi raporundan; 10702 parsel sayılı taşınmazda harici taksim ya da fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı yönünden hükme yeterli bir araştırma yapıldığı söylenemez.
Nitekim, bilirkişi raporunda fiili kullanıcılar olarak zikredilen kişilerin taşınmazın tüm paydaşları olmadıkları; başka bir deyişle, taşınmazda payları olan bazı kişilerin bilirkişi raporunda fiili kullanıcı olarak görünmedikleri anlşılmaktadır.
Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazlardan 10702 parsel sayılı taşınmazda harici taksim ya da fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve ondan sonra yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde her iki dava bakımından değerlendirme yapılmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Tarafların temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflardan davacı birleştirilen dava davalısı ... vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşı temyiz edenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.