11. Hukuk Dairesi 2016/2099 E. , 2016/2965 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada .... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10/06/2014 tarih ve 2012/688-2014/209 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan ardiye ve demuraj hizmetinden kaynaklanan faturalara dayalı alacağının bulunduğunu, alacağının ödenmemesi üzerine davalı aleyhine..... İcra Müdürlüğü"nün 2012/13507 esas sayılı dosyasıyla icra takibi yaptıklarını, ancak haksız itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, vaki itirazının iptali, takibin devamı ve asıl alacağın % 40"ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının edimlerini gereği gibi yerine getirmediğini, davacının icra inkar tazminatı ve icra inkar tazminat oranının yasal olmadığını ,% 20"den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalının verilen kesin süreye rağmen ticari defter ve kayıtlarını mahkemeye ibraz etmediği, davacının mevzuata uygun tutulmuş ticari defter ve kayıtlarına göre davacının dayandığı faturalardan dolayı davalıdan takip tarihi itibariyle 6.872,91 TL asıl alacak ve 218,62 TL birikmiş faiz alacağının bulunduğu, davacının takip tarihi sonrası faiz talebinin yerinde olduğu faturalara dayalı alacağın likit olması nedeniyle davacı lehine ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava,.... ve ...hizmetinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece 16/01/2014 tarihli celsenin 3 numaralı ara kararı ile taraflara ticari defterlerini ibraz etmeleri için 21/01/2014 tarihine kadar kesin süre verildiği, defter ibrazı olmadığı takdirde karşı tarafın defter kayıtlarına itibar edilerek karar verileceği ihtar edilmiş olmakla, aynı celsenin bilirkişi incelemesi yapılmasına yönelik 2 numaralı ara kararında da, bilirkişilere tarafların ticari defterlerini yerinde inceleme yetkisi verilmiştir. Davalı taraf ise ticari defterlerinin hacmi nedeniyle yerinde incelenmesini talep etmiş ise de; mahkemece, verilen kesin süreye rağmen ticari defterlerini ibraz etmeyen davalı tarafın bu talebi kabul edilmeyerek, davacı tarafın ticari defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda düzenlenen rapora itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle karar tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 90. maddesinde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltılıp çoğaltılamaz. Buna karşın, HMK 94. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla, öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır.
Bu açıklamalar doğrultusunda somut olay incelendiğinde, davalı tarafın ticari defterlerinin hacmi nedeniyle yerinde incelenmesi talebi makul olup, mahkemece defter ibrazı için kurulan ara karar yapılabilir nitelik taşımadığından HMK"nın 94. maddesine uygun değildir. Kaldı ki; bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmesine rağmen davalının ticari defterleri incelettirilmeksizin eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.