3. Hukuk Dairesi 2016/13717 E. , 2017/2504 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının bir süre önce evi terk ederek başka bir kadınla yaşamaya başladığını ve evin hiçbir ihtiyacını karşılamadığını, bu nedenle kendisinin çok zor durumda olduğunu belirterek, aylık 600,00 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacı eşinin kendisini eve almadığını, bu nedenle ayrı yaşadıklarını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, dava tarihinden itibaren geçerlik olmak üzere aylık 250,00 TL nafaka nın her ay 10382561488 TC Kimlik nolu davalı ... "dan alınarak .... T.C Kimlik numaralı, .... 01/01/1956 doğumlu, ..."ya verilmesine , fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-)Dava, ayrı yaşamda haklılık nedenine dayalı olarak açılmış, tedbir nafakası istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu"nun 197.maddesine göre, ayrı yaşamakta hakkı olan eş diğer eşten tedbir nafakası isteminde bulunabilir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenlemeler gereği eşler evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında katılmak zorundadırlar (TMK.madde 186/son). Buna göre evlilik birliğinin ortak giderleri olan kira, elektrik, yakıt, su ve benzeri giderlere davalı eş katılmak zorundadır.
Bu bağlamda; tedbir nafakası miktarı tayin edilirken, birliğin giderlerine katılmada eşlerin "ekonomik güçleri" ile müşterek yaşam sırasında davalının eş ve çocuklarına sağlamış olduğu yaşam düzeyi dikkate alınmalı, hakim; eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyelerinin ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Somut olayda; taraflar hakkındaki sosyal ekonomik durum araştırmasına göre, davacının ev hanımı olduğu, sabit bir geliri bulunmadığı, geçimini oğlunun sağladığı, davalının ise aylık 875,00 TL emekli maaşı aldığı, ayrıca kendisine ait mermer dükkanı bulunduğu, bu dükkanı çocukları ile birlikte işlettiği, adına kayıtlı arsaları bulunduğu, ayrıca aile apartmanı niteliğinde 4 katlı bina sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle davalının tesbit edilen mevcut gelir durumuna göre, mahkemece takdir edilen nafaka miktarı az olup, Türk Medeni Kanunu"nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamıştır.
Hal böyle olunca mahkemece; davalı kocanın tesbit edilen geliri ile orantılı olacak ve onu zarurete düşürmeyecek şekilde TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre davacı lehine daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekirken, az miktarda nafaka takdiri usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2-) Kabule göre de, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince nafaka davalarında; davanın görüldüğü mahkemeye göre belirlenmiş bulunan ücretten (maktu vekâlet ücreti) düşük olmamak üzere, hükmolunan nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden nisbi vekâlet ücretine hükmolunur, reddedilen kısım için ise vekâlet ücretine hükmolunmaz (AAÜT. md 9).
Somut olayda, mahkemece kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine, 2015 yılı A.A.Ü.T. 9.maddesi uyarınca hükmedilen nafakanın bir yıllık tutarı üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, vekalet ücretine hükmedilmiş olması da bozmayı gerektimiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.