3. Hukuk Dairesi 2017/1621 E. , 2017/2598 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, taraflar arasında davalıya ait kamyon garajında bulunan dükkanın, lokanta ve çay ocağı olarak kullanılmak üzere 05/04/2006 tarihli, yirmi yıl süreli kira sözleşmesi ile kiralandığını, kooperatifin 2009 yılı içerisinde bulunduğu yerden taşındığını, müvekkiline yeni adreste yer verilmediğini, 10/05/2010 tarihli ihtarnamede müvekkiline, yeni faaliyet yerinde, eski işyeri ile emsal olabilecek nitelikte, lokanta olarak işletebileceği bir işyerinin tahsis edilmesinin bildirildiğini ancak herhangi bir cevap alınamadığını belirterek kira sözleşmesi devam etmesine rağmen müvekkiline işyeri tahsis edilmemesi nedeniyle oluşan ve halen devam eden maddi zararlarının şimdilik 10.000 TL kısmının ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin 14/04/2014 tarihli kararın, davacının temyizi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 11/02/2013 tarihli ilamı ile " Taraflar arasında 05.04.2006 başlangıç tarihli yirmi yıl süreli kira sözleşmesi düzenlendiği hususu ihtilafsızdır. Davalı kiraya veren kira sözleşme süresi dolmadan başka adrese taşınmıştır. Davacı kiracının, lokanta ve lokal olarak faaliyette bulunduğu kiralanan yeri işletemediği iddiası ile açmış olduğu tazminat davasında maddi zararları konusunda açıklama yaptırılması, davalı delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret kararı verilmesi doğru değildir." gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda; davacının, kira sözleşmesi kapsamında, davalının taşınması sebebiyle uğramış olduğu kazanç kaybının tazminini talep ettiği, davacının mahrum kaldığı kazancın hesaplanması gerekmiş ise de, davacı yanın ticari defterlerinin mahkemeye ibraz edilemediği, davalının kâr amaçlı olarak söz konusu yeri işletmediği bu kapsamda herhangi bir gelir elde etmediğinden davacı yanca mahrum kalınan herhangi bir kazanç olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davaya dayanak yapılan 05/04/2006 başlangıç tarihli tarihli, 20 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı kooperatifinin başka bir adrese taşınması nedeniyle kira sözleşmesinin fiilen sona erdiği anlaşılmaktadır. Kira sözleşmesinin süresi sona ermeden, davalıdan kaynaklanan nedenlerle, sözleşme fiilen sonlandırılmış olup sözleşmenin sona ermesinde davacı kiracının kusuru bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı, yoksun kaldığı kazanç kaybını istemekte haklıdır. Ancak mahkemece kâr kaybı hesabı yapılırken davacı kiracının, dava konusu kiralanan ile aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda ne kadar sürede kiralayabileceği bilirkişi aracılığıyla tespit edilerek bu süre ile sınırlı olarak kâr kaybı alacağına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece davacının defterleri ibraz etmemesi nedeniyle defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılamaması ve davalının yeni taşındığı yerde kâr amacı gütmeden üyelerine hizmet verdiği, bu nedenle davacının mahrum kaldığı bir kazanç olmadığı gerekçesiyle kâr kaybı isteminin reddine karar verilmiştir. Burada kârdan yoksun kalanın zararı, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi nedeniyle mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalmasıdır. Bu zarar kiralanan işyerinden tespit edilemiyorsa, bu durumda aynı özelliklere sahip benzer işletmelerin gelir–gider durumlarının vergi dairesi, esnaf odası, ticaret odası ve benzeri resmi kurumlardan araştırılıp, benzer işyerlerinin muhtemel cirosu, kâr oranı, işletme giderlerinin ciroya oranına ilişkin ayrıntılı bilgiler toplandıktan sonra bilirkişi marifeti ile bu veriler değerlendirilerek muhtemel aylık kârı tespit edilmeli ve dava konusu aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda kiralayabileceği makul süre ile sınırlı olarak kâr kaybına hükmedilmelidir. Bu hususlar gözardı edilerek istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.