3. Hukuk Dairesi 2016/700 E. , 2017/2418 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; davacı ile davalının boşandıklarını, boşanma sonrasında davalının düğünde takılan ziynet eşylarını geri vermediğini, evlendikten belli bir süre sonra davalı tarafça altınların evde muhafaza edilemeyeceği, çalınabileceği bahanesi ile davalının anne ve babasına verilmek suretiyle muhafaza edilmek istendiğini, davacı evlilik süresince tanıdıkların düğünleri ya da özel günlerinde ziynet eşyalarını takmak istediğinde davalının annesi tarafından altınların davacıya verildiğini ve ertesi gün geri alındığını, takılan tüm altınların davalıda kaldığını belirterek 4 adet 22 ayar 49.7 gr, 46.5 gr, 33.9 gr, 43.8 gr olmak üzere toplam 173,9 gr bilezik, 8 adet çeyrek altın, 7 adet 22 ayar 83.49 gr bilezik olmak üzere toplam 11 adet 22 ayar 257,39 gr. bileziğin aynen iadesine, olmadığı taktirde bedellerinin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının, düğünden bir müddet sonra davalı tarafından yapılan dört adet bileziği davalının ailesine muhafaza için bıraktığını, düğünde takılan diğer altınları kendi uhdesinde tuttuğunu, dört bilezik dışında kaç tane bilezik takıldığı ve kaç adet küçük altın takıldığının davalı tarafından bilinmediğini, dört bilezik dışında kendisine ve ailesine teslim edilen takı olmadığını, tarafların evlendikten sonra düğün borçlarını ödemek için kredi çektiklerini, davalının da bu kredi borcuna kefil olduğunu, davacı ödemeyince davalıya teslim edilen dört bileziğin banka kredisi borcu ödenirken bozdurulduğunu, bu dört bilezik dışındaki takıların davacıda olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; uhdesinde bulunan ziynetlerin davalı tarafından zorla alındığının davacı tarafından ispat edilemediği kanaatine varılmış; dört adet bileziğin kendi uhdesinde olduğu, davacının bunları muhafaza etme gayesi ile verdiği ancak kredi borcu için bozdurulduğu davalı tarafından beyan edilmiş olduğundan bileziklerin geri istenmemek üzere verildiği yönünde bir iddia ve ispatta bulunmadığı gerekçesi ile davanın dört bilezik
yönünden kabulüne diğer ziynetler yönünden reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; ziynet eşyası alacağı istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.
Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (ev veya araç alımı, evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur.
Somut olaya bakıldığında; davacı dava dilekçesi ile cevaba cevap dilekçesinde kendisinde bulunan takılar dışında davaya konu ettiği ziynet eşyalarının davalı tarafından muhafaza edildiğini ve kendisine zaman zaman takması için verilerek geri alındığını, boşanmadan sonra davalıda kaldığını iddia etmiş, davalı ise cevap dilekçesinde kendisine teslim edilen dört bileziğin banka kredisi borcu ödenirken bozdurulduğunu, bu dört bilezik dışındaki takıların davacıda olduğunu savunmuş, mahkemece de davalı tarafından bozdurulduğu kabul edilen dört adet bilezik dışındaki ziynetlere ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak dosya kapsamında tanık olarak dinlenen davacının kardeşi ...’ın “...ziynetler ablamda değildi, ablamın evinde altın yoktu, sadece iki tane bileziği vardı....normalde altınları sizin eviniz güvenli değil diyerek alıp düğün vesaire olduğunda ablama veriyorlardı. O dönemde de bir düğün olmuştu, sadece iki tane kalın bileziği ablama vermişlerdi, bayramda bunları geri aldılar, o sırada bilezikler benim elimdeydi, annem evde güvenli bir yere koymuştu, bana keseyi getirmemi söylemişti. Keseyi getirdim. Elimden davalı aldı...şu anda ablamın elinde altın bilezik yoktur” , davacının amcası ...’ın “....davacının ziynetlerinin kimde olduğuna dair bilgim yok ama boşanmadan önce bir münakaşa olması sebebiyle yeğenimin evine gitmiştim, ne olduğunu sordum. davacı "altınlarımı vermiyorlar" dedi...”, davacının komşusu ...’ın “....davacı kendisi çalıştığı için kayınvalidesinin altınlarını köyde muafaza ettiğini söylemişti. Davacı ayrılık döneminde altınların hala köyde olduğunu söyleyerek "altınlarımla gitti" demişti...”, davacının annesi ...’ın “...boşanmadan önce ayrılık döneminde benim kızım kendi evinde oturuyordu. Davalı takılarını aldıktan sonra evi terk etti. Ben davalıya giderken
../...
-3-
görmedim ama bütün takılarını aldılar. Takılar davacının evinde değildi. Düğünden sonra davacının kayınbabası ile kayınannesi sizin evinize hırsız girer, saklayamazsınız, ben köye götürüp saklayayım diyerek aldılar. Takılar hep köyde idi. Bir yakınımızın düğünü için iki tane bileziği getirdiler, düğünden iki gün sonra davalı ile babası gelip aldılar. Bu olay sırasında ben oradaydım. Davalı babasıyla beraber alıp gitti...”şeklindeki beyanları da nazara alındığında, davacının iddialarının tanık beyanları ile doğrulandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının iddiası, tanık beyanları ve davalının savunması birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu edilen ziynet eşyalarının davalı tarafından düğün sonrasında davacıdan alındığı ve bir kısmının bozdurulduğu sabit olmakla, mahkemece dört adet bilezik dışındaki ziynetlerin davalı tarafından alınıp götürüldüğünün ispat edilemediği yönündeki değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; davacı iddiasının, ziynetlerin düğün sonrasında davalı tarafından muhafaza edilmek üzere alındığı ve evlilik süresince özel günlerde takması için verildiği, takılan tüm altınların davalıda kaldığı yönünde olması, yine bu iddiayı destekleyen nitelikte tanık beyanlarının bulunması hususları da dikkate alınmak suretiyle dava dilekçesinde talep edilen ve bilirkişi raporunda varlığı tespit edilmiş olan ziynetlere ilişkin taleple bağlı kalınarak kabul kararı verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.