20. Hukuk Dairesi 2015/5549 E. , 2016/2480 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
2008 yılında yapılan kadastro sırasında ... 103 ada 449 parsel sayılı 1482,81 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle kargir ev ve narenciye bahçesi niteliği ile davalı adına tespit ve tescil edilmiştir.
Davacı Hazine, 103 ada 449 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşlık, kayalık ve çalılık niteliğindeki yerlerden olduğunu, zilyetlik yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ve Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne; dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, .... Hukuk Dairesinin 25.02.2013 tarihli ve 2012/7674 E. - 2013/1790 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Hükme dayanak yapılan orman bilirkişi raporunda 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi gereğince orman sayılan yerlerden olduğu bildirilmiş ise de, rapora ekli münhanili memleket haritası ve topoğrafik haritadaki münhanilere göre belirlenen eğimin doğru olup olmadığı konusunda tereddüt oluştuğu, Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23. maddesinin (p) bendinde, bir yerin toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle orman sayılması için salt eğiminin yüksek olmasının yeterli görülmediği, yüksek eğimli olmasının yanında, ayrıca; üzerindeki bitki örtüsü nedeniyle taşkınları ve erozyonu önleyici ve su verimini artırıcı etkisinin bulunması halinde orman olarak kabul edildiği, bu nedenle, 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi ve Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/p maddesine göre bir yerin toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle orman sayılabilmesi için o yerin, orman bilirkişilerce yukarıda belirtilen şekilde eğim, erozyonun ve taşkınların önlenmesi ve su veriminin arttırılması yönlerinden bütün olarak tartışılması ve bütün bu şartların birlikte değerlendirilmesi gerektiği, somut olayda, bu şekilde bir değerlendirme yapılmadığı, bu nedenle; taşınmaz başında üç orman ve bir fen bilirkişi marifetiyle yeniden yapılacak keşifte yöntemine uygun şekilde orman araştırması yapılması, klizimetre ile taşınmazın eğiminin doğru olarak belirlenmesi, 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi ve Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23. maddesi (p) bendinde "orman ve orman toprak muhafaza karakteri, üzerindeki bitki formasyonu ile taşkınları, şiddetli yağış sonrası oluşan zararlı akışları, toprak erozyonu, toprağın strüktür ve tekstürünün, bozulmasını önleyici, su verimini artırıcı etkisi bulunan ve eğimi yüzde on ikiden fazla olan yerlerdir." şeklindeki düzenleme gözönünde bulundurularak, bir yerin toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle orman sayılabilmesi için; o yerin eğim, erozyonun ve taşkınların önlenmesi ve su veriminin arttırılması yönlerinden bütün olarak orman bilirkişi
raporunda tartışılması ve bütün bu şartların birlikte değerlendirilmesi, ayrıca yörede yapılan orman kadastrosunda taşınmazın tahdit dışında kaldığı ve davacı Hazinenin dava dilekçesi ve talebi taşınmazın vasfının belirlenmesinde gözönünde bulundurularak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu, yakın zamanda imar ve ihya edildiği, zilyetlik yoluyla edinilemeyeceği, davacının vasıf değişikliği talebinin bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu, 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi hükmüne yapılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 01/03/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.